Bankacılıkta ‘Hazine dönemi’ne geri dönülüyor

BANKACILIK Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) tarafından hazırlanan yasa taslağı ortaya çıktı.

Taslak önümüzdeki dönemde çok tartışılacak ama bu metin, daha önce hazırlanan‘bağımsız kurumlarla ilgili çerçeve yasa taslağı’ ile birlikte düşünülmek zorunda. Birlikte bakıldığında; Hükümetin niyetinin, ‘bağımsız kurumların yetkilerinin tırpanlanması ve ekonomide her işin yeniden siyasi otoritenin eline geçmesi’ olduğu, açıkça ortaya çıkıyor.

Bu iki taslak birlikte düşünüldüğünde, rahatlıkla şunu söyleyebiliriz ki; ‘Bankacılıkta siyasi otoritenin egemen olduğu Hazine yönetimi dönemi’ne, hızla geri dönülüyor. Hükümetin şimdiye kadar ki uygulamaları da, hazırladığı taslaklar da, ANAP’ın ilk döneminde olduğu gibi, banka sahipleriyle birebir ilişkiye girip, onların gelecekleriyle ilgili kararları tekeline alma isteğini açıkça ortaya koyuyor. Yani banka kurmalara ve kapatmalara, gözetim altına almalara, bankacılıkla ilgili rasyoları bazı banka sahipleri lehine ya da aleyhine değiştirmeye, denetimin dozu ve biçimine karar vermeye siyasi otorite, yani bağlı olunan bakan ve dolayısıyla başbakan yeniden yetkili olacak. Kısacası; bankaların ve sahiplerinin kaderlerinin yeniden, siyasi otoritenin iki dudağının arasında olduğu döneme geri dönüyoruz.

Çerçeve taslakta bağımsız kurumlarla ilgili denetim ve gözetim, hatta yönetim yetkisinin bile ellerinden alınıp, bu yetkilerin bağlı olunan bakanlara, dolayısıyla hükümete geçmesi için elden gelen yapılmış. Bankacılıkla ilgili taslak da, bence, bunun devamı niteliğinde.

Yeni taslakta yeralan ‘murakıplar kurulu başkanının üçlü kararname ile atanması’ maddesi bile, bu anlayışın, yani siyasi anlayışın yeniden bankacılıkta etkin kılınmaya çalışıldığının iyi bir örneği. Mevcut yasada Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu ve Başkanı, Kurul başkanını atıyordu. Yani bağımsız kurul tarafından yapılan atama yapılacak değişiklikle siyasi otoriteye bırakılıyor. Zaten murakıplarla ilgili yetkilerin artırılması maddeleriyle birleştiğinde, bu kurulun siyasi otoritenin güdümü altında güçlendirilmeye çalışıldığı, daha doğrusu ‘tek otorite’ yapılmaya çalışıldığını açıkca görüyorsunuz.. Belki de o nedenle, AKP döneminde atanan murakıp olmayan bürokratlar bile, yıldırılıp Kurumdan gönderiliyor.

Bilindiği gibi; İmar Bankası’yla ilgili işlemlerin incelenmesi ve bu yolsuzluğun nereden kaynaklandığını araştıran, bir daha bu tür olayların tekrarlanmaması için nelerin yapılması gerektiğini saptayacak, bir komisyon oluşturuldu. IMF’in ısrarlarıyla, bu komisyon bağımsız olabilmesi için, yabancı uzmanlardan oluşturuldu. Kurul 15 gündür çalışıyor ve raporunu tamamlaması için daha iki ay süresi var. Bu kendilerine verilmiş bir süre...

IMF’le görüşmelerde, yeni yasada bu bağımsız komisyonun hazırlayacağı raporun gözönüne alınacağı, yeni yasada yeralacak, özellikle denetim ve gözetimle ilgili maddelerde komisyon saptamalarının da yeralacağı, buna göre mevzuat değişikliklerine gidileceği söylenmişti.

Ancak BDDK, İmar Bankası Komisyonu’nun raporunu beklemeden, alelacele, ‘nitelikli ortak’ gibi, tam ne olduğu bilinmeyen, büyük ihtimalle çeviri olduğu anlaşılan tanımlara da yer verip, yüzlerce maddelik bir taslak oluşturdu. İmar Bankası komisyonu deneyimli, çağdaş ülke örneklerini iyi bilen yabancı uzmanlardan oluşuyor ve İmar Bankası gibi olayların tekrarlanmaması için, sağlıklı önerilerde bulunması bekleniyor. Çoğu denetimle ilgili maddeden oluşan taslak için neden bu rapor beklenmedi? Belki de İmar Bankasında, murakıp sisteminin işleyişinden sıkıntı çıktığı belirlenip, değiştirilmesi istenecekti, olabilir mi?

Yeni yasada sektörün taleplerinin ne kadar yer aldığını, Bankalar Birliği kendi önerisini açıklamadığı için, şimdilik bilemiyoruz. Ancak bazı maddeler şüphe uyandırıyor. Örneğin 1999’da 20 trilyon olan banka kuruluşu sermaye şartının taslakta 30 trilyon lira olarak yeralması. O dönemin değerleri ve çekilen sıkıntılara bakıldığında, bizce kabaca 100 trilyonu bulması gereken sermaye şartı, 50 trilyon bile çok bulunup, 30’a indirilmiş. Yetkinin siyasi otoriteye alınması niyetiyle birlikte düşünüldüğünde, ‘Bu kadar düşük sermaye şartı ile acaba birilerine yeni banka kurma izinleri yolu mu açılıyor?’ sorusu, sizin aklınıza gelmiyor mu?
Yazarın Tüm Yazıları