DÜNYA ekonomisi toparlanıyor derken Avrupa’dan başlayan yeni dalgaların bir türlü ardı arkası kesilmiyor. Belki yeni bir düzeltme yaşanacak, belki de sadece bir süre daha dalgalar devam edip ardından durulacak, orası şimdilik belli değil.
Belli olan şey; küresel ekonomiler toparlanmaya geçmişken, tam büyüme trendine girişilmişken, yaşanan dalgaların büyümeyi vuracak olması. Yani küresel piyasalardaki son hareketler toparlanma sürecini etkileyecek, büyüme oranlarının geriye gitmese bile düşmesine yol açacak. Küresel piyasalar için geçerli olan bu kural bizim için de geç erli. Dalgaların devam etmesi halinde bu yıl için yüzde 3.5 olarak saptanan ama yüzde 6 civarında revize edilmesi beklenen 2010 yılı büyüme oranlarının, bu oranlara ulaşması tehlikeye girebilir.
Aslında bundan sonra yeni dalgalar olmasa bile, yaşanan dalgalar büyüme oranımızı şimdiden etkilemiş gibi gözüküyor. Yunanistan’da durum belli; yeni kurtarma paketi uygulamaya girdi ama diğer Avrupa ülkelerinde de kemer sıkma önlemleri birer birer uygulamaya sokuluyor. İspanya, Portekiz gibi ciddi sorunlara sahip ülkeler başladı, ardından yüklü yardımlarda bulunacak olan Almanya ve Fransa’nın gelmesi, bence yeni Hükümetin gündeme getireceği önlemlerle İngiltere’nin de kemer sıkmaya başlaması kaçınılmaz.
Yani Avrupalı tüketicinin geliri azalıyor, tüketimi daha da düşecek...
Bu da Türkiye’yi doğrudan etkileyecek. Zaten son dönemdeki büyümenin daha çok iç talepten kaynaklandığını, ithalat çok hızlı artarken ihracatın istenen artışı bir türlü sağlayamadığını biliyoruz. Üstüne kemer sıkma önlemleri gelirse daha çok Avrupa’ya ihracat yapan Türkiye’nin dış satımı,dolay ısıyla üretimi çok ciddi biçimde olumsuz etkilenecektir.
Credit Suisse’in hafta sonunda “Türkiye’de kârı toplama zamanı” başlığını taşıyan raporu piyasada etkili oldu. Küresel dalgaların devamı, büyümenin beklendiği kadar olmayacağının anlaşılması, cari açıkta hızlı büyüme, referandum süreci, siyasi tartışmaların tehlikeli biçimde “ahlaki” baza oturması, bence Türkiye’yi ve ekonomisini tehdit edecek çok ciddi riskler...
BSK’DAN SAĞLIK TURİZMİ YATIRIMI
Avrupa’daki tüketicinin gelirinin düşmesi ne kadar etki eder bilmiyorum ama Türkiye için döviz geliri elde etmenin, istihdam sağlamanın en sağlıklı yollarından birinin hâlâ turizm olduğu açık. Birleşik Sağlık Kurumları (BSK) 7. hastanesini Antalya’da Lara’da açtı. Ben de geçen cuma akşamı hastanenin tanıtım toplantısındaydım. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın sağlık turizmini geliştirmenin önemine dikkat çekti, belediye olarak yardımcı olmanın yanında bir doktor olarak da elinden gelen her şeyi yaptığını, yapacağını, sağlık turizminin geliştirilmesi gerektiğini söyledi.
BSK CEO’su Dr. Murat Dayanıklı, Türkiye’nin coğrafi anlamda en kapsamlı ağına sahip olan, hastasının her türlü sorununu iyi bilen ve çözen bir zincir olacaklarını, Antalya’da açtıkları Lara Hastanesi’nin de bu yolda atılan bir adım daha olduğunu söyledi.
Sağlık işletmeciliğinde Türkiye’nin önder yöneticilerinden olan, yıllardır tanıdığım Murat Dayanaklı ile sohbetimizde Büyükşehirlerde büyük, tanınmış hastaneleri zincire katma aşamasında olduklarını, yani yeni sürprizler hazırladıklarını öğreniyorum.
Murat Dayanıklı 2008’de ülke bazında sağlık alanında yaşadıkları iki krize, bunların üstüne gelen küresel krize rağmen büyümeye devam ettiklerini, sağlıkta Türkiye’nin potansiyeline inandıklarını, BSK olarak bu alanda büyümeye devam edeceklerini söylüyor.
İlk günlerde gelen hastaların çoğunun yabancı olduğunu yani “turizm sağlığı” yapmaya başladıklarını kaydeden Dayanıklı, bu yıl sonhbaharda tamamlanacak ikinci aşama yatırımdan sonra özel olarak sağlık turizmine başlama amacında olduklarını, bağlı bulundukları Esas Holding bünyesindeki kardeş turizm ve havacılık şirketleriyle sinerji yaratarak sağlık turizmi için iddialı planlar yaptıklarını belirtiyor.