HER ne kadar şimdiye kadar fazla etkisi olmadı gibi gözükse de, ekonomide yeni bir atak için seçimler bitene kadar bekleneceği anlaşılıyor.
Yapısal tedbirler başta olmak üzere ekonomide yapılması gerekenlerin artık seçim havası nedeniyle yapılamayacağı ortada. Bunun yanı sıra özel sektördeki karar alıcıların da önemli kararları hayata geçirmek için yine seçim sonunu beklemeyi tercih edecekleri anlaşılıyor.
Bizce ekonomide gelinen noktadan bir sonraki aşamaya geçebilmek için, ortamın yeni baştan ele alınıp, öncelikler belirlenip, yeni bir atağın altyapısının hazırlanması gerekecek.
Dün CNN Türk’te "Referans Noktası" programında Eyüp Can ile birlikte konuk aldığımız Finansbank Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ömer Aras’ın da, bankacılık sektörü açısından benzer görüşlere sahip olduğunu gördük. Aras, sektörün yılın ilk aylarında beklenen büyümeyi sağlayamadığını, bunun özellikle bireysel krediler için geçerli olduğunu kaydederken, yeni bir atak için seçim bitiminin bekleneceğini söyledi.
Finansbank’ın eski yöneticileri olarak, yabancı sermayenin bankayı satın almasından sonra yönetimdeki ağırlıklarının devam ettiğini hatırlatan Aras, olaya artık uluslararası sermaye olarak bakılması gerektiğini, Türkiye’de de, "o ya da bu şekilde yabancı sermaye ile ilişkisi bulunmayan banka kalmadığını" söyledi. 2006’nın hisse satışları konusunda yoğun geçtiğini hatırlatan Aras, bu yılın ise rekabetin başlayacağı dönem olduğunu kaydetti.
Ömer Aras, buna rağmen özellikle konut kredilerinde kısa dönem içinde yeni faiz indirimleri beklenmemesi gerektiğini belirtirken, rekabetin kızışmasının daha çok seçimden sonraya kalacağı görüşünde.
Yabancı ya da yerli bir bankanın, sahibi kim olursa olsun, sermayesi karşılığı elde edeceği kára bakacağını, bunun normal olduğunu hatırlatan Aras, bu nedenle KOBİ kredileri başta olmak üzere kredilere tüm bankaların gireceğini, bankacılığın geleceğinin burada olduğunu söyledi. Aras, Finansbank olarak KOBİ kredilerine eskisinden bile fazla girdiklerini kaydederken, gelen yabancı bankaların, daha sonra başka bankalar tarafından satın alınmayacağını, isimlerin değişmeyeceğini kimsenin söyleyemeyeceğini de kaydetti.
BANKACILIK ANLAYIŞI DEĞİŞİYOR
Bankacılığın daha entegre hizmete yöneldiğini kaydeden Ömer Aras, "Türkiye geliştikçe ve kişi başına düşen milli gelir arttıkça bankacılık faaliyetleri gelişecek. Bu nedenle bankaların neredeyse tamamı tüketicilere daha yakın olmak ve daha iyi hizmet vermek için şube sayılarını artırma gayreti içindeler" dedi.
Aras, açılan her yeni şubenin maliyetinin ve kárlılığının ilgili banka tarafından kontrol edildiğine dikkat çekerek, "bankacılık sektörünün artık bilinçli büyüdüğü"nün altını çizdi.
Bankaların kendilerini farklılaştırma gayreti içinde bulunduklarını da kaydeden Aras, "Bu tüketicilerin ve şirketlerin lehine bir durum. Bu sayede daha ucuz kaynak, daha kaliteli servis ve daha kaliteli ürün ortaya çıkıyor" diye konuştu.
Finansbank şubelerinde tüketicileri daha bilinçli yatırıma yönelten birimler kurduklarını belirten Aras, tüketicilere portföy getirisi kavramını anlatmaya çalıştıklarını söyledi.
Aracılık maliyetlerinin hálá çok yüksek olduğuna da değinen Aras, "Maliye Bankalığı’nın devreye girmesi gerekiyor. Faizlerin düştüğü, marjların daraldığı bir ortamda vergi yükü tüketiciye daha düşük faizle kredi verme imkanını ortadan kaldırıyor" dedi.
Sorumuz üzerine, "Kuvvetli bir ekonominin kuvvetli para birimi olur" şeklinde konuşan Aras, ihracatla ilgili her tür sıkıntıyı döviz kurlarına bağlamanın doğru bir yaklaşım olmadığını belirterek, serbest piyasa kurallarına inanılıyorsa şimdiki döviz kurları ile faaliyetlerin sürdürülmesinin artık öğrenilmesi gerektiğini vurguladı.
Gerek insan kaynağı gerekse teknoloji açısından Türk bankacılık sektörünün oldukça kuvvetli olduğunu kaydeden Aras, sektörün geleceğinden ise genel olarak umutlu gözüküyor.