İktisat Kongresi’nde niyet iyi ama...

İZMİR

AÇIK söylemek gerekirse; İzmir’de devam eden 4. İktisat Kongresi’nin canlı geçtiğini, üretken bir ortamın, önemli bir katılımın olduğunu söylememiz, pek mümkün değil.

4. İktisat Kongresi’nin zamanlaması bence uygun. Hem uluslararası gelişmelerin, hem de Türkiye ekonomisinin kavşak noktasında düzenlendiğini, bu nedenle, ileriye dönük yeni fikirlerin oluşması açısından uygun bir zamanlama olduğunu düşünebiliriz.

Gerek düzenleyici kurum olan DPT’nin, Müsteşarından sekreterlere kadar tüm elemanlarıyla, gerek organizasyonu yapan kuruluşun görevlileri, can başla, güleryüzle Kongre’nin hatasız geçmesi için büyük çaba sarfetmeleri dikkat çekiyor.Ancak bu çabanın yeterli olduğunu söylemek pek mümkün değil. Çünkü bütün bu çabaların üstünü örten, onları aşan, genel bir cansızlık Kongre’ye de hakim olmuş durumda. Bu atalet havasında, heyecansızlıkta, aynı tarihlere, İstanbul’daki 2023 Forumu’nun denk gelmesi, DPT’nin diğer kuruluşların ve yabancı organizasyonların katkısını, bilerek ya da bilmeyerek, yeterince sağlayamamış olması, baştan Kongre’nin başarısını etkileyen unsurlar olmuş. Yanısıra, Kongre’nin, piyasalardaki çalkantı ve imam-hatip tartışmalarına denk gelmiş olması da, ayrı bir şanssızlık olarak görülebilir.

Bütün bunları söylerken, elbette kafamızda bir baz var, o da; 3. İktisat Kongresi. 1992’deki o Kongre’yi izleyen gazetecilerden biri olarak aklımızda kalan, hepimizi heyecanlandıran, zamanın Başbakanı Turgut Özal’ın yaptığı konuşma idi. Özal’ın o günkü konuşması ile Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Kongre’nin ilk günündeki konuşması arasında dağlar kadar fark olması, daha baştan, Kongre konusundaki beklentilerin düşmesine neden olmuş. Özal’ın konuşmasının vizyonu olan, dünya ve Türkiye gerçeğini iyi analiz eden, ileriye dönük perspektif veren bir konuşma olduğunu, o dönemde, Özal’ı seven sevmeyen herkes kabul etmişti. Ancak Erdoğan’ın konuşmasında daha çok grup konuşmasını andıran, nelerin yapıldığını, neler yapılacağını anlatan düz bir konuşma olduğunu görüyoruz. ‘Avare kasnak’ gibi Kongre’ye yakışmayan söylemler de, işin tadını iyice kaçırmış.

Bu söylemin, ikinci gününde katıldığımız Kongre’nin tümünü etkilediğini gözlemledik. Bir önceki Kongre’yi katılımcı veya izleyici olarak yaşayanların hayal kırıklığı da bu nedenle iyice artmış.

Halbuki, Kongre için seçilen konular, gerçekten Türkiye’nin önümüzdeki dönemi için hayati öneme sahip konular. Çalışma konuları ve bildiriler; gelir dağılımı ve yoksullukla mücadele, bilgi ekonomisi, büyüme stratejileri, sürdürülebilir büyüme, kamuda iyi yönetişim, sosyal refah, bölgesel kalkınma stratejileri, küreselleşme süreci, AB, yabancı sermaye, fiyat istikrarı, sanayi stratejileri gibi makro konuların yanısıra turizm, sağlık, ulaştırma, afet yönetimi, eğitim, KOBİ, müteahhitlik hizmetleri gibi sektörel konuları da kapsıyor. Bu önemli konulara karşılık, canlı tartışmaların olduğunu, heyecanlı katılımın olduğunu pek söyleyemiyoruz.

Bir gözlemimiz de, özel sektör katılımının düşük olması. Bunda DPT’nin mi yoksa özel sektörün mü hatası var bilemiyoruz ama bu çok büyük bir eksiklik olarak gözüküyor. Daha doğrusu kamunun belirleyiciliğinin azalması gerektiği bu dönemde, yanlış bir seçim yapılmış. Bu eksiklik için, DPT’nin, ‘tek başına davranma’ konusunda eleştirildiğini de söylemeliyiz.

Kongre’nin kalabalık açılışından sonra belki de en önemli oturumu ise bugün yapılacak. ‘Sürdürülebilir Yüksek Büyüme ve Makroekonomik İstikrar Paneli’nin konuşmacıları DPT Müsteşarı Ahmet Tıktık, Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı, Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Fatih Özatay, Prof. Dr. Merih Celasun, Doç.Dr Celal Küçüker olacak.

Bu arada Kongre’de, cuma günü programının ‘Cuma namazı’na imkan verecek biçimde, diğer günlerden farklı olarak programlanması da, bence İktisat Kongresi’ne hiç yakışmamış.

Görünen o ki; niyet iyi ama ‘nitelik’ için gerekli irade ortada yok...
Yazarın Tüm Yazıları