FED açıklamaları ve içeriye etkisi

JP Morgan’ın Türkiye Raporu, ardından ABD Merkez Bankası’ndan gelen açıklamalar, piyasaları iyice coşturdu. Coşturmasının sebebi de, yurt dışından fon akımının tekrar çok hızlanması, bunun da hisse senetleri ve Hazine kağıtlarına olan talebi artırması...

Son gelişmelere bakıldığında her şeyden önce şunu söylememiz gerekir ki; biz, iç piyasanın aktörlerine, "gaza gelme ve gaza getirme" konusunda fazla haksızlık ediyoruz. Belli ki gelişmiş ülke piyasalarında da gaza gelme ve gaza getirme katsayısı bir hayli yüksek.

Bizimkiler son dönemde çok daha temkinli durdular ancak dışarının etkisiyle olumlu hava içeriye de yansıdı. Gerçi iç bireysel yatırımcılar, temkinli tutumlarını devam ettirmekten yanalar. Ancak öyle bir iyimserlik dalgası ki; ister istemez her geçen yenilerini içine alıyor...

Bazı bankacılar, FED açıklamasına bakarak, gelişmiş ülke piyasalarının nasıl olup da bu kadar iyimser bir rüzgara kapıldığını pek anlayabilmiş değiller. Örneğin Fortisbank’ın haftalık değerlendirme raporunda yapılan yorumda, "yurtdışı ve yurtiçi piyasalar açısından önemli olanın enflasyona yönelik endişelerin daha ne kadar güç kazanacağı" olduğuna dikkat çekiliyor ve bu durumun yükselen tahvil faizleri üzerinden uluslararası likidite koşullarını daha olumsuz bir noktaya getirme tehlikesine dikkat çekiliyor.

FED açıklamasına bakarak gelişmiş piyasaların enflasyon görünümüne ilişkin verilere hassasiyetinin önümüzdeki dönemde belirgin biçimde artacağı kaydedilen raporda, şu değerlendirmede bulunuluyor: "Bugünkü bilgiler ışığında FED’in ağustostan beri sabit tuttuğu faizlerde ilk hareketinin aşağı yönlü olma ihtimali daha yüksek görünmeye devam ederken, daha belirsiz görünen enflasyonda düşüş eğiliminin gücüne bağlı olacak bekleme süresidir. Ancak her ne kadar FED, toplantı metinlerinde kullandığı ifadelerle artırım için açık kapı bırakmış olsa da, bu yönde vereceği ek bir sinyalin piyasalarda mevcut fiyatlamada olmaması nedeniyle, tahribatının fazla olabileceği unutulmamalıdır."

Kısacası; FED’in açıklamaları, daha sakin bakıldığında, gelişmekte olan ülkelere yeniden fon akımını bu kadar hızlandıracak bir içeriğe sahip değil. Ancak şu söylenebilir ki; kötü bir şey gelmemesi, zaten varolan gelişmekte olan ülkelere fon akımını daha da güçlendirdi. Dolayısıyla biz de bundan epeyce pay aldık...

ERDOĞAN CUMHURBAŞKANI OLURSA

Aslında sadece bu açıklamalar üzerine bir sıcak para girişi olmadı, zaten güçlü sıcak para girişi vardı, bu açıklamalar artırdı. Belki şu söylenebilir; fonlar olabildiğince yüksek kárlar elde edip, yıl ortalamasını şimdiden artırmak için acele ediyor, bu arada başkalarının elde edip kendilerinin geri durmakla kaybettiği Türkiye kárlarını da, ucundan yakalamak istiyorlar.

Dışardan gelen sermaye o kadar güçlü ki; son dönemde yerliler temkinli duruşunu devam ettirseler bile, içerdeki fiyatlar üzerinde çok etkili oldular.

Bu arada JP Morgan’ın raporunda da görüldüğü gibi, yabancılar Türkiye’ye yatırım çağrısı yaparken, içerdeki risklerin büyütüldüğünü, örneğin Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına çıkmayacağı ihtimalinin aslında daha güçlü olduğunu söylüyorlar. Sadece JP Morgan da değil, daha temkinli yabancı banka ve aracı kurumlar da, örneğin Dredsner Bank’ın raporunda bile bu ihtimale çok daha fazla ağırlık veriliyor.

Oysa, içerdeki oyuncuların temkinli duruşlarının arkasındaki en büyük neden ise, Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına çıkma ihtimalinin güçlü oluşu. Bizce Erdoğan her geçen gün adım adım bu açıklamaya piyasaları alıştırıyor. Belli ki mümkün olduğunca yumuşak bir geçiş yaparak, olası sert çatışmaları engellenmeye çalışılıyor.

Ancak içerdeki oyuncular biliyorlar ki; burası yabancıların baktığı kadar daha doğrusu batılı bir ülke gibi formel işleyen bir siyasi sisteme sahip değil ve Başbakanın Cumhurbaşkanlığına adaylığını koyması çok tepki çekip, siyasi gerginliği artırabilir....

Yani şu an piyasalarda hem ABD’deki şartların ötesinde hem de içerdeki muhtemel gelişmelerin çok ötesinde bir iyimserlik hakim. Fiyatların içinde de bu var.
Yazarın Tüm Yazıları