GELİŞMİŞ ülkelerde geçen yılın ağustos ayında çıkan finansal krizin daha ilk aylarında neler yapılması gerektiği konusunda çalışmalar başlamıştı.
Bu çalışmaların en önemlilerinden biri BIS (Bank for International Settlement) bünyesinde oluşturulan Kriz Önleme Komitesi oldu. Komite çok kısa bir süre içinde bulgularını ve önerilerini sıraladı.
Önerilerin en önemlilerinden biri gelişmiş ülkelerdeki büyük bankaların bilançolarının denetimden geçirilerek hangi kurumun, hangi risklere açık olduğu yönünde kapsamlı bir denetimin yapılmasıydı . Tüm çevreler raporu ve önerilerini çok beğendi. Ama, söz konusu denetimin yapılmasına hiçbir ülke yanaşmadı.
RİSK DEVAM EDİYOR
BIS Raporu’nun kamuoyu ile paylaşımından bu yana bir yıl geçti. Batı’daki banka ve diğer finans kurumlarının hangi risklere açık olduğu hala bilinmiyor. Saatli bir bombanın üzerinde oturuluyor. Riskler gerçekleştikten sonra kimin ne kadar zararı olduğu ortaya çıkıyor. Ama, riskler gerçekleşmeden önlem alınması mümkün olmuyor. Bu şartlarda, merkez bankaları ve gelişmiş ülkelerin Hazine’leri karanlıkta avcılık yapmaya çalışıyorlar .
Hatırlanacak olursa, 2001 krizi döneminde Türkiye’de bankacılık kesiminde yapılan ilk işlerden biri tüm bankaların bir değil, iki kez farklı bağımsız denetim kuruluşları tarafından denetlenmesiydi. Bu yolla, bankaların gerçek durumlarının tespiti amaçlanmıştı. Bulgular çerçevesinde, sermaye yeterliliği irdelenmişti. O dönemde, gerçek resmin ortaya çıkıp çıkmadığını bilemeyiz. Gerçek resim çıktıysa dahi, tüm açıklığı ile kamuoyu ile paylaşılıp paylaşılmadığı konusunda da bir fikrimiz yok. Ama, hiç olmazsa, otoritelerin önüne iyi ya da kötü bir resim konmuştu. O dönemde, Türkiye’nin bankacılık krizine yaklaşımı büyük ölçüde İsveç bankacılık krizindeki deneyimlerden esinlenmişti.
Benzer bir yaklaşım, BIS Komitesi’nin de bir yıl önce vurguladığı gibi, şimdi Batı finansal sistemi içinde gerekli. Ama, yapılmıyor. Yapılsa dahi, finans kurumlarının elindeki son derece karmaşık yatırım araçlarının kurumlara yüklediği riskleri tam açıklığı ile ortaya koymak da belki mümkün olamayacak. Yine de, bazı karanlık noktaların ortaya çıkması sağlanabilecek. Otoriteler bir yıldır bu yaklaşımı benimsemekten kaçınıyorlar . Bilinmeyen kötülüklerin zaman içinde kendiliğinden yok olabileceği umuluyor.
Bugünkü bilgiler (ya da bilgisizlikler) ışığında küresel finansal sistem hala çok büyük bir risk altında. Yarın, hangi bombanın patlayacağı bilinmiyor. Bombanın ne olduğu dahi bilinmiyor. Bilinmeyen bombanın kimin elinde olabileceği konusunda banka idarelerinin dışında hiç kimsenin en ufak bir fikri yok . Küresel bazda en büyük risk burada.
ÖN ŞART
İçinde yaşanan kriz bir gün elbette atlatılacak. Beklentiler düzelecek. Sistem eskisi gibi işlemeye devam edecek. Ama, bugünlerden alınan derslerle finansal sistemin küresel bazda gözetim ve denetimi bugünkünden çok farklı olacak. Büyük bir olasılıkla, bugünlerde yaşananlara verilecek güçlü tepkilerle, finansal sistemi belli yerlerde sıkıştıracak düzenlemelere gidilecek .
Ne derece sıkı düzenlemeler yapılırsa yapılsın, kimin elinde ne olduğu mümkün olduğunca bilinmeden, bütün yapılacak düzenlemeler havada kalma riskiyle karşı karşıya olacak. Krizi atlatsak dahi, BIS Komitesi’nin önerilerinin güncelliği geçmiş değil. Sağlıklı bir finansal yapıya (yapılandırmaya) ulaşabilmenin ilk basamağı önce kimin elinde ne olduğunu bilmek oluyor.