2011 yılı ekonomisi için tahmin zorluğu

DÜNYADAKİ gelişmeler 2011’in “belirsizliklerin yılı” olacağını gösteriyor.

ABD’de bir miktar kıpırdanma gözükse de talebin canlanıp canlanmayacağı, bu kadar bol keseden basılan paranın ne zaman nasıl etki edeceği, bu paranın çekilmesine ne zaman başlanacağı, Avrupa ülkelerinden hangilerinin yeni riskli ülke haline geleceği, uygulanacak sıkı para politikalarının hangi ülkede hangi dozda olacağı, genel bir toparlanmanın başlayıp başlamayacağı, başta Çin olmak üzere küresel üretim gücüne kimin ne katkı yapacağı, petrol başta olmak üzere emtia fiyatlarının izleyeceği seyir, gelişmekte olan ülkelere akan sıcak paranın ne zaman çekileceği gibi sorular, henüz yanıtı net olmayan sorular. Bu sorulara verilecek yanıtlar Türkiye ekonomisinin geleceğini de çok yakından etkileyecek. Bununla birlikte Türkiye’nin bir seçim yılına girmiş olması, bizim için belirsizlikleri daha da artıran bir başka önemli faktör.
2011 yılında Türkiye’nin yüksek dış açığının süreceği kesin. Çünkü hâlâ en önemli pazarımız olan Avrupa’daki kemer sıkma politikaları devam edeceği gibi, Portekiz ve İspanya üzerindeki şüpheler, İtalya, Belçika gibi “şüpheli ekonomi” olmaya aday yeni ülkelerin varlığı, hatta İngiltere, Fransa gibi ekonomilerin yaşadığı sıkıntılar, topyekün bir toparlanmanın güçlüğü, bizim ihracatımızda önemli olumsuzluklar yaratacak.
Yani Türkiye 2011 yılında da, büyümesini içtalebe bağlı olarak gerçekleştirecek.  2010 yılında olduğu gibi doğacak büyük dış ticaret açığı ve cari açığın da yine dışarıdan gelecek para ile karşılanması gerekecek. Bu para da dışarıda yaşanan belirsizlikler nedeniyle, yine çok kısa vadeli, yani sıcak para olacak.
Buna karşılık Merkez Bankası’nın finansal istikrarsızlığın en önemli nedeni olarak gördüğü dış talep ile içtalep arasındaki ayrışmanın 2011 yılında devam etmesi de kaçınılmaz. Çünkü ekonomi yönetimi ne kadar parasal önlem alsa da, en azından Haziran ayındaki seçim sonuçlanana kadar, içtalebi canlı kılacak bir mali politika izleneceği kesin. Yani bankalar üzerinden içtalebin sınırlanmasına çalışılırken, kamu harcamaları kanalıyla içtalebin canlı tutulması gerekiyor ki; Hükümet seçimlerde istediği oy oranlarına kavuşabilsin.
DALGALI SEYİR BEKLENTİSİ
Ancak seçimden sonra, biraz da o zamana kadar bitirilecek bütçe ödeneklerinin boyutlarına bağlı olarak, kemer sıkma önlemlerinin devreye gireceğine kesin gözüyle bakabiliriz. Yani başta akaryakıt ve doğalgaz olmak üzere yapılmayan, bekletilecek KİT zamları, vergi oranlarındaki artışların temmuzdan itibaren yürürlüğe sokulması sürpriz olmamalı. Yine aynı şekilde ikinci yarıda, hala aynı hızda sürecek olursa, sıcak paraya karşı daha sıkı tedbirler de gündeme gelecektir.
Tabi ki bu senaryo, Haziran ayından önce küresel ortamın değişmeyeceği, yaniABD’deki toparlanmanın yavaş seyrini sürdüreceği, dolayısıyla faiz artırımlarının henüz başlamayacağı, Avrupa’da riskli ülke hikayelerine rağmen büyük çöküşlerin yaşanmayacağı, sıcak paranın şimdiki seyrinde, hatta biraz daha fazla biçimde girişini devam ettirme eğiliminde olacağı varsayımına göre geçerli.
Küresel riskler büyüdüğü takdirde, seçimden önce-seçimden sonra ayrımı ve dolayısıyla bunun yaratacağı belirsizlikler daha da artacak, dalgalanmalar büyüyecek demektir.
İzlenecek politikalar doğal olarak içeride, hem yerli hem yabancı paraların durumunu da etkileyecektir. Yani faizlerin ve kurların seyri, bu gelişmelere bağlı olarak dalgalanacaktır. Dolayısıyla bırakın seçimden önce-seçimden sonra ayrımını, bu dönemlerin kendi içlerinde de, piyasalarda iniş-çıkışların yaşanacağı bir yıl olma ihtimali bir hayli yüksek. Aynı şekilde büyüme ve enflasyon için belirlenen hedeflere ulaşılması, faizlerde ileriye dönük tahmin yapılması, yaşanacak küresel ve ulusal istikrarsızlıklar nedeniyle bir hayli zor görünüyor.
Özellikle küçük yatırımcılar için çok dikkatli, ihtiyatlı olunması gereken bir yıla giriyoruz.
Yazarın Tüm Yazıları