Elektrikte yaratılan güvensizlik

DÜNKÜ Referans Gazetesi’nin manşeti Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ağzından verilen "Zam yaparlar fatura bize çıkar, elektriği şimdi özelleştirmeyiz" sözleriydi.

Cengiz Çandar’ın Lübnan dönüşü yapılan sohbetten aktardığı bu haber, "seçim ekonomisi uygulanmıyor, uygulanmayacak" diyen hükümet üyelerine, ilk ağızdan verilen çarpıcı bir yanıt oldu, bizce.

Benzin fiyatlarını özel sektörün artırdığını ama bu zamların hükümetten bilindiğini kaydeden Başbakan, elektrikte de aynı şeyler olacağını bu nedenle özelleştirmeyi yapmayacaklarını söylemiş. Ardından da elektrikte devletin yatırımlarının hızlandırılacağını ifade etmiş.

Her şeyden önce dağıtım özelleştirilince yapılacak fiyat ayarlamalarıyla ilgili, ya Başbakan’a yanlış bilgi vermişler ya da Başbakan bildiği halde, bilmemezlikten geliyor. Çünkü kurallara göre, kazanacak firmalar 5 yıl zam yapamayacaklar. Ondan sonra da zaten zamlar denetimden geçecek.

Yani şimdi özelleştirilse dahi, 5 yıl elektriğe zam gelmeyecek ki...

Başbakan’ın sözlerinden çıkardığımız bir sonuç da hükümetin, elektrikte zamdan yine vazgeçmiş olması. Halbuki Erdoğan ve Enerji Bakanı Hilmi Güler, çok sık fikir değiştirmiş, birbirinin zıttı açıklamalar yapmışlardı ama son olarak, zorunlu zam yapılacağı sonucunu çıkarmıştık.

Halbuki zam ihtiyacı ortada. Zam yapılmaması demek enerji KİT’lerinin, toplam KİT dengesinin, dolayısıyla toplam kamu dengesinin bozulması anlamına geliyor. Gereken zamların yapılmaması aynı zamanda yeniden kara delikler ve mali disiplinden taviz verilmesi anlamlarına da geliyor.

Bunun adı tamı tamına "seçim ekonomisi" uygulamasıdır. Daha önce de olduğu gibi; biriktirilen yükler, daha sonra, yani seçim sonrasında çok daha fazla vatandaşın sırtına binecek demektir.

Başbakan’ın sözlerinden çıkaracağımız bir başka sonuç da hükümetin bol bol ihale yapıp birilerine iş verme niyeti oldu. İhale Yasası’nda zaten AB standartlarını sürekli delme, istediğine istediği işi verme niyetinde olan Hükümet, bu yolla belki de şimdiye kadar iş vermediği firmalara iş vermeyi planlıyor, ya da verdiklerine daha fazla iş yaratacak, kimbilir.

Bir seçim öncesi, bu tür hükümet eğilimlerini daha önce de görmüştük, hatırlıyor musunuz?

İNDİRİM AÇIKLARKEN İYİYDİ

Başbakan, akaryakıt zamlarını özel sektörün yapmasına rağmen, halkın bu zamları Hükümetten bildiğini söylemiş. Tüpraş özelleştirilmeden önce de bu zamları hükümet yapmıyordu ki... AKP Hükümeti’nden önce, akaryakıt fiyatları otomatik fiyatlandırma sistemine girmiş, zamlar ve indirimler belirli formüllere göre otomatik olarak yapılır hale gelmişti.

Halbuki hükümet geldi ve teknik olarak indirim zamanı geldiği için, akaryakıtta yapılan indirimleri, Enerji Bakanı Hilmi Güler, göğsünü gere gere açıklamayı tercih etti. O dönemde, "Bakanın işi bu değil, bu teknik bir iş, politika malzemesi yapmayın" diye uyarmıştık. Daha sonra zorunlu olarak yapılan zamları ise Tüpraş Genel Müdürü açıkladı.

Şimdi gelinen nokta, devletçi bürokratların galip geldiği, Başbakan’ın da seçim kaygısıyla "gerekenlerin yapılmasından artık vazgeçtiğinin kanıtı olan" bir noktadır.

Kimse bu durumu mazur göstermeye çalışmamalı. Sadece seçim ekonomisinin faturasının sonradan çıkması ile yetinilmeyecek. Elektrik özelleştirmesinden vazgeçilmesi demek, yıllardır buna hazırlanan, hükümetin açıkladığı takvime uymak için çaba ve para harcayan yerli ve yabancı yatırımcıların hüsranı demektir. Bu da, zaten tam olarak sağlanamayan güvenin iyice zedelenmesi anlamı taşır. Cari açığın gelen yabancı sermaye ile finanse edildiği unutulmamalı...
Yazarın Tüm Yazıları