Hürriyet 65’inci yaşını ben de bu gazetede 30’uncu yılımı tamamladım.
1983 Mart ayında “ekonomi yayınları danışmanı” olarak kadroya katılmıştım. İki ay sonra Çetin Emeç’in arzusu üzerine köşe yazarlığına başladım. O yıllarda komünizm henüz açıkça çökmemişti. Ama için, için çürüdüğü gizlenemez hale gelmişti. Benim gibi bir anti-komünistin sahneye çıkması için zaman ve zemin çok uygundu. Batıda “ücret-fiyat” sarmalını kıran Reaganism-Thatcherism, Türkiye’de de bunun bir benzeri olan Özalizm modeli uygulanıyordu. 1980’de Türk halkı ilk defa “serbest faiz” ile tanıştı. Çünkü O tarihe kadar Türkiye’de faiz narhı vardı ve reel faiz açık ara negatifti. İlk pozitif reel faiz bu yılda başlamıştır. Başımıza çok da bela açmıştır.
NEGATİF REEL FAİZDEN YÜKSEK REEL FAİZE SAVRULUŞ
1994 ile 2001 kriz yılları hariç, 1980-2012 arasında, Türkiye para sahipleri için bir “faiz cenneti”, TL ile borçlananlar için ise bir “faiz cehennemi” olmuştur. 1980’den sonra, “enflasyon kadar devalüasyon” denerek, gerçekçi kur politikası uygulanmak istenmiştir. Ancak bu bir kısır döngü olmuştur. Bu döngünün üçüncü elemanı da faizdir. Dolayısıyla Türkiye’de fiyat istikrarı sağlansın derken, işler zıvanadan çıkmış ve “faiz-enflasyon-devalüasyon” sarmalı oluşmuştur. Yüksek faizin sebebi, yüksek enflasyon; yüksek enflasyonun sebebi yüksek devalüasyondur deniyordu. Yani gerçekten kedinin kuyruğunu kovalaması sürecine girmiştik. Devalüasyon durunca, önce enflasyon sonra da faiz gerilemeye başladı.
DÜŞÜK FAİZ-YÜKSEK KUR
Son 10 yılda “yüksek faiz”e karşı en çok yazı yazan ekonomi yorumcusu benim. Düşmesinde de katkım olduğuna da inanıyorum. Benim “yüksek faiz-düşük kur” sloganımın yarısı gerçekleşti. Yani artık yüksek faiz yok. Şimdi sıra ucuz döviz dönemimin sonlandırılmasına geldi. Mevduat sahibi için TL faizi zaten negatif; daha fazla düşürmek yanlış olur. Buna mukabil, TL faizi sıcak paracılar için hâlâ yüksek. Bu durumda düşük faizin döviz fiyatlarını arttırması için, faizi daha fazla indirmek yerine, yabancıların faiz kazançlarını vergilendirmek lazım. Ancak ucuz döviz “enflasyonu düşük tutmanın” en etkin aletidir. İşte burada bir açmaz var. Yine de hem sürdürülemez cari açığı daraltmak hem de büyümeyi hızlandırmak için ihracatı pahalı dövizle desteklemekten başka çare yoktur. Eğer “fiyat-ücret” sarmalının teşekkülüne izin verilmezse, pekâlâ enflasyon canavarı hortlamadan bu dönüşüm gerçekleşebilir. Son Söz: Faizin helali, ekonomiye halel getirmeyendir.