Çiller dönemi faiz komisyonu hatırladım

HÜKÜMET, ekonomiyle ilgili kurumları yeniden organize ediyor. TBMM kapanmadan önce alınan kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisiyle bakanlıkların düzenlenmesine ilişkin yasa ile seçimlere kadar ekonomi yönetiminin yeniden organizasyonuna gidileceği söyleniyor.

Yaşadığımız siyasi patırtı içinde böyle bir düzenleme seçimlere kadar yetişir mi bilmiyorum ama belli ki seçimlerden sonraya kalsa da, böyle bir düzenleme gelecek.
Bazı haberlerle kamuoyunun buna benimsetilmeye çalışıldığını gözlüyorum. Geçenlerde çıkan böyle bir haber üzerine, yeni dönemde ekonomi yönetiminde bazı değişikliklere gidileceği sinyalini veren Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, “Tabiatı gereği bağımsız kurumlarımız, BDDK, Merkez Bankası ve hükümetin bağlı birimleri de Hazine gibi bu işin içerisinde. Finansal istikrar açısından bir komite kurulup bütün ilgili kuruluşların bir araya geleceği bir yapıyı kullanmanın iyi olacağını düşünüyoruz” de miş.
Size bunun tercümesini yapayım mı?
Bundan önce de Tansu Çiller döneminde kurulan “faiz komisyonu”nu hatırlatmak gerekir. Merkez Bankası bağımsız olduğu için, Çiller de piyasanın gereği değil de bu kurumun siyasi kaygılarla çalışmasını sağlamak için, böyle bir faiz komisyonu kurmuştu. Dönemin DPT müsteşarını, Hazine Müsteşarını faiz oranlarını takip edip, buna Hükümetin isteği doğrultusunda bir çeki düzen verme görevi vermişti.
Şimdi Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın söylediklerinden de benzer bir yaklaşımın hakim olmaya başladığını gözlüyorum. Böyle zorlama bir komisyonun, siyasi ağırlık olup, teknik gerekçelerden çok siyasi kararlar alamsı kaçınılmaz olacaktır.
Böyle bir düzenlemenin zararını da görmek lazım. Herşeyden önce de piyasaya ekonomisinin düzgün işlemesine, rekabete, fiyatların serbestçe oluşumuna zararı olur.
Bu plan yürürlüğe girerse bu Merkez Bankası bağımsızlığına vurulan bir darbe demektir. Merkez Bankası’nın bağımsız olarak karar vermesi gereken alanlara siyasi nitelikleri ağır basan kurumları sokup, kararların Hükümetin isteği doğrultusunda alınması sonucu doğar.
Peki, ekonomi yönetimi neden böyle bir dönemde bu komisyona gerek duydu?
BANKALARIN PATRONU KAMU
Bence bu yöntem aynı zamanda piyasaların da demir elle yönetilmesine imkan veren bir düzenleme. Önümüzdeki dönem, özellikle de seçimlerden sonra küresel ekonomilerde sıkıntı yaşanması kaçınılmaz. Hükümet şimdiye kadar bu çalkantılı döneme, munzam karşılık artışı dışında köklü bir tedbirle yaklaşmadı, yani gerekli hazırlıkları yapmadı. Şimdi piyasalar karıştığında, cari açık mızrağı çuvala sığmadığı görüldüğünde çıkacak patırtının, demek ki “demir elle” çözülmesi amaçlanıyor. Hazinesi, Merkez Bankası, BDDK’sı, SPK’sı tek bir komitede bir araya gelip, demek ki ekonomi yönetimini siyasi elde birleştirecekler.
Bu niyeti açığa çıkaran başka bir gelişme de bence Türkiye Bankalar Birliği’nde yaşanan gelişme. İş Bankası Genel müdürlüğünden ayrıldığı için Bankalar Birliği başkanlığından da ayrılan Ersin Özince’nin yerine özel bankalar Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen’i seçmek istediler. Daha doğru bir deyişle tüm bankacılar, böyle bir görevi istemese de Özen’e ısrar edip, sektörün sorumluluğunu alması gerektiğini söyleyip Başkanlık için ikna ettiler.
Ancak dünkü yönetim kurulu toplantısında Bankalar Birliği Başkanlığına Halk Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın seçildi. İşin tuhaf tarafı ikna edilen Ergun Özen’in bir gece önce banka genel müdürlerine geçtiği “beni affedin, başkan olamıyorum” mesajı idi.
Hüseyin Aydın’ın diğerlerinden eksiği olduğu için söylemiyorum ama, bir kamu bankası genel müdürünün böyle bir dönemde Bankalar Birliği yönetim kurulu başkanlığına getirilmesi, herkes biliyor ki hükümetin baskısı olmasa bile onayı ile olmuştur.
Bence bu operasyon, ekonomi yönetiminin önümüzdeki dönem için uygulamaya sokmayı planladığı oyunun bir parçası olarak gerçekleşti...
Yazarın Tüm Yazıları