Bankacılıkta sıkıntılı günler kapıda

2003 yılını karlı kapayan bankacılık sistemini, sıkıntılı günler bekliyor.

Önümüzdeki günlerden itibaren realize olma tehlikesi bulunan makro sorunlar, 1 Temmuz'da kalkacak mevduat garantisi gibi sektörün tümünü etkileyecek sıkıntılar ve bunların yanısıra banka bazında mikro sorunlar, teker teker sektörün gündemine gelmeye başlayacak.

Bütün bunlara karşılık bir hazırlık var mı derseniz, şimdilik gözükmüyor. Herşeyden önce ekonomi yönetiminin ve bankacıların gündemine, dış gelişmelerin, dolar kurundaki olası gelişmelerin ve gelişmekte olan piyasalara olan 2003'deki ilginin devam edip etmeyeceğinin, bütün bu gelişmelere karşı ne yapılacağının artık girmesi gerekiyor.

Osman Ulagay'ın son dönemde sık sık altını çizdiği gibi, uluslararası bu gelişmeler Türkiye'yi çok yakından etkileyecek. Türkiye ekonomisi, hala dışardan bulduğu kaynakla dönüyor ve büyüme sağlıyor. Ulagay'ın deyimiyle 'Yükselen Pazar balonunun patlama riski', doların değer kaybetmeye devam etmesi halinde bile, mevcut. Bu takdirde Türkiye'ye diğer gelişmekte olan piyasalar, özellikle de Brezilya ile birlikte, akan kaynakların kesilmesi sözkonusu. Türkiye'nin çevirmesi gereken borç miktarı hala çok yüksek ve bu nedenle yüksek büyüme oranlarını yakalamak zorunda. Dışardan gelecek kaynak kesildiği takdirde büyümede sıkıntı olabileceği gibi, yabancı paranın çekilmesinin içeride yaratacağı etkinin katlanarak büyüdüğünü, hep gördük. 2004 yılı bu tür tedirginliklerle geçecek bir yıl olacak ve ekonominin tümünü olduğu gibi, dışardan esecek olumsuz bir rüzgar Türk bankalarını çok derinden etkileyecek

Türk bankacılık sistemi bir yandan da 1 Temmuz'da sona erecek mevduat dahil pasif garantisinin tehditi altında. BDDK başta olmak üzere, garantinin böyle bir dönemde kalkması halinde neler olacağının tartışılması, eğer tarihte bir değişiklik olacaksa bunun şimdiden açıklanması, pasif garantisi nedeniyle bankaların birbirlerine olan kredi limitlerinin ne olacağının, dışarından gelecek kaynağın kesilip kesilmeyeceğinin çok acil olarak masaya yatırılması gerekiyor. Ama bu konuda bir hareket görünmüyor.

HSBC'nin yönetim kurulunu Cıngıllıoğlu atayabilir

IMF
'in tedirginliğinin artmasındaki bir neden de Fon'a alınan bankalar hakkında açılan davalarda çıkan yargı kararları. Kentbank'ın ardından, Danıştay İdari dava Daireleri Genel kurulunun Demirbank'ın TMSF'ye devrini sağlayan BDKK kararını iptal etmesi, işleri karıştırdı. IMF Heyeti son Ankara ziyaretinde bir yandan mevduat garantisinin kalkmasıyla oluşabilecek gelişmeleri sorgularken, ağırlıklı olarak Fon'a alınan bankalar için verilen son yargı kararlarını da masaya yatırdı. Daha çok 'şimdi ne olacağı' sorulurken, kendilerine somut bir yanıtın verilemediği söyleniyor.

Bunun da ötesinde Fon'a alınan Demirbank'ı satın alan HSBC'nin Türkiye'deki konumu daha da karmaşıklaştı. Daha önce Demirbank'ın sahibi Halit Cıngıllıoğlu, imtiyazlı hisseleri nedeniyle, banka Fon'a alınsa bile, kendisinin katılmadığı banka genel kurullarında alınan kararların geçersiz olduğu gerekçesiyle dava açtı. Bu dava önce reddedildi ama daha sonraYargıtay 11. Hukuk dairesi Cıngıllıoğlu'nun olağanüstü genel kurulun iptali talebini reddeden İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi kararını bozdu. Dava, yerel mahkeme tarafından yeniden esastan ele alınacak.

Yetkililer, yerel mahkemenin Yargıtay'a uyup, Cıngıllıoğlu'nun talebini kabul etme ihtimalini yüksek görüyorlar. Bu takdirde HSBC'nin 8 kişilik yönetim kurulunun 5 kişisini Cıngıllıoğlu atayacak. Bankanın Genel Kurulunu Şubat'ta yapacağı, mahkemenin ise Mart ayında olacağı belirtiliyor. Yani Şubat ayında sermayedar olan HSBC kendi yönetim kurulunu atayacak ama mahkeme Cıngıllıoğlu'nun talebini kabul ederse, bu yönetim kurulu kadük olacak ve Cıngıllıoğlu'nun atadığı 5 kişi yönetim kuruluna girecek.

Dünyanın, 3. büyük bankası olan HSBC'nin dünya bazındaki hisse senetlerinin böyle bir kararla, çok fazla düşeceği ortada ve HSBC'nin bunu göze alması mümkün gözükmüyor. Doğal olarak sermayeyi kendi koyup, bankasını başkasının yönetmesini kabul edemez.

Böyle bir kararın, HSBC'nin Türkiye'den çıkmasının, dünya çapındaki etkisinin büyük olacağı kesin. Bu tedirginliğin içeriyi vurması kaçınılmaz olurken, bundan sonra yabancı sermaye girişi de tümüyle hayal olacak.

HSBC'nin Ankara'da Hükümet nezdinde, bu kaosun önlenmesi için girişimlerde bulunduğu ancak hiçbir yanıt alamadığını duyuyoruz. Cıngıllıoğlu'nun ise sık sık Ankara'ya geldiği, yargı kararlarını takibin yanısıra, hükümet üyeleriyle de sıkı temasta olduğu, kulislerde uzun zamandır zaten konuşuluyor. Kısacası; HSBC olayı 'patlamaya hazır bir bomba' olarak ortada duruyor ve bu bombanın patlamasını engellemek için, ne BDDK'den, ne Hükümetten ses çıkmıyor...

Kamu bankaları sorunu çözülemiyor

EKONOMİK
programın temel ayaklarından olan bankacılık sisteminin rehabilitasyonunun yarım kalması, BDDK'nın bağımsızlığının önemli ölçüde sekteye uğraması başta IMF ve Dünya Bankası olmak üzere programa destek veren kuruluşları tedirgin ediyor.

Bu kuruluşların tedirgin olduğu bir başka gelişme de kamu bankalarına ilişkin. Kamu bankaları için başlatılan rehabilitasyon, açıkların kapatılması ile başlamış, şube ve personel sayılarında önemli ölçüde indirime gidilmişti. Amaç, bu bankaların durumlarını düzeltmek, aşama aşama küçültüp, özelleştirilmelerini sağlamaktı.

Ancak son dönemde hazırlanan planın eksine bu bankalar yeniden büyümeye başlarken, personel sayılarının yeniden artırılması için çabalar var. Buna ek olarak Vakıfbank'ın sorunları büyüyor ve Hükümet bu konuda adım atmaya yanaşmıyor. Son günlerde kamu bankaları kredilerinin yeniden artmaya başladığı gözleniyor. Sadece tarım ya da KOBİ gibi ihtisas alanlarına değil, genel tüketici kredilerine bile yüklenmeye başladılar ve yüksek mevduat oranlarıyla para toplayıp, en ucuz tüketici kredilerini veren bankalar oluyorlar. Bu, bir anlamda 'verilen kamu kağıtları nedeniyle yazılan karların krediye dönüşmesi' oluyor. Bu ilk bakışta olumlu gibi gözükse de kamu bankalarının daha önceden nasıl kullanıldığı bilindiği için, seçim önceleri ve kendi zenginlerini yaratma işlevleri olduğu için, tedirginlik yaratıyor.
Yazarın Tüm Yazıları