Hükümete kritik Merkez Bankası brifingi

MERKEZ Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti, bugün toplanacak Bakanlar Kurulu’nda ekonomik gelişmeler hakkında brifing verecek.

Brifing, yasa gereği 6 ayda bir verilen rutin brifinglerden biri. Ancak piyasalarda yaşanan olumsuzluklar nedeniyle, son derece kritik bir önem taşıyor.

Merkez Bankası’nın bugünkü brifingde Başbakan Tayyip Erdoğan ve bakanlara son ekonomik gelişmelerin nedenleri hakkında bilgi vermeleri, bir süredir yaptıkları uyarıları burada tekrarlamaları ve bazı konularda acil önlem alınmasını istemeleri de bekleniyor.

Aslında gerek Başkan Süreyya Serdengeçti’nin geçtiğimiz hafta CNBCE’de Servet Yıldırım’ın sorularına verdiği yanıtlardan, gerekse Başkan Yardımcısı Fatih Özatay’ın, İktisat kongresinde söylediklerinden, Merkez Bankası’nın bugün Hükümete vereceği mesajları çıkarmak da mümkün

Merkez Bankası’nın özetle Özatay’ın konuşmasında belirttiği gibi, iç ve dış şoklardan daha önce de kur ve faizlerde oynama olduğunu ama geri döndüğünü hatırlatarak, ‘ana eğilimden sapma olmaması’nı istemesi bekleniyor. Ana eğilim olarak da mali disiplin, ekonomik program ve istikrar gösteriliyor.Dolayısıyla ABD’de faiz artırım beklentisi, artan cari işlemler açığı, AB’nin karar tarihinin yaklaşması ve son siyasi gelişmeler nedeniyle faiz ve kurda yaşanan sıçramanın dengeye oturtulması için, Hükümetin mali disiplinden taviz vermeyeceğini göstermesi gerekiyor. Bu arada, faiz dışı fazla hedefi konusunda yapılan tartışmaların gereksizliğinden de sözedilmesi gerekiyor. Bu arada Serdengeçti’nin ‘IMF ile kuvvetli bir anlaşma yapılması gereği’nin Başbakan ve bakanlara da tekrarlaması ve bunun biran önce açıklanmasını istemesi de bekleniyor.

Bu arada ekonomide girilen bu yolda bırakın ger dönmeyi, durma riskimizi bile bulunmadığını, yeniden ‘enflasyon hafif yükselse ne olur?’ mantığının ekonomiyi felakete götüreceğinin de Başkan Serdengeçti tarafından Hükümete açıkca belirtilmesini, ben şahsen bekliyorum.

Hazine bankalarla takas kağıdını konuştu

GEÇTİĞİMİZ
Cuma günü Hazine bürokratları bankacılarla bir dizi toplantı yaptı. Cuma sabahı elinde yüklü takas kağıdı bulunan 5 bankanın yöneticileri ile biraraya gelen Hazineciler, öğleden sonra da piyasa yapıcıları ile toplandı. Piyasa yapıcıları toplantısında da takas kağıtlarına girildiği ama en çok piyasalardaki gelişmelerin tartışıldığı öğrenildi.Hazine bürokratlarının gelişmeleri anlattığı, toplantıya katılan bankacıların çok keyifsiz oldukları da dikkat çekti.

Haziran’da vadesi gelen takas kağıtlarından kalan tutar 2 milyar dolar civarında. Elinde takas kağıdı bulunanların bu tarihteki değişim için rahatlar ancak diğerleri, ‘kağıtlar TL’ye dönerse bu bankaların açık pozisyonu doğar ve dolar yukarı gider mi? telaşında oldukları görülüyor.

Bu toplantılarda somut bir karar çıkmadı. Bürokratlar, dönem geldiğinde Merkez Bankası ve BDDK ile de konuşulup, gizli açık pozisyonun da masaya yatırılması ile bu kağıtların dönüşümü için kesin kararın verilmesini bekliyorlar. 2 milyar dolarlık bu kağıtların bence bu aşamadan sonra tümüyle TL kağıtlarına dönüşmesi sözkonusu olamayacak. Bu nedenle piyasanın ihtiyacına göre sadece TL kağıtları değil, döviz kağıdı hatta dövize endeksli kağıt sözkonusu olabilecek.

Hazine, ille de bu kağıtların tümüyle TL’ye dönüşümü gerekmediği görüşünde ve rahat

Ancak gördüğüm o ki; takas kağıtlarının vadesinin geleceği Haziran’a kadar piyasalardaki sıkıntının giderilmesi gerekiyor. Aksi takdirde takas kağıtlarının dönüşümü artı sorun olabilir.

1,5 milyondan dolar satılıyor

BU
arada bankacılar son hareketlerle yabancı çıkışının 2.5 milyar dolara ulaştığını söylüyorlar. Hemen hemen bütün bankaların zarar yazdığını belirtilerek, ‘İyi ki bu hareket Mart bilançoları çıkmadan önce gelmedi’ diyorlar. Bu arada, ‘Haziran bilançosu’nun kaygısına düştüler bile...

Bazı bankaların, zararlarını azaltmak için neden faiz ve dövize girmedikleri sorusuna ise ‘kimse bu trend önünde duramazdı o nedenle hareketin durulmasını bekliyorlar’ yanıtı veriyorlar.

Bu arada Eurobond’ların 148’den 112’ye kadar düştüğünü hatırlatan bazı bankacılar, dışardaki bankalarla eurobond değeri üzerinden yapılan opsiyon anlaşmalarının yani türev işlemlerin boyutunun bilinmediğini ancak yabancıların opsiyon bozmak için Eurobond değerini biraz daha düşürmek isteyebileceğini, ya da içerdeki bazı opsiyoncuların inmesini engellemeye çalışacağını kaydediyorlar. Bu işlemlerin doğrudan ya da dolaylı döviz fiyatlarını artırdığı kesin...

Bu arada bankacılar Cuma günü doların 1 milyon 500 bin liranın üzerine çıkması üzerine vatandaştan önemli döviz satışlarının geldiğini söylüyorlar.Döviz girişinin devam ettiği, dışarıdan şok gelmezse piyasaların bu seviyede durulabileceği görüşündeler. Aynı şekilde reel faizlerin yeniden 13-15’e çıktığını hatırlatan bankacılar, yabancıların bile önemli bir şey olmazsa bu reel faizlerden yeniden kağıt alımına başlayabileceği görüşündeler.Bürokratlar ise iki hafta içerisinde piyasaların belli bir dengeye oturması halinde bir sorun olmayacağını ancak bu olumsuz gidişin daha uzun süre devamı halinde, o zaman önemli sorunlar doğabileceğini söylüyorlar.

IMF’nin erken çağrılması olumlu

GEÇEN
hafta, IMF heyetinin Haziran ayı başında Türkiye’de olacağı ve 8. gözden geçirme çalışmalarına başlayacağı açıklandı.

7. gözden geçirme metninde IMF Heyetinin Haziran ayı sonunda incelemelere geleceği ve IMF İcra Kurulunda görüşülmesinin Temmuz ayının sonlarını bulacağı yazılıydı.

Bu olumsuz gelişmelerin başlaması üzerine IMF Heyetinin erken gelmesinin yerinde olacağı görüşündeydim ve bunu yazdım. Ama bazı bakanlardan ‘IMF zamanında gelecek’ yanıtı aldık.

Şimdi IMF Heyetinin gelişinin öne çekilmesi, bence piyasalar açısından olumlu olacak. Biran önce gözden geçirme konusu olan yapısal reformlara başlanmasının yaratacağı olumlu havanın yanısıra, gözden geçirme sonucu belli olacak ‘IMF’le 2004 sonrası ilişkiler’e netlik gelmesi de piyasaların olumlu etkilenmesini beraberinde getirecek.

Bu arada IMF 1. Başkan Yardımcısı Anne Krueger’ın İstanbul’da çeşitli temaslar yaptığı, bu temaslarda daha çok dinlemeyi tercih ettiğini, somut bir şey söylemese de, IMF’in de Türkiye ile kuvvetli bir anlaşmadan yana olduğu izlenimi edinildiğini öğrendim. IMF’in kararı Hükümetin vermesini isteyeceği ama ‘tedbiri stand-by anlaşması’ndan yana olduğunu söyleyebilirim.

Yani IMF de, içerdeki sağduyulu kesimler gibi ‘elde edilen gelişmelerin Hükümetin populizmine kurban edilmemesi için’, yeni bir stand-by anlaşmasıyla programın sürmesinden yana...

KKDF artık kurtarmaz

OLUMSUZ
gelişmelere karşı, ‘önlem alınacağının sinyali’ olmak üzere, tüketici kredilerinde Kaynak Kullanım Destekleme Fonu (KKDF) kesintilerinin artırılması kararı alınmış ama Hükümetin itirazı üzerine bu karar uygulamaya sokulmamıştı. Geçtiğimiz hafta piyasalardaki olumsuzluğun artması üzerine şimdi bu kararın alınması ihtimali belirdi.

Ancak bu kararın geçen hafta alınması ile bu hafta alınması arasında dağlar kadar fark var. Artık piyasalardaki oyuncular ve bürokratlar, KKDF artırımının alınmasına ‘kritik bir karar’ olarak bakmıyorlar. Geçen hafta alınsa idi, bir sinyal niteliği taşıyacağı, gecikildiği için sinyal niteliğinin kalmadığı, bu nedenle maliyetleri artırmaktan başka bir etkisi olmayacağı söyleniyor.

‘Peki, bu paniğin önlenmesi nasıl mümkün olacak’ derseniz, ben bu sorunun Merkez Bankası yetkililerine Hükümet üyelerinden de gelmesini bekliyorum. Merkez Bankası’nın bu konuda yapısal tedbirlere ağırlık verilmesi ve bu konudaki somut gelişmelerin açıklanması, IMF’le kuvvetli bir anlaşma yapılacağının biran önce anons edilmesini istemesini bekliyorum. Ancak bunun yanısıra artık ekonominin fazla ısındığının ortaya çıktığı, bu nedenle faiz dışı fazlanın tutturulması hatta daha da üzerine çıkılması için, gerekirse vergi artışı dahil ek önlemlerin alınması gündeme gelebilir. Bu arada içerdeki siyasi rahatsızlıkların yumuşatılması da ekonominin geleceği açısından büyük önem taşıyor. Bu arada Merkez Bankası’nın ‘yüksek faiz dışı fazlanın büyümeye engel olmadığını’, örnekleriyle, Hükümete tekrarlaması bekleniyor.
Yazarın Tüm Yazıları