Paylaş
Büyüme rakamlarının hemen ardından, işaleminden ve bazı bakanlardan “Biz frene fazla basıldığını söylemiştik”, “Gaza daha fazla basılması gereği ortada”, “Merkez Bankası da durumu görüp artık ona göre hareket edecektir” türünden sözleri duymaya başladık.
Bunun karşısında duran Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve ekibinin de büyümenin revize edilen rakamın bile altında kalacağını görüp, biraz gaza basalım yönünde tavır almaya başladığını izledik. Dolayısıyla tartışmanın tarafları aynı görüşte buluşmuş gözüküyor.
Ancak bu uzlaşma uzun sürmez, çünkü yeniden gaza basıldığında olacaklar konusunda, temel görüş ayrılıkları devam ediyor.
Demek istediğim o ki; Babacan ve Merkez Bankası yine ölçülü gaza basmak isteyecekler ama Başbakan ve bazı bakanlardan, “gaza daha hızlı basalım” seslerinin gelmesi kaçınılmaz. Babacan ve ekibi 2013 yılı için saptanan yüzde 4’lük büyüme rakamında kalmak isteyecekler, diğer taraf “4 yetmez, büyüyebildiğimiz kadar büyüyelim” diyecek.
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın “ölçülü bir faiz indirimi” mesajı vermesi, bence bu temel ayrılıkların sürdüğünün kanıtı gibi. Yani Bakan Çağlayan, önümüzdeki hafta Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’ndan 0.25-0.50 puanlık indirimler gelince, bu indirimin yeterli olmayacağını söylerse şaşırmayacağız..
Merkez Bankası Başkanı Başçı, Ekim ayında olmadığını ama alınan tedbirlerin büyümeye olumlu etkisinin Kasım ayından itibaren görüleceğini söyledi. Kasım ayı büyüme verileri de düşük gelirse, “gaza çok basalım” diyen kanadın eline ciddi bir malzeme daha geçmiş olacak.
Kısacası; gaza basılacak o kesin ama nasıl, hangi zamanlama ile ve ne kadar basılacağı çok önemli ve bu konudaki tartışma devam edecek.
Ekonomide sağlanan dengenin bu düşük büyüme ile sağlandığı unutulursa, kötü...
KARA PARA ŞARTI VE ALTIN TİCARETİ
Türkiye’nin bu düşük büyümeyi bile sıcak para ile sağladığı açıkca ortada. Mevcut üretim yapısı değişmedi, çarpıklıklar devam ediyor ve o nedenle kırılganlık sürüyor.
Bence 2013 yılına ilişkin olarak küresel gelişmeler, bizim büyüme hedefini gerçekleştirmemize yardım edecek gibi gözüküyor. Ancak Türkiye’nin, bazı gerekli kararları almazsa, olumsuz ayrışma tehlikesinin mevcut olduğu da ortada. Bunlardan ikisi birbiri ile ilintili sayılabilecek riskler. İran’la altın ticareti ve OECD kara parayı önleme komitesinin bizi “kara listeye alma” tehlikesinden söz ediyorum...
OECD’nin istediği yasa uzun zamandır TBMM’de ama özellikle Başbakanın Hamas’ın terör listesine alınmasına karşı çıkması gibi nedenlerle, bu yasanın geçirilmesine izin vermediği konuşuluyor. Son olarak Radikal Ankara Temsilcisi Deniz Zeyrek’e konuşan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan “Ocak ayında bunu yeniden değerlendireceklerini” söylemiş. Kara listeye girersek, bunun bankacılık sistemi başta olmak üzere ciddi olumsuz etkisi olur.
İran’la altın ticaretinin ihracatı ve büyümeyi yüksek gösterdiği açık ama ABD bunu önleme konusunda kararlı gözüküyor. Sıcak para ile büyüyorsanız, yani küresel sisteme entegre olup nemasından faydalanıyorsanız, kurallarına da uyacaksınız, oyunun kuralı böyle...
Bu kısıtlama Türkiye ekonomisinin zararına olur o kesin ama ABD bastırdığı zaman da, sisteme hakim olduğu için, sizi uymaya zorlayabilir.
Babacan’ın bu gerekliliği gördüğünü, bu nedenle altın ticaretinin detaylarını açık ettiğini ise herkes biliyor. Çünkü uymazsak tümüyle finans kesimi zora girecek.
Paylaş