BU başlığı görüp, sadece ABD’de ya da Avrupa’da yaşanacak bir tartışmadan söz ettiğimi sanmayın. Çünkü asıl kastettiğim; Batı’daki bu tartışmaların ardından, bizim de içeride bu tartışmaya, bu ikileme yoğun biçimde girecek olmamız.
ABD’de önümüzdeki yıl seçimler var ve Başkan Bush yaşanan krizin etkilerini azaltmak için önlemler açıklıyor. Ancak ne olursa olsun büyü bozuldu ve büyük zarar rakamları ortaya çıktı. ABD yönetimi, Avrupa ülkeleri, yaşanan sıkıntının etkisini azaltmak için piyasaya likidite basmayı tercih ettiler. Fazla likiditenin yaratacağı etkiler ise belli ve kaçınılmaz.
Yani doğan bu faturanın, bugün ya da yarın, birilerine kesilmesi gerekecek. Ya birilerinin varlığı azalacak, ya da halka çıkacak. Faturanın halka kesilmesinin göstergesi ise büyüme yerine enflasyona izin vermek olacak. Yani halkın satın alma gücü düşürülecek.
İşte bizde yaşanacağını tahmin ettiğimiz büyüme mi, enflasyon mu tartışmasının çıkışını da dışarıdaki bu gelişmeler tetikleyecek. Bazıları, "gelişmiş ülkeler zordayken, bizim gibi gelişmekte olan ülkeler bu işten kárlı çıkar, etkilenmeyiz, üstüne üstlük kárlı çıkarız" diyor.
Böyle bir şey imkansız. Nasıl Batı’daki gelişme nedeniyle biz de yıllardır büyüyorsak, oradaki sıkıntının aynen bize yansıması da kaçınılmaz. Küresel ekonomi zaten bu demek....
En azından Batı’da oluşmuş enflasyonu ithal etmemiz kaçınılmaz...
Ama dışarıdaki bu etkinin içeriye katlamalı olarak yansıması söz konusu. Yani sadece Batı’dan ithal ettiğimiz enflasyon kadar değil, çok daha fazla enflasyon etkisi yaşarız ve içeride politikacıların enflasyon mu, büyüme mi tercihine itilmesi kaçınılmaz olur.
AKP BÜYÜMEYİ SEÇİNCE...
Çünkü zaten enflasyonumuz bütün bunlar olmadan da, kafasını yeniden kaldırmış durumda. Son beklenti anketi hem enflasyonda hem cari açıkta, beklentilerin son dönemde ne kadar bozulduğunu açıkça ortaya koydu. Biz zaten yüzde 8’in altına inemezken, dışarıdan gelecek etkinin, enflasyonu yeniden çift haneli rakamlara çıkarması kaçınılmaz olur.
Ben bu ikilemin önümüzdeki yıl ortasında iyice dayatmasını bekliyorum.
Peki, AKP hükümeti bu ikilemde kaldığında ne yapar derseniz; hiç kuşkunuz olmasın; elbette büyümeyi seçecektir. Anayasa tartışmaları, Kürt meselesinin sancılı çözümü, ardından yerel seçimler derken, AKP hükümetinin enflasyonla mücadeleden vazgeçmeyip, büyümeden fedakarlık edeceğini beklemek, bence biraz saflık olacaktır...
Peki enflasyonla mücadele gevşetilirse ne olur?
İşte politikacıların anlamadığı noktalardan biri, hep budur. Büyümeyi sağlayınca işin tümüyle çözüleceğini zannederler. Halbuki son yıllarda, küresel ekonominin de dopingiyle, istikrarı sağlayan, dolayısıyla bu kadar uzun süre büyümeyi getiren asıl unsurun, "enflasyonla mücadeleden taviz verilmemesinin yarattığı istikrar" olduğunu düşünmezler.
Zaten cari açıklarınız yüksek, yani en ufak bir çalkantıda başınıza bela olacak bir riskiniz mevcut. Yanı sıra bütün dengelerinizi düşük kur üzerine, döviz girişi üzerine kurmuşsunuz. Yani kurların yukarı çıkması sadece ithal enflasyona neden olmaz, ayrıca bütün dengeler değişeceği için, istikrarı sürdürmeyi de engelleyebilir.
KAÇINILMAZ GÖZÜKÜYOR
AKP hükümetinin seçim zaferinin ardında yüksek büyümenin yattığının farkında olduğunu biliyoruz. Bu nedenle büyüme tercihi, bence kaçınılmaz gözüküyor.
Önemli olan o ikileme gelmemek ama bence bunu önlemenin vakti geçti. IMF ve AB çapalarının güçlü olduğu bir dönem olsaydı, belki alınacak erken önlemlerle bu ikileme düşmekten kurtulabilirdik. Ama, piyasalar her ne kadar "çok azaldı ama hálá vakit var" deseler de, bence önlemlerde çok geç kaldık. Üstüne üstlük henüz kalıcı bir önlem için hazırlık çalışmaları bile yapılmış değil. Yani daha da uzayacağı, iyice geç kalınacağı açık.
AKP’li bürokratlar da, bir hedef bulunmadığını, hazırlıklarda geç kalındığını söylüyorlar. Sonuçta; seçimlerde AKP’ye ciro edilir mi bilmem ama, belli ki fatura yine halka çıkacak.