Döviz ihalelerine Meksika modeli

MERKEZ Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti, geçen hafta banka genel müdürlerine döviz alım ihalelerine yeniden başlanacağını, ihaleler için yeni yöntemler üzerinde çalışıldığını söylemişti.

Geçen hafta, bu yeni yöntem için yapılan çalışmaların hızlandığını öğrendik. Yeni döviz alım ihaleleri için ‘‘Meksika Modeli’’ üzerinde çalışılıyor. Bankacılar, Merkez Bankası'nın bu çalışmalarda epeyce yol aldığını, kendilerine de sorular yöneltilip görüş alındığını söylediler.

Geçilmesi beklenen ‘‘Meksika Modeli’’nin en önemli özelliği ‘‘alım ihalelerinin, geçmiş 20 günün ortalamalarına göre, otomatik alımlara bağlanması’’ olarak belirtiliyor. Yani Merkez Bankası kurun, daha önceki 20 günün ortalama döviz kurunun altına düşmesi halinde, seviyeyi bu ortalamaya getirmek için döviz alacak. Böylece Merkez Bankası döviz alımını otomatiğe bağlayarak, yüklü döviz müdahalelerine olan ihtiyacı, mümkün olduğunca yok etmek istiyor. Meksika'da çok yöntem denendiği, en son bu yönteme geçildiği ama bankaların bu alımlarda daha fazla insiyatife sahip olup, otomatik alımları bankaların yaptığı belirtiliyor. Yani Meksika modeline geçilirse bile, bu bir anlamda ‘‘Meksika Modeli’’nin Türkiye'ye uyarlanması olacak.

Merkez Bankası'nın bu yönteme geçiş için şu anda yaşadığı sorun; baz alınacak geçmiş 20 günün neye göre, hangi fiyata göre belirleneceği. 20 gün geçtikten sonra ise zaten sorun kendiliğinden giderilmiş olacak. İlk geçişteki bu sorun için çare arandığı söyleniyor.

Ancak bankacılardan gelen başlıca eleştiriler arasında, bu yöntemin sadece döviz fiyatlarının düştüğü dönemlerde uygulanabileceği ve bu yöntemle dövize taban konulup, gerçek dalgalı kurun uygulamadan kalkacak olması, gibi eleştiriler yer alıyor.

Bu arada bankacılar, Merkez Bankası'nın müdahale etmemesi halinde döviz fiyatlarının önümüzdeki günlerde düşmeye devam edeceğini, bu hafta içinde 1 milyon 300 binin altına inilmesinin sürpriz olmayacağını söylüyorlar. Yani Merkez Bankası'nın döviz alım ihalelerine olan ihtiyacı giderek acilleşmeye başlıyor.

Hatırlar mısınız, dalgalı kura, ‘‘politikacıyı gerekenleri yapmaya zorlamak’’ için geçmiştik.

8.5 milyar dolar bu anlaşmayla alınamıyor

ABD'den 8.5 milyar dolarlık kredi alımı ‘‘yılan hikayesi’’ne döndü. Bu kullanım için yapılan anlaşmada, ‘‘Kuzey Irak'a girmeme’’ koşulunun yer aldığının ortaya çıkması üzerine ortalık karışmış, tartışmalar, Başbakanın ‘‘Kredi kullanımı için yapılan anlaşmanın TBMM'den geçirilmesi gerektiğini’’ söylemesi üzerine, yeni bir boyut kazanmıştı.

Son dönemde Hükümet üyeleri bu kredi konusunu fazlaca gündeme getirmek istemiyor, sorulduğunda, ‘‘Şu anda bu krediyi kullanma niyetimiz yok’’ diyerek işi geçiştiriyor. ‘‘Krediyi kullanmayacağız’’ da diyemiyorlar ama bir yandan da, ‘‘sanki her an kullanılabilirmiş’’ gibi bir izlenim vererek, piyasadaki olumlu havayı körüklemeye çalışıyorlar.

Geçen hafta Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, konuya açıklık getirdi. Posta Gazetesi Ankara Temsilcisi Mete Belovacıklı'nın yazısında ilettiğine göre; Gül, anlaşmanın bu haliyle kredinin alınmayacağını belirtiyor. Gül, ‘‘Krediyi kullanmak istedikleri takdirde mevcut anlaşma şartlarının değiştirilmesini isteyeceklerini’’ söylüyor. Yani Hükümet anlaşmayı bu haliyle, hem de Kuzey Irak tartışmaları canlanmışken, TBMM gündemine getirmek istemiyor.

Peki, Türkiye bu anlaşmanın değiştirilmesini isteyecek mi, isteyecekse ne zaman isteyecek, ABD Yönetimi Kongre'den geçmiş olan bu anlaşmanın değiştirilmesine razı olacak mı?

Bizce Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ABD Başkanı Bush'la bu ay sonunda yapacağı görüşmede, 8.5 milyar dolarlık kredi konusu da, büyük ihtimalle gündeme gelecek. Erdoğan, büyük ihtimalle anlaşmadaki ‘‘Kuzey Irak şartı’’nın kaldırılmasını isteyecek ama ‘‘Görüşmede Kerkük'ü gündeme getirmeyin’’ diye mesaj gönderen ABD yönetiminin, bu şartın kaldırılmasını kabul etmesi zor.

Mart sonuna kadar, ne olursa olsun, piyasadaki bazı oyuncular buna da bakmayacak ama sağlıklı hesap yapmak isteyenler için, kredinin kullanılıp kullanılmayacağının artık netleşmesi gerekiyor.
Yazarın Tüm Yazıları