Çapaları kaybetmemek gerek

AB ile ilgili haberler kötü gelmeye başladı. Bizce, 3 Ekim’de müzakerelerin başlaması için hálá bir tehlike görülmüyor ama gelen haberler, müzakereler başlasa bile, bir-kaç ay sonra kesilebileceğine işaret ediyor.

Aslında, uzun sürecek müzakerelerde zaman zaman kesilmeler baştan beri bekleniyordu ama bu kadar erken olması, işleri çok karıştırır.

Son zamanda gelen AB haberleri, piyasaların moralini bozmaya başladı.

Piyasaların moralinizi bozan AB’den gelen kendi içindeki çatışma, bütçelerini yapamama gibi haberlerden çok, bu haberler üzerine yapılan uzman yorumları ve ortaya çıkmaya başlayan AB karşıtı siyasi söylemler. Herkes AB ile ilgili zaman zaman sıkıntılar, pürüzler bekliyordu ama bu kadar çabuk olmasını beklemiyordu. Bunun da ötesinde piyasalar daha çok ‘AB çapası’ ile ilgileniyor, bu çapayla birlikte gerçekleştirilen yapısal reformlar ve gelen istikrar ortamını benimsiyorlardı. Piyasalar, hala siyasilere güvenmedikleri için, AB için gereken önlemlerin alınmasıyla hem kısa vadeli yabancı sermayenin, hem de yatırım için gelen yabancı sermayenin artmasından memnundular. Bu nedenle yaşanan sermaye piyasasındaki gelişmeler, faiz indirimleri, daha fazla kár yapmalarını sağlıyordu.

Yani AB çapasıyla gelen ekonomik istikrar ve bunun sağladığı ortamdan memnunlar. Şimdi ‘Acaba AB çapası kalmıyor mu?’ diye tedirgin olmaya başladılar.

Bizce; ne olursa olsun Türkiye’nin AB perspektifini kaybetmemesi gerekiyor. Piyasaların kısa vadeli kar güdüsünün çok ötesinde, ekonomide istikrar ortamının sürdürülmesi, yapısal dönüşümlerin tamamlanabilmesi için, hálá AB çapasına çok büyük ihtiyaç var.

Türkiye’nin, belki de kültür yapısı nedeniyle, çağdaş dönüşümlerini kendi başına pek yapamadığını,bu nedenle, kibar bir deyimle, ‘dış motivasyon unsurlarına’ ihtiyaç duyduğunu düşünenlerdeniz. Bu nedenle çapaları kaybetmemek gerekiyor.

AB çapası, sadece AB ile işlerin iyi sürmesi anlamına da gelmiyor. Dünkü Radikal Gazetesindeki yazısıyla Ömer Taşpınar, Milliyet’teki yazısıyla da Yasemin Çongar, Washington’dan Türkiye’nin AB ile ilişkisinin nasıl görüldüğünü yazmışlar. Özetle söylemek gerekirse, her iki uzmanın da söylediği, ‘ABD’nin Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin bozulmasından çok korktuğu’ noktasında birleşiyor. Taşpınar, bu konunun Washington için Türkiye’nin Ortadoğu’daki rolünden çok daha önemli olduğunu, ve ‘AB olmasaydı Türkiye’de reformlar yapılmazdı’ diye düşündüğünü söylüyor. ABD’lilerin AB hedefi kalmadığı zaman Türkiye’de doğacak tepki nedeniyle, batı karşıtı bir pozisyona geçmesinden ve reformlarda geri adım atmasından korktuğunu belirtiyor. Çongar da, sanılanın aksine ABD’nin çıkarının da‘AB ile Türkiye ilişkilerinin iyi olması’ndan geçtiğini söylüyor.

DENKLEM BOZULUR

Kısacası; AB çapasının kaybolması, bir süredir kurulan ve istikrar getiren tüm denklemi bozmuş olacak. Bu nedenle AB çapasına, ne olursa olsun, sıkı sıkıya sarılmak gerekiyor.

Aslında Türkiye’nin sadece AB çapasını değil, istikrarı getiren tüm çapalarını koruması, tek bir tanesinde bile bırakın kaybolmasını, taramasına izin vermemesi gerekiyor.

Bunların önemlilerinden biri, yine IMF çapası. ‘Hükümetin bu çapa konusunda evvelden beri vurdumduymaz bir tutumu var’ diyebiliriz. IMF tarafı, siyasi kaygılarla olsa gerek, eskisi kadar tavizsiz davranmadığı için, bu çapada şimdiye kadar bir tarama olmadı. Ancak Hükümetin de bu sabrı, artık fazla zorlamaması gerekiyor. Hálá 1. gözden geçirme için gereken Sosyal Güvenlik ve Bankacılık yasalarının, zamanında TBMM’den geçeceğine ilişkin bir güven oluşturulamadı. Bununla birlikte, IMF her arkasını döndüğünde Hükümetin yeni bir af, yeni bir sübvansiyon getirmekten de vazgeçmesi gerekiyor. Aksi takdirde AB çapasıyla birlikte IMF çapası da taramaya başlayabilir.

Bunun da ötesinde, çapalardan önce, Türkiye’nin üzerine oturduğu temellerin değiştirilmeye kalkışıldığı yolunda şüphelere ise kesinlikle yer verilmemesi gerekiyor. Maalesef son dönemde bunlar tartışılmaya başlandı, ki o zaman çapa filan da kalmaz...
Yazarın Tüm Yazıları