Bakü-Ceyhan ve ülkenin geleceği

TÜRKİYE’nin en önemli projelerinden biri olan Bakü-Ceyhan Boru Hattı bugün törenle faaliyete geçiyor.

Bu proje tam bir "devlet projesi" olarak hayata geçirildi ve böyle yürüdü. Tüm hükümetler, cumhurbaşkanları proje için ellerinden geleni yaptılar. Çünkü bu proje Türkiye’nin geleceğini belirleyecek en önemli projelerden biri...

Başka bir anlatımla; çocuklarımızın, torunlarımızın, hem ekonomik hem de siyasi olarak sahip olacakları yaşam kalitesini doğrudan etkileyecek bir proje.

Üstelik bu proje, sadece bir başlangıç. Dünyadaki güçler dengesini etkileyen ön önemli unsurlardan biri enerji. Herşeyden önce enerji tüketen bir ülke olarak arz güvenliğine ihtiyacımız var; büyümek, gelişmek, işsizliği yenmek, çocuklarımızın refahını artırmak için düzenli ve mümkün olduğunca ucuz enerji temin etmeliyiz. Hem de, enerji kaynaklarına sahip olamasak bile, bu kaynakların dağıtımında söz sahibi olarak, yine ekonomik gelişmemizi artırmamız mümkün.

İşte bu kadar kritik bir alanda, dünyada oluşan dengeler Türkiye’yi ister istemez öne çıkarıyor. Şimdiye kadar "köprü ülke" diye coğrafi konumumuz belirtilirken, küreselleşip küçülen dünyada köprü işlevimizi enerji ile yerine getirmemiz mümkün. Aslında köprü demek de doğru değil çünkü köprü gibi sadece geçiş yapılan bir fonksiyonun ötesinde büyük bir etkinliğe ve belirleyiciliğe sahip olmamız mümkün.

İşte Bakü-Ceyhan Boru Hattı, Türkiye’nin stratejik konumunu artıran, enerji nedeniyle etkin bir bölge ülkesi olmasını sağlayabilecek projeler zincirinin sadece bir başlangıcı.

Dünyanın en karanlık, en kirli, en nemalı oyunlarından biri olan enerji oyununu, planlı ve akılcı oynadığımız takdirde sadece ekonomik geleceğimizi kurtarmakla kalmayacağımız, buna bağlı olarak siyasi özgürlüğe, yani gerçek bağımsızlığa kavuşulacağı da ortada.

Kısacası; enerji alanında klasik deyişle un var, şeker var iş helva yapmaya kalıyor.

Peki; bu helvayı yapacak ustalar var mı derseniz, işte o konuda iyimser olamıyoruz.

Enerji alanında tam bir yönetim sıkıntısı yaşanıyor. Bu sıkıntı tam olarak nereden kaynaklanıyor bilinemiyor ama hükümetin, Başbakanın sorumluluğu ortada.

Unutulmaması gerekiyor ki; eğer bu oyunu iyi oynarsak ülkenin geleceğini kurtaracağız, ama kötü oynarsak tam tersi ülkeyi bir felakete sürükleme tehlikesi bulunuyor. Çünkü bu kadar kritik bir konumda olan ülke, eğer oyunu iyi oynayamazsa doğal olarak yeni çatışmalar, ayrılıklar tehditiyle karşı karşıya kalır. Yani "Oynamıyorum" deyip, kurtulamaz...

YÖNETİM ZAAFI DERİNLEŞİYOR

Herşeyden önce Türkiye’nin bu oyunu kuralına göre oynaması gerekiyor. Nükleer enerjide İran’ın başına gelenler ortada. Bu nedenle uluslararası kurallara uymak, stratejiyi buna göre oluşturup, planları buna göre yapmak ve dengeli ama çok yönlü bir politika gütmek zorunda.

Bunun için de bizce Türkiye’nin, her alanda olduğu gibi, bu alanda da Batı camiası ile birlikte davranması gerekiyor. Batı’nın ihtiyaçları, Türkiye’nin stratejik konumunu güçlendirirken, bu durum aynı zamanda işbirliği zorunluluğunu de beraberinde getiriyor.

İlk yapılması gereken Türkiye’nin kendi piyasasını liberalize etmesi. AB’nin zoruyla stratejik plan yapıldı ama siyasi irade noksanlığı veya yanlışlığı nedeniyle bu plan uygulamaya konamıyor. Bunun için bir an önce net, ikirciksiz bir siyasi niyetin ortaya konması gerekiyor.

Devletçi kafayla iş yapılması artık mümkün değil. Bu kafayla gidilirse "Bakü-Ceyhan’ı becerip, 13 iline elektrik veremeyen bir ülke" olarak tarihe geçmemiz sürpriz olmaz.

Biliyor musunuz; Bakü-Ceyhan’ı yürüten Botaş’ın yönetim kurulu şu anda 3 kişiye indi, yani karar alamaz hale geldi. Zaten baştan beri hükümet, Botaş’ı yönetmeyi beceremedi.

Olan elektriğini sağlıklı biçimde dağıtamamak, Botaş’ı karar alamaz hale getirmek, koordinasyonu sağlayamamak, özelleştirmeye başlayamamak, kimin ne iş yapacağının belli olmadığı bir enerji sektörü yaratmak, enerjideki yönetim boşluğunun somut kanıtları...

Bu kafayla sizce Türkiye bu oyunu oynayabilir, işi kendi lehine çevirebilir mi?
Yazarın Tüm Yazıları