Artık özgün ekonomi politikaları gerek

KÜRESEL krizle birlikte öne çıkan G-20 organizasyonunun, özellikle parasal politikalar konusunda, artık eski etkinliğinin kalmadığı anlaşılıyor. Dolayısıyla ülkelerin ekonomi yönetimleri için artık hep birlikte uygulanacak, tek tip ekonomi politikaları dönemi de kapanmış oluyor.

G-20 organizasyonunun bundan sonra ağırlık vereceği konu finansal sektörün yeniden yapılandırması olacak. Yani küresel bazda yeni bir finansal mimarı hazırlanıyor. Hazırlanan yeni finansal mimaride ortak karar alınması ise çok zor görünüyor. Çünkü büyük sermaye açıkları ortaya çıktı ve finansal kesimin bu sermaye açığını kapatması istenecek. Halbuki finansal kurumların yeni sermaye koymaları çok zor ve bu nedenle yeni mimariye bir hayli direnç olması da normal karşılanmalı.
Aslında yaşananlara daha makro açıdan baktığınızda, bu gelişmeleri doğal karşılamak gerek. Çünkü krizden bütün ülkeler zarar gördü ve faizlerin indirilip, likiditenin artırılması şeklinde özetlenecek, ekonomiyi canlandırmak ve bunun için parasal gevşeme politikaları uygulamak, bütün ülkelerin ortak menfaati idi. Ama artık çıkış sürecinde menfaatler farklılaştı ve her ülkenin aynı ekonomi politikalarını uygulama imkanı da kalmadı.
Gelişmiş ülkelerde durum farklılık gösterirken, özellikle Avrupa ekonomisinin sıkıntıdan çıkışının bir hayli zor ve zaman alacağı anlaşılıyor. ABD’de bir canlanma başladı ama örneğin Japonya da borç alarmı vermeye başladı.
Gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkelerin menfaatleri de farklı ama gelişmekte olan ülkelerin ekonomik durumları da aynı değil. Örneğin Çin ve Hindistan’da canlanma bir hayli hızlandı ve belki de enflasyon için önlem alma zamanı geldi. Yine Brezilya ve Türkiye gibi ülkeler arasında da, dış ticaret dengesi gibi, birbirinden çok farklı yapılar bulunuyor.
Özetle; özellikle büyüme ve parasal politikalar konusunda her bir ülkenin özgün politikalar dizayn etmesi gerekecek. Bu arada ülkelerin durumuna göre, yeni finansal mimari çalışmalarına farklı bakmaları da doğal sayılacak.
MALİ KURALIN ÖNEMİ
Türkiye’nin önümüzdeki dönem ekonomi politikalarını uygularken mali disiplini garantiye alabilmek için attığı en önemli adım Mali Kural uygulaması olacak. IMF ile anlaşmanın bitmesinden sonra, AB çıpasının gevşediği de göz önüne alındığında, mutlaka yeni bir çıpaya ihtiyaç bulunuyordu. Ekonomi yönetimi böyle bir çıpa olması amacıyla Mali Kural uygulamasını Hükümete, Başbakan Tayyip Erdoğan’a kabul ettirdi.
Konuyla ilgili hazırlanan yasa taslağı özellikle denetim açısından önemli eksikler taşıyor ama yine de TBMM’ye sunuldu. Mali Kural’ın TBMM tatile girmeden yasalaştırılacağı söyleniyor. Ancak hâlâ şahsen, bu dönemde yasalaşmasının kesin olmadığını düşünüyorum. Umarım yanılırım...
Ekonomi yönetimi bu ayın sonunda orta vadeli program hedeflerini revize edecek. Bakan Babacan temkinli davranacaklarını söylüyor.
Ekonomi yönetiminin bence en önemli açmazlarından biri büyüyen dış ticaret açığı ve cari açık. Böyle bir dönemde bu soruna köklü çözüm bulmak ise çok zor. Bunun da ötesinde yaklaşan seçimlerin de etkisiyle “ille de yüksek büyüme” dersek, ileride başımıza bela açacak yüksek cari açık rakamları ve devasa enflasyon sorunlarıyla karşı karşıya kalabiliriz.
Bence ekonomi yönetimini, istikrarı sağlayacak özgün ekonomi politikaları oluşturma konusunda en çok zorlayacak unsur ise seçim ekonomisi olabilir.
Yazarın Tüm Yazıları