ORTAYA çıkan ve giderek derinleşen güven krizi Amerika’da finans kurumlarının devlete yaslanmasını zorunlu kıldı. Kriz öyle bir noktaya geldi ki, dünyanın en saygın ve en kárlı yatırım bankaları dahi geleceklerini tehlikede gördüler.
Morgan Stanley bir süre kendini yamamak için bir mevduat bankası ile anlaşmaya çalıştı. Başarılı olamadı. Başarılamaması da belki daha iyi oldu. Çünkü, yatırım bankacılığında derinleşen güven krizi bir yatırım bankasının yamandığı mevduat bankasını da çökertebilirdi. Mevduat, bankalar için ne denli daha istikrarlı bir kaynak olsa da, tüm sistemin sermaye yeterliliği sorunu olduğu bir ortamda, şu sıralarda hiçbir mevduat bankası hakkında dedikodular yapılan bir yatırım bankasını sırtında taşıyabilecek durumda değil.
DEVLETİN ELİ ZAYIFLIYOR
Sonunda, Morgan Stanley ve Goldman Sachs yatırım bankası statülerini bırakarak kendilerini bir başka mevduat bankasına yamayacaklarına, Amerikan Merkez Bankası’na (FED) yamadılar. Bu şekilde, FED’in mevduat bankaları için oluşturulmuş likidite kolaylıklarından daha rahat faydalanabilme olanağı yarattılar. Bunun karşısında, geçmişin en prestijli yatırım bankaları diğer mevduat bankaları gibi FED’in gözetim ve denetim sisteminin bir parçası oldular.
Finans piyasalarına güven verme açısından, yatırım bankalarının statüsünün değiştirilmesi kısa yoldan çözüme katkı yapabilecektir. Ama, başka sorunlar da yaratabilecektir.
Gelinen noktada, devletin eli zayıf, finans kurumlarının eli güçlenmiş görünüyor. Krizin ortasında, finans kurumlarının bu krizden en az zararla çıkabilmeleri için devletten yeni istekler yapması olasıdır. Bir anlamda, Amerikan İdaresi finans kurumlarının tehdidi altındadır denebilir. "Yapmazsan, batarız" tehdidi Amerikan İdaresi’nin sessiz kalabileceği bir tehdit olmaktan artık çıktı. Kurtarma planı üzerindeki tartışmalar aslında devletin elini giderek daha da zayıflatıyor. Kurtarma planının olası olumlu katkılarını azaltıyor. Zaman kaybedilip maliyet artırılıyor.
YENİ PROGRAMLAR
Kötü konut kredilerinin ihale yoluyla finans kurumlarından alınıp bilançolardaki bu varlıklardan doğan risklerin azaltılması planlanıyor. Hangi fiyattan ne kadar kötü konut kredisi Amerikan İdaresi tarafından satın alınacak? Bu süreçte, finans kurumları, daha iyi fiyat bulma ve daha çok kötü kredi satma açısında avantajlı görünüyor. Bunun üzerine, siyasi kaygılarla yapılabilecek düzenlemeler tuz biber ekiyor. Dolayısıyla, Amerikan İdaresi’nin üstleneceği mali yükün bugünden sınırlarını belirlemek çok gerçekçi değil.
Kaldı ki, hangi alım mekanizması kullanılırsa kullanılsın, yapılacak ihale sonucunda bazı finans kurumlarının bilançolarında daha büyük zararların oluşması da mümkün. Olası zararlardan kaçmak için bazı finans kurumlarının bu mekanizmanın dışında kalıp farklı çözümleri devlete dayatması da söz konusu olabilir.
Yatırım bankalarının aracılık ettiği "yatırım fonları" bir aşamada yeniden gündeme gelecek bir konu gibi görünüyor. Ayrıntıları henüz bilinmese de, bazı yatırım fonlarında bir çeşit garanti sisteminin getirilmesi gündemde. Ama, yatırım fonlarından çıkışın birkaç gün azalması karşısında piyasalara sızan planları değiştirmeye çalışmak yangına körükle gitmek oluyor. Biraz panik havası seziliyor.
1994 yılında bizde olduğu gibi, finans piyasalarında "ahlak çöküntüsü" (moral hazard) yaratabilecek unsurlar kaçınılmaz olarak sisteme yerleştiriliyor ve yerleştirilmeye de devam edilecek. Bu unsurların sistemden yeniden temizlenmesi için bir programın devreye girmesi ancak önümüzdeki dönemde gündeme gelebilecek.