HAFTA sonunda G-20 toplantılarından önce yapılan G-8 zirvesinde ekonomiyle ilgili önlemler konusunda bir mutabakat oluşturulamadı.
Toplantılardan önce yapılan açıklamalar da bir yandan bütçe ve mali disiplin önlemlerine ağırlık verilmesini isteyen gelişmiş ülkelerle öte yandan canlanmanın kor unması için gevşek politikaların devam etmesini isteyenlerin kolay kolay uzlaşamayacağını zaten gösteriyordu. Almanya Başbakanı Merkel “her iki yönlü tedbirler de birlikte alınabilir, çelişmez” türü şeyler söylese de, bun un zorluğu ortada.
Bu satırlar yazılırken henüz G-20’den çıkan kararlar netleşmemişti ama ne kadar çıkarsa çıksın, bu temel çelişki yi çözmesi pek mümkün görünmüyor. Peki, bundan sonra G-20’nin etkinliği bitecek mi?
Ali İhsan Gelberi Garanti Bankası’nın Anadolu Sohbetleri dergisi için yaptığı değerlendirmede G-20 üye ülkelerinin ekonomi politikaları konusundaki koordinasyonu etkin bir şekilde sağlayarak elde ettiği başarı sayesinde, ülkelerin 2009 yılının son unda daralmadan kurtularak yeniden büyümeye başladığını hatırlatarak, bundan sonrası için şunları söylüyor:
“Ancak buraya kadar olanlar oyunun birinci perdesiydi. Ekonomik büyüme yeniden sağlandıktan sonra oyunun ikinci perdesi başladı. Bu dönemde yapılması gerekenlerin başında yeniden başlayan ekonomik büyümenin sürdürülebilir hale getirilmesi, kriz sürecinde alınan olağanüstü para ve maliye politika önlemlerinin geri çekilmesi, benzer krizlerin ileride yaşanmaması için finansal piyasalarda denetimlerin globalleştirilmesi ve sıkılaştırılması, krizin nedenlerinden biri olan ve kriz süresince daha da bozulmuş olan global dengesizliklerin giderilmesi, kriz süresince artan işsizlik ve henüz rakamsal çalışmalar olmasa bile oldukca bozulduğu açık olan gelir dağılımı sonucunda oluşabilecek sosyal problemlere karşı önlemler almak gelmektedir.”
G-20’nin bu konularda, 2008 yılından beri başarı ile yerine getirdiği ülkeler arası koordinasyonu devam ettirebilmesinin ise artık çok zor olduğunu kaydeden Gelberi, son toplantısında bu konuların çoğunu görüşmüş olmasına rağmen G-20’nin ortak bir karar veya anlayışa sahip olamadığını hatırlatıyor.
FAİZ ARTIRIMINDA DA ÖNCÜLÜK
Sonuç olarak, krizin birinci aşamasının bitmesi ve ikinci aşamada yapılması gerekenlerin ülke bazında çok büyük farklılıklar göstermesi nedeniyle, G-20 nin krizde artan etkinliğinin bundan sonra devam etmesi artık zor. Dolayısıyla Gelberi’nin de dediği gibi; artık G-20 organizasyonu kriz öncesindeki pasif konumuna geri dönebilir.
G-20 kriz süresince takındığı aktif tutum ile birlikte piyasalar için de çok önemli bir çıpa olmuştu. G-20 organizasyonunun etkinliğini kaybetmesiyle birlikte artık piyasaların G-20 çıpası nın kalmadığını söyleyebiliyoruz.
Ali İhsan Gelberi, G-20’nin yeni durumunun kaçınılmaz olarak Türkiye’de politika uygulayıcılarını da etkileyeceğinin altını çizerek, Türkiye’nin kriz dönemlerinde para ve maliye politikası kararlarını G-20 tavsiyelerini çıpa olarak kabul ederek oluşturduğunu, yeni dönemde, G-20 den yönlendirme beklemeden kendi ihtiyaçlarını belirleyerek bu ihtiyaçlara uygun politikalar geliştirmek durumunda kalabileceğini belirtiyor.
Gelberi: “Türkiye’nin öncelikle yapması gereken, çok büyük avantajımız olan sağlam bankacılık sistemi ve düşük kamu borç stokunu korumak olmalı. Diğer yandan, iç talepteki hızlı canlanma, cari açıktaki hızlı artış ve enflasyon riskini dikkate alarak, diğer ülkelerden bağımsız olarak, faiz oranlarını uzun süre düşük seviyelerde tutmak için ısrarcı olmamalıdır.”Özetle ; G-20 çıpası artık yok ve Merkez Bankası faiz düşürürken yaptığı öncülüğü, piyasayı beklemeden, artırırken de yapmalı diyor.
Son veriler uzun süre faiz artırımı yapmamak için Merkez Bankası’nın elini rahatlattı ancak zamanı geldiğinde takınılacak ikircikli tutum, ekonomiyi zor durumda bırakabilir.