ULUSLARARASI konjonktürün etkisiyle Türkiye'ye döviz girişi devam ederken, bu arz fazlalığı bir türlü emilemiyor.
Merkez Bankası yeniden döviz alım ihalelerine başlama konusunda, İmar Bankası ödemeleri için yaratılacak döviz talebini ve Hazine'nin takas kağıtlarının değişimi sonucu yaratılacak döviz talebinin ortaya çıkmasını bekledi. Buralardan kaynaklanan döviz talebinin de arzın emilmesine yaramayacağı anlaşılınca, Merkez Bankası fazla beklemeden döviz alım ihalelerine başlama kararı aldı.
Ziraat Bankası, ödemeye başladığı İmar Bankası tasarruflarının en azından yüzde 10-15'inin yeniden döviz olarak talep edilmesini bekliyordu ama olmadı. Tasarruf sahipleri döviz alma yerine TL almayı tercih ettiler. Bu arada haziranda vadesi gelen döviz bazındaki 3 milyar dolarlık takas kağıtlarının 750 trilyonluk bölümünün değişimi için Hazine ihale açtı. Ancak takas kağıtlarını elinde tutanlar bu değişim ihalesine ilgi göstermediler. Bu ihalede değişim fazla olsaydı, açık pozisyonu doğacak bankaların dövize talep yaratması bekleniyordu ama olmadı.
Bunun üzerine Merkez Bankası döviz alım ihalelerine başladı. Merkez Bankası ileride yüklü döviz müdahalelerine başvurmamak için, Meksika modeli gibi, otomatik döviz alımı öngören yeni bir sistem üzerinde çalıştı ama uygulamaya bir an önce geçmek için daha önceden yaptığı gibi, miktarı belli klasik döviz alım ihalelerine başladı. Bence Merkez Bankası'nın eski sistemle ihaleye devam etmesinin ardında yatan nedenlerden biri, yeni sistemin yeterince olgunlaşmamış olmasının yanısıra, ileride döviz talebinin başka nedenlerle fazla artacağından hálá kaygı duyulmasından da kaynaklanıyor.
Bu kaygı, IMF'yle anlaşmanın devam edip etmeyeceğine dayanıyor...
IMF heyeti 7. gözden geçirme için ilk tur görüşmelerini tamamlayıp, ABD'ye geri döndü ama şimdi de tedirgin bekleyiş başladı. IMF artık ekonomi yönetimine eskisi kadar güvenmiyor.
ÇELİŞKİLİ SÖZLER
Bütçeden yapılacak yüzde 10'luk kesinti için yasa hazırlığı yapıldı ama bir yandan da Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, ‘‘yatırımları azaltmayacağız’’ diyor. Yani yapılacak yüzde 10'luk kesinti ne kadarlık bir tasarruf sağlayacak, bilinemiyor. Bunun yanısıra IMF ekonomi yönetimiyle yüzde 10'luk kesintiye ek olarak tedbirler alınması konusunda mutabakata varıldı ama bu karar da Başbakan Tayyip Erdoğan'a takılacak gibi gözüküyor. Maliye Bakanı ise ‘‘hem vergileri düşüreceğiz, hem gelirleri artıracağız’’ türü bilmece gibi demeçler veriyor. IMF'nin kendisine verilen ‘‘asgari ücret yüzde 20'yi geçmeyecek’’ sözüne rağmen yüzde 35 zam yapılması nedeniyle tedirginliği devam ederken, Maliye Bakanı'nın bu tür sözleri de IMF tarafından pek anlaşılabilmiş değil.
IMF akaryakıt fiyatları yeterince artırılmadığı için, buradan kaynaklanan ÖTV tahsilatının da az gerçekleştiğini belirtip, bu yıl da az olacağından korkuyor. Bu nedenle Maliye'de, şu anda bu konuda bir çalışma yapılıyor. Yanısıra nerelerden gelir yaratılacağı da araştırılıyor.
IMF ikinci tur için gelene kadar, yüzde 10'luk kesinti yasası çıkacak ardından da gelir artırıcı önlemlere başvurulup başvurulmayacağına bakacak. IMF ikinci gelişinde hálá bir sonuç yoksa ona göre müzakereler yapılacak.
Seçime giderken ek vergi artışı konusunda bir şeyler yapılıp yapılamayacağını göreceğiz. Eğer yapılamazsa işler iyi değil tabi ki...
İşte bu nedenle Merkez Bankası IMF'yle anlaşmanın sağlanıp sağlanmayacağına bakacak. Eğer IMF'yle anlaşma olmazsa dövize aşırı bir talebin olmasından korkuluyor. Tabi faiz indirim kararı konusunda da IMF'yle anlaşma olup olmamasının önemi ortada...
Dış konjonktür çok uygun. Avrupa Merkez Bankası faiz indirimine niyeti olmadığını açıkladı ama buna rağmen dışarıda daha fazla kár göremeyen yabancı fonlar Türkiye'ye ilgi göstermeye devam ediyor. Yani IMF'yle sıkıntı çıkmazsa, ileride dövize müdahale sürpriz olmamalı.