CHP artık ekonomide vizyon ortaya koyuyor

SOSYAL demokratlarla ilgili genel kanılardan biri “üretimi değil sadece paylaşımı düşünmeleri” idi.

Haberin Devamı

Avrupa sosyal demokratları bu genel kanıyı bozmuş ciddi ekonomik yaklaşımlar ortaya koymuşlardı. Ancak piyasa ekonomisi içerisinde sosyal demokratların ortaya koyduğu yaklaşımın merkez sağ yaklaşımlarla, piyasa ekonomisi yaklaşımlarıyla benzeşmesi de kaçınılmazdı. Aynen sağ partilerin sosyal politikalarda, sosyal demokratlara yaklaştığı gibi...
İşte bu eğilim artık bizde de hayata geçmeye başladı. CHP eskiden de piyasa ekonomisine ters düşmüyordu ama şimdi CHP’de daha sistemli bir biçimde, çağdaş sosyal demokrat çizgiye uygun üretim ve paylaşım yaklaşımı var.
Bu yaklaşımın en somut örneklerinden birini, geçen hafta CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Doğu ve Güneydoğu Anadolu için hazırlanan ekonomik rapor açıklamasında gördük. Bir yandan bölgede özgürlüklerin artırılması planlanırken öte yandan soruna “bölgesel kalkınmışlık farklarının ortadan kaldırılması” olarak yaklaşılmış. Sık sık üzerinde durduğu husus ise, eşzamanlı olarak bu sorunların çözümünün gerektiği idi. Bence doğru bir yaklaşım.
CHP 2023 yılına kadar Türkiye’nin ortalama yüzde 7 büyümesini, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki büyüme oranının ise yüzde 9.5 olmasını planlıyor. Bu amaçla bölgedeki demiryolu başta olmak üzere altyapının geliştirilip, yabancı sermaye başta olmak üzere özel sektör yatırımlarının çekilmesini planlıyor. Eğer özel sektör bölgeye gelmezse, belirledikleri istihdam ve teknoloji ağırlıklı yatırımları kamu yapacak. Yani kamu buradaki gelişmişlik farkının giderilmesi için devreye girecek ama özel sektör isteyince yatırım kamudan çıkacak.
Bölgedeki işsizliği yüzde 6’ya düşürmeyi planlıyorlar. Kılıçdaroğlu bu hedeflere ulaşmak için 116 milyar dolarlık kısmı kamu olmak üzere, toplam 356 milyar dolar yatırım planlıyor.
Bu planı oluştururken Kılıçdaroğlu’nun küresel büyüme trendlerinin içine Türkiye ve bölgenin konumunu oturttuğunu, buna bağlı olarak yatırımları çekerken, güneş pili, demiryolu, petro-kimya gibi sektörleri bilerek seçtiğini görüyoruz. Yani Kılıçdaroğlu yönetiminde CHP’nin artık ekonomide de, küresel gelişmelere bağlı bir Türkiye vizyonu ortaya koyduğunu, buna bağlı olarak üretimi ve paylaşımı, özgürlüklerle birlikte düşünüp planladığını görüyoruz.
Bence CHP çağdaş bir sosyal demokrat parti olma yolunda ciddi adımlar atıyor.
BANKALAR YİNE POPÜLİZM ARACI
TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner’in son anayasa tartışmalarından yola çıkarak söylediği “Kutuplaşma ve yaklaşan seçim atmosferi kritik konuların sağlıklı tartışılmasını engelliyor” saptaması çok doğru. Zaten tartışmayı bilmezken üzerine bu tür gerilim unsurları eklenince, sağlıklı tartışmanın imkanı kalmıyor.
Bankacılık konusu da benzer tartışma alanlarından biri. Merkez Bankası’nın daha doğrusu Hükümetin cari açığı azaltma, sıcak paraya fren koyma ihtiyacını, mali ve faiz gibi asıl para politikası unsurları ile değil sadece munzam karşılık gibi banka maliyetlerini artırıp, karlarını azaltan önlemlerle karşılamak istemesi artık tepki görmeye başladı. Aslında bu da bir seçim ekonomisi uygulaması ya, neyse...
Buna karşılık bankalara çatmak, karlarına vurmak zaten modadır, seçim dönemi gelince bu yine siyasi malzeme oldu. Maalesef Ali Babacan bile bunu yaparken, Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün tartışmaya katılmış. Sivas’ta bankaların “kısa günün kârı” deyip fon transferi artık yapamayacaklarını, batık şirketlerine sahip oldukları şirketlere finansman aktaramayacaklarını söylemiş. Bunu da munzam karşılık artışını savunmak için gündeme getirip, BDDK ve Merkez Bankası’nın sıkı takibinin gerekçesi yapmış. Bankaların kısa vadeli mevduatla uzun vadeli kredi verdiğinden yakınmış. Hükümetin bir Bakanı bu...
Birileri çıkıp, her önüne gelen, bilen bilmeyen bankaların nasıl iş yaptığını, hangi kurallara bağlı olduğunu, bunlara uymazsa denetimi yapan kurumun suçlu olacağını, kısa vadeli mevduatın kimin eseri olduğunu, kredi vermezlerse ne olacağını anlatsa çok iyi olacak...

Yazarın Tüm Yazıları