DEVLET Bakanı Mehmet Şimşek Hükümet içinde, hatta ekonomi yönetimi içinde değişik bir rol üstlenmiş durumda. Bir Bakan için alışık olmadığımız kadar politik kaygıları öne çıkarmadan, teknisyen kimliğini öne çıkararak konuşmalar yapıyor. Ekonomik gerçekleri dile getiriyor.
Mehmet Şimşek, Bakan olma aşamasında kendisiyle görüştüğümüzde, teknisyen kimliğini korumasını dilemiş ve "koruyacağı" yanıtını almıştık. Bu gerçekleri özellikle Başbakan Tayyip Erdoğan’a söylemesi gerekeceğini hatırlattığımızda ise "Kendisinin gerçekleri dile getirmek için siyasete atıldığını" söylemişti.
Her şeyden önce bu sözünü yerine getirdiği için kendisini kutluyorum. Bu tavrının özellikle iktisatçılar arasında övgüyle söz edildiğini söylememiz gerekiyor.
Şimşek’in karar alma mekanizmaları içinde ne kadar etkili olduğunu bilemiyoruz ama şurası bir gerçek ki; Bakan Şimşek karar alma aşamasında çok etkili olabilseydi mali disiplinin korunması için çok daha önceden önlemler alınabilir, IMF heyetinin gelişi bu kadar gecikmez, örneğin Sosyal Güvenlik reformu gibi yapısal tedbirler çok daha radikal biçimde hazırlanıp çok daha erken hayata geçirilmeye çalışılırdı.
Bilindiği gibi Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, 2007 yılına ilişkin faiz dışı fazla (FDF) hedefinin tutmayacağını, yüzde 4’lerde çıkacağını resmi ağızlardan ilk duyduğumuz kişi oldu. Bu rakam elbette sonuçta açıklanacaktı ama şeffaflık gereği, piyasaların önüne görmesinin önemi açısından, bunun biran önce söylenmesi gerekiyordu ve Bakan Şimşek bunu yaptı.
Daha sonra SSK primlerindeki 5 puanlık indirim konusunda Mehmet Şimşek’i diğer bakanlarla çatışır bir görünümde izledik. Şimşek’in başka bakanlarla çatışmak için bunu yapmadığını çok iyi biliyoruz, hatta bu çatışma havasından kaçtığını da biliyoruz ama ortada bir gerçek vardı ve Bakan Şimşek bunu söyledi. Şimşek, 5 puanlık indirimin 2008’de yapılamayacağını, dengelerin bunu kaldıramayacağını açıkladı. Başta Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan olmak üzere bazı bakanlar ise, Başbakan’ın söz verdiğini hatırlatıp, 2008’de indirimin olacağı konusunda ısrar ettiler. Sonuçta gerçekler ortaya çıktı ve durumu kurtarmak için, "2008’de gündeme gelecek, 2009’de inecek" gibi bir formül ortaya atıldı.
KÜRESEL ETKİYE HAZIRLIKLI OLMAK
Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’e kalsaydı, gerekli önlemler şimdiye kadar hayata geçirilip, 2008’de küresel ekonomiden gelecek dalgalara çok daha hazırlıklı olabilirdik. Şimşek, sadece önlemlere değil, küresel ekonomideki krizin ciddi olduğuna da dikkat çekti. Londra’da bir konuşmasında global kredi krizinin daha kötüye gidebileceğinin farkında olduğunu açıkladı. Asıl hareketin 2008’de geleceğini bildiğini, hazırlıklı olmak gerektiğini açık açık söyledi.
Şimşek’in çarpıcı çıkışlarından biri de enflasyon konusundaydı. Diğer bakanlar açık ya da örtülü, Merkez Bankası üzerinde "faiz indirim baskısı" kurmaya çalışırken, Mehmet Şimşek çıkıp, "Enflasyon ciddi şekilde hedeften uzaklaştı" diyebildi. Bu açıklama bizce, faiz indirim baskılarına karşı da verilmiş bir yanıt, Merkez Bankası yönetimine de destek anlamındaydı. Şimşek’in ağzından faiz ya da kurlara ilişkin, Merkez Bankası yönetimine müdahale olabilecek tek bir cümle çıkmadığına dikkat çekelim. Bu tavır bizce daha önceki Hazine’den sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan’ın zamanında yaptığı müdahaleler için de bir yanıttı...
Şimşek son olarak Sosyal Güvenlik Reformu’yla ilgili konuştu ve yine gerçekleri söyledi. Şimşek’in ücretler konusunda söylediklerinin "Bakan bizde maaşlar yüksek demiş" türü, çarpıtılmış bir söyleme indirgenmesi elbette çok yanlış. Şimşek, Türkiye’de ortalama ücretin kişi başına düşen milli gelirle kıyaslanmasıyla OECD’de ortaya çıkan sıralamaya bakıldığında Türkiye’nin üst sıralarda olduğunu söylüyor. İmkanlar açısından bunun iyi olduğunu söylüyor ama ardından "Biz zaten ücret ile rekabet etmek istemiyoruz Biz verimlik yüksek katma değerle rekabet etmek istiyoruz. Yüksek katma değerli, yüksek teknolojili, bilgi yoğun ürünlere geçmek istiyoruz" diyor.