Sosyal güvenlik sisteminin maliyeti

KAMU idaresinde yapılan her hatanın maliyeti eninde sonunda vergi verenlerce ödenir. Maliyetin halka yansımaması için çeşitli manevralar yapılır. Borçlanmanın çözüm olduğu düşünülür. Enflasyon yaratılır. Ama, hiçbiri sürdürülebilir olmadığından, eninde sonunda maliyetin vergi veren halka yansıtılması zorunlu olur.

2001 yılından sonra büyük ölçüde bu olguyu yaşadık. 1970’lerden 2001 yılına kadar kamu finansman dengesini tutturamayan hükümetler önce dış, ardından iç borçlanmaya ağırlık verdi. Aynı zamanda enflasyon yaratıldı. Hiçbiri çözüm olmadı. 2001 Krizi’nden sonra kamu finansman dengesi ancak vergi verenlere abanılarak tutturulabildi. Geçmişte toplam devlet gelirleri milli gelirin yüzde 20’sinin altındayken, son yıllarda, eski milli gelire göre, yüzde 30’un üzerine geldi.

Şimdi sorunlarımız farklılaştı.

FAİZLERİN YERİNE

Daha hálá tam olarak oturtamadığımız sosyal güvenlik sisteminin mali dengesi ileride yeniden vergi verenlere yüklenilmesini gerekli kılabilecek. Çünkü, sosyal güvenlik sisteminin açıklarının finansmanı giderek vergi gelirlerinin daha büyük bir bölümünü yemeğe başladı. Bu düzeydeki vergiler de yetmeyebilecek.

1991 yılına kadar sosyal güvenlik sisteminin nakit açığı diye bir olgu yoktu. Aktüeryel açıklar söz konusuydu. Gelir-gider dengesindeki açıklar birikimlerin eritilmesiyle karşılanabiliyordu. Birikimler bitti. Açıkların finansmanı için sosyal güvenlik sistemi Hazine’ye yaslanmak zorunda kaldı.

1995 yılında sosyal güvenlik sisteminin açıklarının finansmanı için Hazine’den aktarılan para vergi gelirlerinin yüzde 10’una ulaştı. O dönemde devletin faiz harcamalarının vergi gelirlerine oranı yüzde 53 civarındaydı. 2001 yılında faiz harcamaları vergi gelirlerini aştı. Ekonomi battı. Sosyal güvenlik sistemine bütçeden aktarılan meblağ ise toplam vergi gelirlerinin yüzde 13’üne ulaştı.

2001 yılı ve sonrasında uygulamaya konan ekonomik istikrar programı ile beraber kamu finansmanındaki disiplin (vergi gelirlerini artırma yoluyla) ve düşen enflasyon sayesinde faiz oranlarının da hızla düşmesine neden oldu. Geçen yıl devletin bütçeden yaptığı faiz harcamaları toplam vergi gelirlerinin yüzde 32’si kadar oldu. Ama, sosyal güvenlik sistemine bütçeden aktarılan para vergi gelirlerinin yüzde 22’sine yaklaştı. Geçen yıl toplam faiz harcamaları 49 milyar YTL olurken, sosyal güvenlik sisteminin bütçeden aldığı yardım 33 milyar YTL’yi aştı.

Bu yılın ilk altı ayında faiz harcamaları 20.7 milyar YTL olurken, sosyal güvenlik sistemine bütçeden giden para 17.6 milyar YTL oldu.

KAÇINILMAZ SON

1990’ların kanayan yarası devletin hesapsızca borçlanıp üstlendiği borç faizi yüküydü. Bundan sonrasının kanayan yarası, borçlanmada yeniden saçmalamazsak, sosyal güvenlik sistemi olacak. Faiz yükü eninde sonunda nasıl vergi verenlere yıkılmışsa, er ya da geç sosyal güvenlik sisteminin faturası da aynı şekilde vergi verenlere kesilecek.

Gelinen noktada ne vergi gelirleri ne de özelleştirme gelirleri sosyal güvenlik sisteminin maliyetini karşılayacak düzeyde değil. Kaldı ki, özelleştirme gelirleri bir gün bitecek, ama gerekli adımlar atılmazsa, sosyal güvenlik sisteminin maliyeti artarak devam edecek. Vergi gelirleri bu çeşit açıkları finanse etmek ise uzun dönemde olanaksız. Dolayısıyla, önce vergi gelirlerine güvensek de, sonunda çok daha büyük haksızlıklar yaparak sosyal güvenlik sistemini adam etmek zorunda kalacağız.
Yazarın Tüm Yazıları