BANKACILAR, 2002’den bu yana devam eden küresel likiditedeki bolluk döneminin sonuna gelinip gelinmediğini tartışmaya başladılar.
Bu bolluğun kaynağının Japon yeni kaynaklı olduğunu ve carry trade denilen yöntemle yapıldığını hatırlatan bankacılar, son günlerdeki hareketlerin 5 yıllık sürecin sonuna gelinip gelinmediğini düşündürmeye başladığını, bunun anlamlı olduğunu kaydettiler.
Bankacılar, Japon Merkez Bankası’ndan borç kullanan fonların bu ucuz fonu gelişmekte olan ülkelere aktarıp, aradan kár elde etmeleri biçiminde özetlenebilecek bu sürecin, artık eskisi gibi devam etmesinin çok zor olduğunu kabul ediyorlar.
Bu fonların Japonya Merkez Bankası’ndan kullandıkları borçları kapatma telaşına girdiklerinin gözlendiğini kaydeden bankacılar, "Dolayısıyla bu kapatma işleminin artarak devam etmesi demek, 2002’den bu yana gelen mevcut likidite bolluğu sürecinin de bitmesi anlamına gelir. Son günlerdeki hareketlere bakıp, bu sürecin bittiğini söylemek için henüz erken sayılır ama belirtiler hiç de hoş değil" yorumunu yaptılar.
Bu sürecin durdurulması için Japonya Merkez Bankası’nın artık tek başına yetmeyebileceğini kaydeden bir banka iktisatçısı, ABD ve Avrupa Merkez bankalarının da buna yardım etmesi gerektiğini, ancak her iki merkez bankası’nın da büyüme-enflasyon dengesi açısından zor durumda oldukları için, fazla yardım etme imkanları bulunmadığını da söyledi.
Kısacası; küresel likiditedeki dalgalanmanın boyutu her geçen büyüyor. Eğer fonlar Japonya Merkez Bankası’ndan kullandıkları fonları tümüyle kapatmaya karar verirlerse, bunu kapatmak için Türkiye dahil gelişmekte olan ülkelere aktardıkları fonları geri çekmeleri gerekecek. Yani küresel likiditedeki dalgalanmanın boyutu arttıkça bizim gibi ülkeleri etkilemesi de kaçınılmaz olacak.
Eğer korkulan olursa, yani 2002’den bu yana devam eden süreç bitiyor, likiditedeki bolluk artık tersine dönüyorsa, bu dalganın geçen yıl Mayıs-Haziran aylarında yaşadığımız dalgayı aratacağını kesinlikle söyleyebiliriz.
Ama bunu söylemek için henüz erken olduğunu yani gelişmelerin daha sıkı takip edilip, trend değişikliklerinin daha bariz hale gelmesini beklemek gerektiğini de söylemeliyiz
MERKEZ BANKASI FAİZ ARTIRMAZ BEKLENTİSİ
Dün Japon yeninin değerlenmesi daha bariz bir hale geldi ve bu korkuların en büyük nedeni de bu değerlenme oldu.
Bu arada geçen hafta sokağa yansımayan küresel likiditedeki iki haftalık dalganın, artık içeride sokağa yansımaya başladığını da söylememiz gerekiyor.
Dün, içeride özellikle döviz fiyatları keskin bir artışla haftaya başladı ve 1.45’i geçti. Borsa ise yine düşüşle başladı ve geçen haftaki satış trendi devam etti.
Faizde ise, yüzde 20’nin üzerine çıkmasına rağmen, o kadar korkutucu bir yükselme görülmedi. Bankacılar bunun nedenini "Piyasalar Merkez Bankası’nın faiz artırmasını beklemediği için faiz nispeten durgun seyretti" biçiminde açıklıyorlar.
15 Mart’ta Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantısı var ve dışardaki dalgalanmaya rağmen Merkez Bankası’nın faiz artırması beklenmiyor.
Bizce Merkez Bankası’nın alacağı karar, ayın 15’ine kadar geçecek süre içerisinde dış piyasaların alacağı şekle göre belirlenecek. Kurlarda 1.48’e kadar bir sınır olduğu, bu aşıldığı takdirde nerede duracağının belli olmadığı söyleniyor. Eğer kurlar sınır tanımaz biçimde artmaya devam ederse, bizce Merkez Bankası buna kayıtsız kalamayacaktır,.
Ancak dediğimiz gibi bunu söylemek için henüz epeyce erken sayılır.
Küresel likiditedeki bolluk dönemi eğer sona erdiyse, o zaman üç-beş puanlık faiz artırımlarının hesabı yapılmaz, gibi geliyor bize. Bunun da ötesinde dalgalı kurda, Merkez Bankaları seçim filan dinlemeyip, bu hareketi de yapmak zorundadır.
Umarız hep söylediğimiz gibi, bu dış dalgaya bir de iç siyasi dalgalar eklenmez...