Paylaş
Bu kadar küçük habere bu kadar büyük sevinç göstermesi, bence aslında piyasaların gelecek konusunda ne kadar karamsar olduğunun bir kanıtı.
Küresel piyasalar karamsar olmakta haklı. Küresel krize karşı alınan tedbirlerin yeterli ve yerinde olmadığı bence artık iyice anlaşıldı. İşte bu nedenle son aylarda yeni dip tartışmaları öne çıkmaya başladı.
Şurası belli oldu ki; mevcut önlemlerle bu işin götürülmesi, ekonomilerin yeniden büyümeye başlaması mümkün değil. Eğer yeni ve radikal kararlar alınmazsa, Japonya örneğindeki gibi, Avrupa ve ABD ekonomisi on yıllarca yerinde sayma tehlikesiyle karşı karşıya. Bir yandan ABD ve Avrupa ülkelerinde yaklaşan seçimler nedeniyle yeni radikal kararlar alınması zora girerken, öte yandan ise ciddi kararlar alma gereği giderek acilleşiyor.
İşte bu nedenlerle önümüzdeki birkaç ay, küresel ekonominin geleceği açısından çok kritik kararların alınacağı bir dönem olabilir. Unutmayalım ki; alınması gereken tedbirler arasında 5 AB üyesi ülkenin Euro bölgesinden geçici olarak çıkarılmasına kadar gidebilecek formüllerden bile sözediliyor.
Bence yakında ortak bir hareketle, bir ya da birkaç büyük Avrupa bankası batmaya zorlanır, ya da çok büyük kurtarma operasyonları yapılırsa, artık piyasa oyuncuları için sürpriz olmamalı. O aşamaya bile gelmiş durumdayız.
İsviçre Merkez Bankası’nın frankı sabitlemeye kalkışması, bence bu ülkedekiler de dahil, bankalar için gelen fırtınanın öncü kararı olabilir.
TARTIŞILMASI GEREKEN
Gelişmiş ülke liderleri, bu tür radikal kararların kendilerine oy kaybettireceğini tabi ki biliyorlar ama bir yandan da böyle kararları almaya mecburlar. ABD ile Almanya liderleri arasında küresel krize karşı ortak karar almak için başlatılan özel görüşmelerin devamının gelmesini bekliyorum. ABD’nin, küresel krizin Avrupa’da yeterli kadar fatura çıkarılmadığını düşündüğünü, Avrupa’yı radikal kararlara zorladığını biliyoruz. İşte bu noktada banka batışına kadar gidebilecek radikal kararların artık gelebileceğini düşünüyorum.
Özetle; küresel ekonomide, daha doğrusu bir bütün olarak küresel sistemde çok büyük bir değişim sürecinin tam içindeyiz. İçinde bulunduğumuz küresel krize, daha makro açıdan bakıp, “küresel ekonomik sisteme ayak uyduramayan ulusal politikaların iflası” diyenlerin, “ulusal kararların etkisinin en aza ineceği yeni bir küresel ekonomik düzene gidildiği” yorumlarının yapıldığına şahit oluyoruz.
Bizim Merkez Bankası, böyle bir süreçte, banka iktisatçılarını toplayıp, TL munzam karşılıklarının bir bölümünün döviz olarak tutulması, yüzde 25’lik kredi artış sınırının kura bağlı olarak hesaplanıp, yumuşatılacağından sözediyor.
Bu yolla bir yandan munzam karşılıklarda tutulan paraların bankalara maliyetini, munzam karşılık oranlarını düşürmeden, indirmesini sağlarken, öte yandan döviz girişini yani Merkez Bankası’nın döviz rezervini güçlendirmesi amaçlanıyor. Olsa olsa birkaç milyar dolar.
Bu tip kararlara “Merkez Bankası’nın yaratıcı mikro kararları” diye de bakabilirsiniz, “Merkez Bankası şapkadan tavşan çıkarmaya devam ediyor” da diyebilirsiniz.
Merkez Bankası yönetiminin aldığı son kararlar için zorlama, abartılı yorumlarla “Artık bizim Merkez Bankamız gelişmekte olan ülkelere, hatta ABD, Avrupa merkez bankalarına öncülük ediyor” diyenler olduğuna, giderek daha fazla rastlar olduk.
Küresel ekonomide, küresel siyasi sistemde bu kadar büyük ve radikal bir değişimin içindeyken, bir açıdan “insanlığın kaderinini çizildiği bir süreci” yaşarken, ülke olarak ne yapılması gerektiğini tartışmak yerine, hükümetin ve Merkez Bankası yönetiminin aldığı kararlara bakıp, böyle yorumlarda bulunanlara ne denebilir, açıkcası bilemiyorum.
Paylaş