Bono stopajı başımıza iş açacak

MALİ kesimde sürekli tartışma konusu olan ‘devlet tahvili ve hazine bonosunun vergilendirilmesi’, yine gündeme geldi.

Bu tartışmanın önümüzdeki günlerde alevlenmesi beklenirken, şimdiden söyleyelim ki; bu vergileme yine başımıza iş açacağa benziyor. Geçen hafta Referans Gazetesi’nde, Neşe Karanfil’in haberiyle gündeme gelen ‘devlet tahvili ve hazine bonolarına stopaj getirilmesi’ bu hafta Ankara’nın gündeminde olacak. Çarşamba günü bu öneriyi oluşturan Vergi Konseyi yetkilileri ile Maliye Bakanlığı yetkilileri biraraya gelip, genel olarak mali araçların vergilendirilmesi, bu kapsamda da hazine bonolarına stopaj getirilmesini masaya yatıracaklar.

Bu toplantıya Hazine yetkilileri de katılacak. Bu toplantıya hazırlık olması amacıyla Hazine uzmanlarının hafta sonunda çalıştıklarını biliyoruz. Bu stopajın getirilmesi öyle gözüküyor ki; Hazine’nin başına yıkılacak bir vergileme olacak. Bankaların ‘ehven-i şer’ olarak bakıp, hazine bonosuna stopaj getirilmesine fazlaca karşı çıkmadıklarını görüyoruz. Anladığımız kadarıyla, sonradan bu stopaj niyetlerini inkar etmeye çalışsalar da, Vergi Konseyi yetkilileri, bankacılarla zaten bu konuyu tartışmışlar. Bankaların daha önceki uygulamada, stopajı ister istemez vatandaşa yıktıklarını, bu oranda faiz artırıp, stopaj ticareti yaparak artı para kazandıklarını biliyoruz. İşte bu niyetle olsa gerek, bankalar bu işe fazla karşı çıkmıyorlar. Yani bankalar bu işten zarar görmeyeceklerini hatta üstüne para kazanacaklarını hesaplıyorlar. Bu yük bankalara da kalmayacağına göre ‘Hazine bonolarına getirilen stopajın yükü Hazine’nin, dolayısıyla sonunda vatandaşın üstüne binecek’ diye rahatlıkla söyleyebiliriz. Bonoya stopaj eskisi gibi uygulanmaya kalkışılırsa, Hazine’nin borçlanmasını pahalandıracağı gibi, aynı zamanda borç yönetimini de zorlaştıracak. Bonoda ikinci elin öldürülme tehlikesi var ve değişken faizli kağıtlar yeni FRN’lerin satışı da tehlikeye girecek. Yani Hazine borçlanmasında sıkıntı duymaya başlayacak ki, bu faizlerin daha da artması demek.

MÜŞAVİRLER Mİ KARŞI?

Aracılık maliyetlerinin vergilendirilmesi anlamına gelen bu uygulamanın sakıncaları, yıllardır çok tartışıldı. Buna rağmen tekrar gündeme gelmesi ise anlaşılır gibi değil. Bunun yerine, vergi adaletini de sağlama açısından, beyanname sisteminin işletilmesinin gündeme gelmesi gerekiyor. Mali araçların vergilerinin tek tip olması, bunun piyasalara zarar vermemesi için beyanname sisteminin geliştirilmesi çözüm ancak kimse buna yanaşmıyor.

Çoğu vergi yetkilisi ‘beyanname ile vergi toplanamıyor, gördük’ deyip, bu çözümün üzerinde durmuyor. Halbuki hazine bonosu dahil tüm mali araçlardan kazanılan vergilerin, beyanname ile bildirilmesi ve böylece faiz geliri vergilemesinin tekleştirilmesi gündeme gelebilecek ama bu sistem bir türlü işletilemiyor.

Eskiden belki teknik olarak bu iş zordu ama şimdi o kadar zor değil. Bütün bankacılık işlemlerinde vergi numarası kullanılması zorunluluğu var. Bu nedenle vatandaşların, şirketlerin bankalarla yaptığı alışverişler, kazandıkları her türlü faiz gelirleri kayda giriyor. Yani artık otomasyona geçilmiş durumda. İş bu otomasyonu çalıştırmaya geldi. Maliye Bakanlığı otomasyon sisteminin buna izin verecek kapasitede olduğu da biliniyor. Peki o zaman beyanname sistemi neden işletilemiyor?

Sistemin işletilmesi için bankaların aktif olarak devrede olması lazım. Bankaların beyanname sisteminde aktif rol alıp, tasarruf sahibine ait beyannameleri doldurmak yönünde talepleri olduğunu da biliyoruz. Yani, bankalar mevduat faizinden, bono faizinden, yatırım fonlarından, hisse senedi alım satımından elde edilen kazançları kendi bünyelerinde birleştirecekleri gibi, genel otomasyon sisteminde de artık vergi numarası nedeniyle kolaylıkla birleştirip, Maliye Bakanlığı’na bildirilecek beyannameleri hazırlayabilirler. Peki Maliye bu imkanı neden kullanamıyor derseni., rivayet muhtelif. Bir iddiaya göre bu sistemin işletilmesi, çoğu Maliye kökenli olan, mali müşavirler ve muhasebecilerin işine gelmiyor.Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin beyannameleri bankalar tarafından doldurulup verilirse, o zaman muhasebeci ve mali müşavirlere iş kalmıyor. İşte bazı yetkililer, bu nedenle beyanname sisteminin işletilmediğini, buna mali müşavir ve muhasebecilerin kaşı çıktığını söylüyorlar. Umarız böyle bir ‘meslek taassubu ve çıkarı’ kaygısı, burada rol oynamıyordur.

Irak’a elektrik ihracatında kritik hafta

IRAK
’a elektrik satışı konusunda yaşananları daha önce size aktarmıştık. KARTET adlı şirket kendi ürettiği elektriği Irak’a satarken, resmi yetkililerinin verdikleri sözlere dayanarak elektrik ihracatını artırmış ve sonuçta 10 milyon doların üzerinde zarar etmiş. Şirketin sahibi Osman Murat Karadeniz bizi ziyaret ederek olayları kendi açısından anlattı. Gerçekten de baştan sona tam bir azgelişmişlik hikayesi. KARTET’in hatası resmi olarak belgeyi almadan, enerji yetkililerinin sözüne bakıp, Irak’a elektrik ihracatını artırması. Bürokrasinin hatası ise çok daha büyük. Hem söz veriyorlar, hem kendi içlerindeki çatışma nedeniyle bir türlü karar çıkartamıyorlar. Sonunda çıkardıkları karar gecikmiş olduğu gibi, fiyat açısından belli kriterler oluşturulamadığı için, tartışmalı bir fiyat oluyor. Tabi bu arada bürokratlar hem inisiyatif kullanamıyorlar, hem de ileride başımıza iş çıkar kaygısıyla, birbirlerinden çekinerek, işi iyice kilitliyorlar. Bu arada siyasi irade nerde derseniz, yok.. Belki de bütün iş hem Irak’a ihracat yapmayı ülkenin stratejik çıkarları açısından yararlı bulup, bunu cesaretlendiren ama işler kilitlendiğinde iradesini koyamayan bir siyasi anlayışta kilitleniyor. Dediğimiz gibi tam bir Türkiye hikayesi. Özel sektöründen bürokratına, bağımsız kurumundan hükümetine kadar herkesin rol aldığı, bir fiyasko hikayesi. Sonuçta KARTET 10 milyon dolar zarar etmiş ve işi bırakmak üzere. Şirket yetkilileri, bayrama kadar elektrik ihracatına devam edeceklerini, bekledikleri gelişmeler olmadığı takdirde, bayramdan sonra Irak’a elektrik ihracatını keseceklerini söylüyorlar. Enerji Piyasası Düzenleme ve Denetleme Kurumu (EPDK)nın önümüzdeki hafta yönetmelik değişikliği yapıp, bu ihracata imkan verecek şartları sağlaması ve işin yasal çerçevesinin çizilmesi halinde ise ihracatın devam edeceği anlaşılıyor. Dışişleri Bakanlığı’nın ihracatın devamı için devrede olduğunu biliyoruz ama bu bile işin çözüleceği anlamına gelmiyor. Yani Irak’a elektrik ihracatındaki oyunun sonuna geldik.Bakalım nasıl bir final izleyeceğiz..
Yazarın Tüm Yazıları