IMF’nin ekonomik gidişata ilişkin uyarılarını artık gazetelerde okumaya başladık. Uyarıların içeriğine girmeden önce şunu söylemek gerekir ki; IMF’nin bu tavrı olağan bir tavır değil.
Kapalı kapılar ardında hükümete, ekonomi yönetimine gördükleri sıkıntıları aktarıp, önlem alınmasını isteyen IMF’in bu uyarılarını şimdi kamuoyu önünde yapmayı seçmesi, hiç de tesadüf ya da normal bir tavır değil. IMF’in artık dayanamayıp, tedbirler geciktiği için, Hükümeti karar almaya zorlamak için bu yolu seçtiğini düşünüyoruz. Bu yol genellikle IMF’in zorunlu olmadıkça başvurmadığı bir yoldur. O nedenle ciddiye almak gerekiyor.
Unutmayalım ki; 7. gözden geçirme çalışmalarında 5-6 aylık bir gecikme var ve bu gidişle daha da gecikecek. Uluslar arası likidite nedeniyle belki bu gecikme o kadar dikkate alınmıyor ama unutmayalım ki; dünyada ne olacağı, likiditenin akıbeti belli değil. Yani yaşanan gecikme, ileride bir dış şok gelirse çok büyük sorun olabilir.
IMF’nin ülke raporuyla Heyetin Türkiye’ye 2008 için yüzde 6.5’lik faiz dışı fazla (FDF) hedefi önerdiği, Hükümetin bunu kabul etmediği iyice anlaşıldı. Raporun ardından IMF Türkiye Masası Şefi Giorgianni de, rapordakileri üstlenip, hatta "rapordaki uyarıların ekonomide yol gösterici olması gerektiği"ni söyleyip, üzerine yeni uyarılarda da bulundu.
Giorgianni, her zamanki gibi ekonomide sağlanan gelişmeyi övüyor ama ardından risklere dikkat çekiyor. Örneğin "kurallı maliye politikası" kapsamında Türkiye’nin harcamalar ve FDF için 4-5 yıllık hedef belirleyip açıklamasını istiyor. Cari açığın hala çok büyük sorun olduğunu ve sıkıntı yaratabileceğini söylüyor. Aynı zamanda faiz indirimlerine ilişkin olarak da, belki piyasaların hoşuna gitmeyecek ama, "ılımlı ve kademeli indirim" istiyor.
Giorgianni, bu yıl bozulan mali politika disiplininin yenilenmesini şart görürken, memur kesimine yönelik harcamalardaki artışın kontrol altına alınması, elektrik fiyat politikasının gözden geçirilmesi ve vergi kaçağının önlenmesini de istiyor.
AB HEYECANI CANLANDIRILMALI
Özetle; IMF yüksek ve sürekli büyümeye devam etmek, uluslararası likiditedeki şoklardan etkilenmemek için, mali disiplinin yeniden oluşturması gerektiğini, kayıtdışını önleyip vergi gelirlerini artırarak, istediği vergi indirimleriyle sanayinin maliyetlerini düşürülmesini, faiz indirimlerinde temkinli olup kendini disipline edecek kuralları uygulamaya koymasını istiyor.
Bizce bu uyarılar dikkate alınarak bir ekonomik plan hazırlanıp, IMF’yle yakın izleme anlaşması da yapılırsa, ekonomik gelişmenin devam edeceği gün gibi ortada.
IMF çapası bu şekilde yeniden oluşturulurken, sağlanan ekonomik istikrar için ikinci çapa olarak görev yapan AB çapasının da güçlendirilmesine ihtiyaç var.
Avrupa Parlamentosu’nda Alman Sosyal Demokrat milletvekili olarak yeralan, Türk işadamı Vural Öger de AB heyecanının azalmasından şikayetçi. Türkiye’den görüldüğünün aksine Avrupa’da Türkiye’ye düşmanlık bulunmadığını, "Sevr’i bir-iki tarihçi hariç kimse bilmiyor" sözleriyle anlatan Öger, bir tek Fransa Devlet Başkanı Sarkozy’nin sekter tavır aldığını, O’nun da ilelebet görevde kalmayacağını söylüyor.
Son ilerleme raporunda kendisinin de gayretiyle, Türkiye’nin hassasiyetlerine dikkat edildiğini ve iyi bir rapor çıktığını hatırlatan Öger, Avrupa’daki tüm aklı başında olan insanların Avrupa’nın Türkiye’ye ihtiyacı bulunduğunun farkında olduğunu da ifade etti.
AB’ye yeni giren ülkelerin Türkiye’yi "büyük ve sanayileşmiş ülke" olarak gördüğünü kaydeden Öger, "imtiyazlı üyelik değil Türkiye tam üye olacak, genel eğilim de böyle" dedi. Ancak, Avrupa halklarının desteği için daha iyi iletişim politikası gerektiğini kaydeden Öger, TÜSİAD’ın dışında somut bir çaba görülmediğini, bu durumu Hükümete ilettiklerini söyledi.
Vural Öger, 301. maddenin kaldırılması, Vakıflar Yasası değişiklikleri ve Ruhban okulu gibi AB’nin büyük önem verdiği sıkıntıların da mutlaka giderilmesi gerektiğini söyledi.