İyi ki Merkez Bankası var

İYİ ki, politikacılar ne kadar içlerine sindiremedilerse de, bağımsız bir Merkez Bankamız var. Belki idare merkezinin neresi olacağını bile kendisi saptayamıyor ama hiç olmazsa Hükümete rağmen gerçekleri konuşabiliyor.

Aksi takdirde piyasalar neye bakarak yön bulacaklardı?

Yıllardır uyguladığınız IMF programının sonuna gelmişsiniz, ortalık iyice karışmış ama Hükümetten, bundan sonra ekonomide ne yapılacağına dair bir işaret alınamıyor. İki önemli çıpadan diğeri olan AB çıpasında ise iki yıldır doğru dürüst bir heyecan, bir gelişme göremiyorsunuz. Yani ekonomide son 5 yılda sağlanan istikrarın en önemli dayanağı olan IMF çıpası tümüyle kalkıyor, AB çıpası da iyice gevşemiş durumda.

Tam böyle bir dönemde küresel kriz dünyayı kasıp kavurmaya başlamış, kapınıza dayanmış ama içeride, yönetiminizden tık yok. Tam da kapsamlı önlemler alınması zamanı gelmiş ama hükümetin ekonomiye baktığı yok. Tam tersine her geçen gün yeni bir, mali disiplini bozucu taslak ortaya çıkıyor, seçim ekonomisi uygulamalarını andıran kararlar ortada dolaşıyor.

Bu da yetmiyor, türban gibi, neredeyse rejim meselesi haline getirilen, getirileceği belli olan bir siyasi çatışma konusunu gündeme getirmişsiniz, gece-gündüz, yatıp-kalkıp bunu konuşturuyor, piyasaları iyice geriyorsunuz.

İşte bu ortam nedeniyle de, diğer gelişmekte olan ülkelere kıyasla sizin ekonominiz küresel dalgalanmalardan, çok daha fazla olumsuz etkileniyor.

Bütün bunlar apaçık ortada iken Başbakan çıkıyor, eskiden borsada spekülasyon yapılırdı, şimdi ekonominin tümü için yapılıyor, spekülasyona izin vermeyiz diyor ve bardağın dolu tarafına bakılmasını istiyor. Böyle bir şeyin yapılıp yapılmadığı yorumuna girmeden önce, spekülasyon-manipülasyon ayrımını birilerinin Başbakan’a anlatması gerektiğini, hangisinin doğal bir işlem, hangisinin suç ve etik dışı olduğunun anlatılması gerektiğini düşünüyorum.

Yani Başbakan diğer alanlarda olduğu gibi ekonomide de eleştiri istemiyor, herkesin, her zaman, her şeyin güllük gülistanlık olduğunu söylemesini istiyor.

Özetle, ekonomide geç kalındığını, türbanın öne çıkarılıp piyasaların tedirgin edildiğini, küresel krizin mutlaka bizi de etkileyeceğini bunun için önlem alınması gerektiğini söylemek, bu demecinden anladığımız kadarıyla, Başbakan’a göre spekülasyon sayılıyor....

GERÇEKLERİ KONUŞMAK İTİBAR KAZANDIRIR

İyi de, kendi bürokratları hatta bakanları bile, aynen bu değerlendirmelerde bulunuyorlar. Kendisine açıkça söylemiyorlar diye, bu gerçekleri yok mu sayacağız...

Bizce bakanlar ve bürokratlar, başka yerde söyledikleri halde Başbakan’a bu gerçekleri söylemedikleri için, ülkeye kötülük ediyorlar. Çünkü, "Biat bürokrasisi" haline gelmek, gerçekleri konuşmamak, hatalara göz yummak, ekonomiye ve ülkeye yapılan kötülüktür...

Başbakan istemiyor diye ekonomideki yanlışlar, aksayan yönler, önlem alma gereği ya da küresel kriz buhar olup kaybolmuyor... Bütün bunlar var ve bizi etkileyecek unsurlar... Etkilenmemek için ise ekonomiye el atılıp gerekli önlemlerin alınması gerekiyor.

Hükümetten iş alabilmek için bazı saygın görülen işadamlarının bile çıkıp, "Hükümetin yaptıkları yapacaklarının teminatıdır" demeleri de bu gerçekleri değiştirmiyor...

İşte böyle bir dönemde Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz çıkıp, gerçekleri konuşuyor.

Bir yandan Türk bankalarının ne kadar güçlü hale geldiğini söyleyip dışarıya güven veriyor ama öte yandan küresel kredi krizi nedeniyle başta cari açık olmak üzere genel dengeler açısından dikkatli olunması gerektiğini kaydedip, "Her zaman bir krize hazırlıklı olmalıyız" diyor. Avrupa Birliği çıpasının güçlendirilmesi gerektiğini, IMF olsa da olmasa da mali disiplinin korunmasını sağlayacak önlemlerin Merkez Bankası açısından kabul edilebileceğini, bunun bütçe açığı veya harcamalarına yönelik bir sınır olabileceğini söylüyor.

Şimdi Başbakan bu sözleri de spekülasyon olarak mı kabul edecek, bilmiyoruz.

Ama bildiğimiz bir şey var ki; gerçekleri söylemek itibar ve güven kazandırıyor...
Yazarın Tüm Yazıları