Cari açık yüksek finansmanı rahat

SON dönemde resmi veriler, piyasa tahminlerinden epeyce sapma göstermeye başladı. Daha önce mart ayı enflasyon verileri piyasayı şaşırtıp beklentilerden daha olumlu çıkarken, önceki gün açıklanan cari işlemler açığı rakamı ise piyasa beklentilerinden daha kötü çıktı.

Enflasyon verileri piyasayı şaşırtırken, hemen ardından telekomünikasyon zamlarının endekslere yansıma biçimi ve yapılan değişiklikler tartışmaya açıldı. Bizce yanlış bir yola girildi ve veriler üzerinde şüphe uyandırıldı. Burada başlıca sorumluluğun TÜİK’de olduğu açık ama belki Merkez Bankası da önceden tahmin açıklarken daha dikkatli olabilirdi.
Cari işlemler açığı şubat ayında 2.9 milyar dolar olan ortalama piyasa beklentisinin epeyce üzerine çıkarak, 3 milyar 256 milyon dolar olarak gerçekleşti. Şubat sonu itibariyle geriye dönük, 12 aylık kümüle cari işlemler açığı rakamı ise ocak ayına göre değişmeyerek, 32.4 milyar dolar seviyesini korudu.

Bu rakamlar, geçtiğimiz yılsonu dış ticaret rakamlarına bakarak, "cari işlemler açığında düzelme başladı" şeklinde yapılan yorumların, bir hayli erken yapılmış yorumlar olduğunu da ortaya koymuş oldu. Bizce, açığın yapısında değişiklikler olsa dahi, geçen yıla kıyasla gerek kurlarda, gerek yatırım malı ithalatında fazla değişiklik olmayacağı için, açığın da fazla değişmesi zaten biraz garip olurdu.

Şubat ayında ihracat artışının devam etmesi ve ithalat artışının ise daha sınırlı kalması sonucu dış ticaret açığının cari işlemler içindeki payı azalmaya devam etti. Ama buna karşılık gelir dengesindeki bozulma nedeniyle, şubat ayı cari işlemler açığı piyasa tahminlerinin epeyce üzerine çıkmış oldu.

Yapılan yorumlara baktığınızda, uzun vadeli borçlanmaların artmasının cari işlemler tarafındaki gelir dengesi içindeki faiz giderlerinin artmasına neden olduğu belirtiliyor. Verilere baktığınızda da ocak-şubat döneminde, yani iki ayda, 6 milyar dolar orta ve uzun vadeli, 9.4 milyar dolar ise kısa vadeli borçlanma görülüyor. Nette ise 4.1 milyar dolarlık kısa vadeli borç ödemesi gerçekleştirilmiş, 355 milyon dolarlık ise orta ve uzun vadeli borçlanma yapılmış. Bu dönemde kamu sektörü 2 milyar dolarlık net borç ödemesi gerçekleştirirken, banka ve banka dışı sektörün ise net orta ve uzun vadeli borçlanması 2.4 milyar dolar olmuş.

FİNANSMANDA SIKINTI YOK

Cari açığın bu yıl da yüksek boyutlarda devam edeceği artık anlaşılırken, cari açığın finansmanında da yine geçen yılki gibi bir seyir göze çarpıyor. Yani cari açık yüksek ama yabancı sermaye girişi yüksek olduğu için, yani rahat finanse edilip döviz arzı fazla olduğu için, cari açık yine sorun olarak öne çıkmayacak diyebiliriz.

Ödemeler dengesi bilançosuna baktığınızda, yılın ilk iki ayında net doğrudan yabancı sermaye yatırımları 6.1 milyar dolar olarak göze çarpıyor. Şubat ayından geriye doğru 12 aylık kümüle yabancı sermaye giriş rakamı ise 24.4 milyar dolar olarak gözüküyor.

Şubat ayından sonra, başta Telekom’un 4.3 milyar dolarlık ödemesi olmak üzere, yabancı sermaye girişlerinin devam ettiğini düşünürseniz, mart sonu itibariyle giriş rakamı daha da yükselmiş olacak.

İşte bu nedenle piyasa oyuncuları, yine yıllık 30 milyar doların üzerinde bir cari açık rakamı beklemelerine karşılık, bu yıl içinde yabancı sermaye girişinin en azından 15 milyar doları bulacağını, dolayısıyla finansmanda sıkıntı olmayacağını, haklı olarak düşünüyorlar.

Banka iktisatçıları, 2007 yılında cari işlemler açığının dış ticaret açığındaki azalmayla birlikte, 2006 yılına göre biraz azalarak 30-31 milyar seviyelerine ineceğini tahmin ediyorlar.

Bununla beraber bu yıl geçen yıla kıyasla çok daha iyi bir turizm geliri, dolayısıyla buradan da cari açığı azaltan bir etki gelmesi bekleniyor.

Buna karşılık, yatırım gelir dengesindeki bozulma cari işlemler açığı açısından bir risk faktörü olarak, şubat ayından itibaren daha fazla ön plana çıkacağı da anlaşılıyor.
Yazarın Tüm Yazıları