GEÇTİĞİMİZ Cumartesi günü iki bakanın birden açıkladığı ve adına "orta vadeli ekonomik program" dedikleri metine sadece ve sadece "mali tablo revizyonu" denilebilir.
Böyle bir metin orta vadeli ekonomik program sayılamayacağı gibi, mali program metni bile sayılamaz. Her şeyden önce günlerdir beklenti yaratıp, bunu orta vadeli ekonomik program diye sunmak, bence ciddilikten uzak bir yaklaşımdır. Hele hele Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in dediği gibi, bu revizyonu IMF programının yerine geçecek "Türkiye’nin yeni çıpası" diye nitelendirmek, ekonomik aktörlerin bilgi ve deneyimleriyle dalga geçmek anlamı taşır. Bir bankacı Hükümetin bu metni ekonomik program diye sunması konusunda şunları söyledi: "Bence IMF’le programın bittiğinin ilk ve en somut kanıtı bu açıklama. IMF’le ilişki sürseydi böyle bir metni ekonomik program diye açıklanmasına izin vermezdi. En azından bu varsayımların büyüme, enflasyon ve faiz verileri olmadan açıklanmasına izin vermezdi."
Aynı bankacı, enflasyon ve büyüme varsayımları olmadan, sadece faiz dışı fazla, bütçe açığı faiz harcamalarının milli gelire oranlarını vermenin önemli bir anlam taşımadığını söyledi. Bakanların yaptığı açıklamada bazı verilerin eski milli gelir, bazılarının yeni milli gelir serisine göre verildiğini belirten bankacı, "bu da gayri ciddilik değilse, kafa karıştırmak istemek, verileri çıkarına göre eğip bükmek anlamı taşır" şeklinde konuştu. Büyüme ve enflasyon serisi olmadan, yani bunları kamuoyuna açıklamadan üzerine kurulan dengenin hem de milli gelire oranla açıklanması, aslında şeffaflığa da aykırı...
Çünkü piyasadaki oyuncular, bu senaryonun temelini oluşturan büyüme, enflasyon, faiz verilerini görmeden önlerini göremezler ki... Önlerini görmeden çıpa olarak nasıl alsınlar?
Bu verileri vermezseniz, şimdi araştırmacılar, iktisatçılar ellerindeki ekonomik modellerine girip, sizin açıkladığın verilerle, vermediğiniz verileri bulmaya, tahmin etmeye çalışacaklar.
İlk hesaplamalarına göre bazı çelişkiler de bulmaya başladılar. Yani öyle veriler var ki; bu verilerin gerçekleşmesi için, ekonominin önümüzdeki iki yıl güllük gülistanlık olması gerek.
Bu hesaplamalara ve tartışmalara daha sonraki yazılarda değineceğiz...
HARCAMALAR ARTACAK ENFLASYON AZACAK
Bu açıklamayı yapanlardan biri de Maliye Bakanı Kemal Unakıtan. Faiz Dışı Fazla (FDF) hedeflerini nasıl üst üste indirdiklerini açıklayıp, ardından da "faiz dışı fazla düştü mali disiplinde gevşeme oldu" şeklinde "basit yorumlar"a gidilebileceğini hatırlattı ve burada yanlışa düşüldüğünü asıl mali disiplinin bozulup bozulmadığına görmek için bütçe açığına bakmak gerektiğini hatırlattı. Yani ön alıp, eleştirileri önlemeye çalışıyor.
Biz "basit yorum" yapıp, yanlışa düşüp, FDF hedefinin düşürülmesinin mali disiplinde gevşeme anlamına geldiğini söylüyoruz. Aynen daha önce de yaptığımız gibi; FDF ile birlikte bütçe açığı ve mali disiplinin kalitesine bakılması gerektiğini de ekleyerek...
Zaten iki bakan da ortak açıklamalarında bu revizyonla mali disiplinin gevşeyeceğini başka bir dille itiraf ediyorlar. Yeni milli gelire göre oranın düştüğünü ama GAP’a, enerji ve ulaştırma altyapı yatırımlarına kaynak aktaracakları için FDF hedefini daha da düşürdüklerini belirtiyorlar. Ondan sonra da "iyi iktisatçı" bakanımız Şimşek, yatırımlara kaynak aktarmayı artıracaklarını ama enflasyonla mücadeleye de eskisi gibi devam edeceklerini söylüyor... Hükümetin amacı çok açıktır: Harcamaları artırıp, büyümenin düşmesine izin vermek istemiyor ve bunun karşılığında enflasyonla mücadeleden olabildiğince taviz veriyor.
Aslında bu gidiş 6 ay öncesinden belliydi, "Hükümet büyüme mi enflasyon mu tercihine geliyor, büyümeyi tercih edecek" diye tahminimi birkaç kez yazdığımı hatırlıyorum.
Yani veri saklayıp, iki-üç göstergeyi ekonomik program gibi, hele hele "yeni çıpa" olacak program gibi sunup, ekonomi yönetimine güveni iyice azaltmanın anlamı yok. Açık olun; deyin ki evet enflasyonu biraz geriye attık. Büyümeyi düşürmememiz lazım, bunun için de mali disiplini biraz gevşetip, harcamaları artıracağız. Demeseniz de hesap ortada zaten...