BDDK bu ülkeye herkese lazım

ADALET Bakanı Cemil Çiçek'in İmar Bankası olayıyla ilgili, ‘‘bağımsız kurumlar’’ adı altında BDDK'ya yüklenen demecini hayretle okudum.

Devlet adamlığı, uyum içinde çalışması gereken kurumlar arasında çatışma yaratabilecek beyanlardan kaçınmayı gerektirir. Çiçek'i de deneyimli ve sağduyulu bir devlet adamı olarak biliyorum. Ayrıca Çiçek'in bu iki kurum arasında uyumu sağlamak için çaba sarfettiğini, toplantılar düzenlediğini, bu toplantılara bizzat katıldığını da biliyorum. Bu nedenle Çiçek'in bu demecinin, mealen başka anlama gelecek sözlerin yanlış anlaşılmasından kaynaklanmış olabileceğini düşünüyorum.

Bu demeci doğru kabul ettiğimiz takdirde ya Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) hukukçularının suç duyurusunun nasıl yapıldığını bile bilmediklerini düşünmemiz lazım, ya da savcılık teşkilatının bankacılık tekniği, kayıt dışı muhasebe gibi teknik unsurları bilmediğini. BDDK ve TMSF hukukçuları, yüzlerce benzer suç duyurusunda bulundular...

Yani bu iki kurumun birlikte ve uyumlu çalışması şart. Olayı çözmek için bu iki kurumun çatışmasını değil, birlikte çalışmasını körüklemek gerekiyor.

Bu arada Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in İmar Bankası'ndaki bonoların ödenmesi konusunda BDDK'nın karar alacağını söylediğini duydum. Sizce böyle bir yetki BDDK'nın kararına bağlı olabilir mi? Hazine bonolarının ödenmesi için yasa gerektiğini artık herkes bilmiyor mu? Yasa gerektiğini, bunun siyasi bir karar olduğunu, Hükümetin buna karar vermesi gerektiğini, sizce şimdiye kadar BDDK yönetimi Hükümete, Abdüllatif Şener'e anlatmamış olabilir mi?

Kamuoyunda tam bir ‘‘BDDK cinneti’’ yaşanıyor. İmar Bankası olayı şimdiye kadar görülmemiş ölçüde yolsuzluklar yaşanabileceğini ortaya çıkardı. Herkes şaşkın. Ancak bu şaşkınlık içinde herkes bir ‘‘günah keçisi’’ buldu, ona yükleniyor. BDDK'ya yüklenmek ‘‘moda’’ oldu. Yasadan haberi olmayan, BDDK'nın yetkisinin nereye kadar, nasıl olduğundan bihaber, bankacılık sisteminin geçirdiği aşamaları, BDDK'nın nelerle uğraştığını bilmeyenler bile bir şeyler söylüyor. Sağduyulu olması gereken, ‘‘ilgili’’ bakanların bile bu tür demeçleri, umarız kamuoyunun hoşuna gitsin diye söylenmiş sözler değildir. Çünkü bakanların görevi o değil.

TEHLİKELİ OYUN

BDDK yönetimine yüklenenlerin başında, Uzan Grubu geliyor. Sanki dünyanın hiçbir yerinde olmayan fiktif işlemleri yapan kendileri değilmiş gibi...

Hükümet de BDDK'ya yükleniyor. Sanki olayla hiç ilgisi yokmuş gibi davranıp, her şeyi BDDK'nın üstüne yıkıyor. AKP'nin bağımsız kurumları içine sindiremediğini, bu işleri yeniden siyasi otoriteye bağlamak istediğini, bağımsız kurumların yönetimine partilileri atamak için çaba sarfettiğini artık bilmeyen yok.

Bu arada ‘‘yönetime gelmek için her yolu mübah sayan’’ kişilerin dolduruşuna gelen ve yakındığı ‘‘popülizm’’e sarılıp olaya basit ve yüzeysel yaklaşan medya da cabası.

Kimse unutmasın ki; bu ekonomi bankaların siyasi kararlarla kurulup, işlemesi ve bazı banka sahiplerinin bakanlarla ilişki kurup götürdüğü trilyonlarla bu noktaya geldi. Halk, bu ilişkinin getirdiği yolsuzluklarla fakirleşti, perişan oldu. BDDK'nın kuruluşunu bankaları her türlü işleri için kullanan politikacılar önledi, geciktirdi.

Şimdi tehlikeli bir oyun oynanıyor. Daha yeni kurulan, kurulduğu günden bu yana geçmişin pisliğini temizlemeye çalışan BDDK yönetimi, yine de eleştirilebilir ama şu anda yaşanan olay, özenle korunması gereken bu kurumun yıpratılması...

Enflasyondan şikayetçi olan, yolsuzluk istemeyen tüm vatandaşların BDDK'nın kurumsal kimliğinin korunması için çaba göstermesi lazım. Eğer yine ‘‘salma’’ ile soyulmak istemeyip, eşit rekabet koşullarında çalışmak istiyorlarsa, en başta da bankaların, Kurum'a, Kurum'u temsil eden BDDK yönetimine sahip çıkması gerek.
Yazarın Tüm Yazıları