Hükümetin tavrı paniği büyütüyor

İŞADAMLARIYLA konuşuyoruz, bankacılarla konuşuyoruz, herkes panik içinde...

"Sağduyunun izni çıktığı" ve mevcut ortamın acil olarak yumuşatılmaması halinde Türkiye’yi çok büyük, çok olumsuz gelişmelerin beklediği görüşünde, hemen herkes hemfikir.

Bu krizin nasıl aşılacağı konusunda ise, herkes bir ortayol bulunmasını istiyor ama bu sihirli ortayol formülü için somut önerisi olan da yok.

Böylesine bir siyasi cinnet hali içindeyiz...

Peki, bu hava ekonomiyi nasıl etkileyecek?

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın AKP’nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi’ne açtığı dava, iktidar yanlıları aksini söylemek için çok çaba sarfetseler bile, ekonomiyi fazla etkilemedi. Zaten Devlet Bakanı Mehmet Şimşek bile bir açıklama yapıp, kapatma davasının ekonomiyi fazla etkilemediğini söylemiş ama bunu yine kendi başarılarına bağlamış.

O zaman etkilemedi ama bu yaşadığımız deneyim, siyasi çatışmaların ekonomiyi olumsuz etkilemeyeceği anlamına gelmiyor. Dış konjonktür veya içerdeki siyasi çatışmanın dozu ve zamanlamasına göre, elbette bu tip siyasi olaylar ekonomiyi, piyasayı etkiler.

Örnek vermek gerekirse; AKP’nin kapatılması için açılan dava ekonomiyi etkilemedi ama AKP’nin bu başvuruya karşı takındığı ve giderek sertleşen tutumu, ekonomiyi fazlasıyla etkileyebilecek potansiyele sahip.

Siz eğer 83 yaşında, 3 kere kalp krizi geçirmiş bir gazeteciyi, hem de koruma altında bulunurken, yani kaçma gibi bir şansı bulunmadığı için medeni bir saatte rahatlıkla alınabilecekken, gece 04.00’da evine gidip gözaltına alırsanız, bunun adına kimse, demokrasi diyemez. Bunun adı "cebir"dir, "zor"dur...

Zor oyunu bozar derler ve belli ki bu düstura göre davranılıp, "kafa tutma" deneyiminin getirdiği partisel kazanımların sürekli olacağını, hep böyle yürüyeceğini düşünenler var.

İşte giderek doruklara ulaşan bu çatışma havasının, gerginliği iyice artıran tutumların ekonomiyi etkilemesi kaçınılmaz. Bizce önümüzdeki dönem bunu da yaşayacağız...

GÜVEN YOK

Çeşitli olaylarda yazmıştık, tekrarlayalım; güveni kazanmak çok zordur ama kaybetmek çok kolaydır, öyle bir şey yaparsınız ki, yılların emeğiyle kazanılmış güven bir anda gidiverir...

Her şeyden önce şunu söylemek gerekir ki; bu kapatma davasından önce ekonomi yönetimine ve hükümetin ekonomide gerekenleri yapacağı konusunda kazanılan güven kaybolmaya başlamıştı. Bunu her türlü veriden görebilirsiniz; Merkez Bankası’nın son beklenti anketi de bu bozulmayı, güvenin nasıl kaybedildiğini açıkca ortaya koyuyor.

Bu olaylar nedeniyle hükümetin siyasi gerginlikleri çözeceğine ilişkin güven de giderek kayboluyor. Yazı yazmaktan başka bir şey yapamayacağı belli olan bir gazeteciyi bile geceyarısı içeriye alırsanız, sorunları çözme konusunda güveni de kaybedersiniz.

Bu hareketi yapanlar bu sonucu göz önüne almak zorundalar. Güvenin kaybolması da ekonomik istikrara karşı en büyük tehdittir... Yani bütün bunları yapıp, "niye ekonomi etkilendi" demeye kimsenin hakkı yok.

Elbette çatışma, adı üzerinde tarafları olan bir şeydir ve hükümet gibi karşı tarafın da çatışmada sorumluluğu vardır. Ancak çatışmaları çözmek, yumuşatmak, devleti yönetmeye soyunan iktidar partilerinin, hükümetin sorumluluğudur. Elbette başkalarının da gelinen ortamda sorumluluğu var ama çözme sorumluluğu her taraftan önce hükümetin üzerinde.

Bu nedenle siyasette olduğu gibi, ekonomide çıkacak sıkıntılardan da hükümet sorumlu olacaktır. Zaten aylardır küresel krize karşı bir şey yapmayıp, mali disiplini bozan kararları gündeme getiren hükümet, bir de çatışmayı büyütürse, sonuçların sorumluğundan kaçamaz.
Yazarın Tüm Yazıları