Akşam yemeğinizi gökyüzünde alır mısınız?

50 metre yükseklikte yemek yemeye ne dersiniz? Ben “Evet” dedim ve farklı bir deneyim yaşadım. Mekân Kapadokya olunca havada yemek fikri daha da güzelleşti…

Haberin Devamı

Kapadokya’da ‘Dinner in the Sky’’a (Gökyüzünde akşam yemeği) gideceğimi söylediğimde çoğu insanın -özellikle de meslektaşlarımın- hiç heyecanlanmadığı, hatta ‘Kapadokya’yla böyle bir etkinliğin ne alakası var’ diye düşündüğünü fark ettim. Çünkü çoğu yıllar önce İstanbul’da düzenlenen böyle bir yemeğe katılmış, deneyimlemişti. Yani onlara göre eski bir aktiviteydi bu. Ama gözden kaçırdıkları bir şey vardı; Kapadokya dünya çapında bir yer ve binlerce turist sadece burayı görmek için Türkiye’ye geliyor. Dolayısıyla da böyle bir etkinliğin turistik yerde olması farklı, şehrin içinde olması farklı bir şey.

Yemekten servise yabancı turistin yoğun olduğu yerlerde hizmet anlayışı da ona göre olmalı. Evet, yerel yemeğin en iyisini servis etmeliyiz ama onların damak tadına uygun restoranlar da olmalı. Evet, doğal güzellikleri gezip görmeliler ama farklı deneyimler yaşayacakları alternatifler de yaratmalıyız. Mesela bir süre önce açılan Quick China’ya “Ne alaka” demeyin. Kapadokya’ya Çinli turist akını var. Restoran her an dolu. Bunları göz önünde bulundurursak bunun sandığımızdan iyi bir yatırım olduğu muhakkak. 

Haberin Devamı

‘Dinner in the Sky’ da bence böyle bir şey. Düşünsenize kendi şehrinizde böyle imkân olsa gitmek belki aklınıza bile gelmeyecek ama dünyanın bir ucundaki masalsı bir atmosferde havada Türk yemeği yiyeceksiniz! Bence adrenalin bağımlılarını fazlasıyla heyecanlandıracak bir şey bu.

Akşam yemeğinizi gökyüzünde alır mısınız

 

DÜNYACA ÜNLÜ ŞEFLER KATILIYOR

Sadece turistik aktivite olarak görmek de doğru olmaz. Zira dünyaca ünlü, epey de oturaklı şefler bile bu havada yemek olayına dahil olmuşlar. Örneğin Paris’teki 3 yıldızlı L’Arpège’in şefi Alain Passard, yenilikçi ve deneysel yaklaşımıyla tanınan ünlü İngiliz şef Heston Bluementhal, İtalyan efsanesi Massimo Bottura bu isimlerden birkaçı. Hayranı olduğunuz şefin elinden, 50 metre yükseklikte vücudunuza adrenalin pompalanırken yemek fikri bence hiç de fena değil. Hatta bu yemeklerin en ünlülerinden biri, efsanevi şef (merhum) Joël Robuchon’un Monaco Prensi Albert onuruna Monako semalarında hazırladığı yemek olarak kayıtlarda...

Haberin Devamı

Paris’ten Las Vegas’a, Sidney, Cape Town, Dubai, Bogota veya Sao Paulo’ya kadar çeşitli şehirlerde 5 binden fazla ‘Dinner in the Sky’ yemeği organize edilmiş. Peki, nedir bunun standardı, her önüne gelen yapabiliyor mu diye merak edip araştırdığımda karşıma bir Belçika firması çıktı. Bir gastronomi ajansı olan Hakuna Matata ve eğlence parkı kurulumları konusunda uzmanlaşmış bir şirket olan The Fungroup güçlerini birleştirerek 2006 yılında ilk kez böyle bir deneyimi yaratmışlar.

Gelelim benim yaşadığım deneyime... Eğer ki çok bariz bir yükseklik korkunuz yoksa ‘Aman ne olacak ki havada yemek yiyeceğiz, korkacak bir şey yok’ diye düşünüyorsunuz. Ama birkaç saniye içinde 50 metreye yükselince bir anda gelen boşlukta oturuyorum hissiyatı şöyle bir ürpertiyor insanı. Boğaz Köprüsü’nün 60 metre olduğunu düşünecek olursanız 50 metrede asılı olmayı biraz daha iyi algılayabilirsiniz. ‘Güvenlik’ onlar için altın kelime. Ufacık bir risk bile olmayacak teknoloji ve güvenlik sistemiyle kurulmuş bu düzenek.

Haberin Devamı

50 metre yükseklikte vücudunuza adrenalin pompalanırken yemek fikri hiç fena değil.

Dörder kişilik masalardan 6 adet var. Sizler havada asılı otururken orta alanda bir şef ekibi yemeklerinizi hazırlayıp servis elemanlarıyla size yolluyor. Bu arada menünüzü size sunulan alternatifler arasından bir gün önce seçmeniz şart ki ona göre yukarıya hazırlıklı çıkılsın. Önünüze gelen yemekler sıcak ve gayet formunda. Ama tuz, karabiber veya başka bir baharat servisi yok. Yemeğinize serperken yanınızdakinin gözüne kaçmasın, üstüne dökülmesin diye... Menüyü Dorak Holding’in (bu sistemi Türkiye’ye getirenler de onlar) Kapadokya bölgesi mutfak danışmanı Fabio Brambilla hazırlıyor.

Haberin Devamı

Akşam yemeğinizi gökyüzünde alır mısınız

Ne yalan söyleyeyim 1,5 saat süren yemeğin ilk yarım saatinde kendimi kasmaktan kafamı çevirip etrafıma dahi bakamadım. Ama güzel müzik, etrafınızda eğlenip şarkılara eşlik eden neşeli turistler, özellikle de şefler ve tüm ekibin güler yüzüyle insan bir süre sonra rahatlıyor. Sonra gelsin Instagram’lık şahane fotoğraflar. Ücreti kişi başı 200 dolar. Evet, az değil. Ama Kapadokya’daki fiyatları göz önünde bulunduracak, bir de yabancı gözünden bakacak olursanız normal. Peki, ben bir daha biner miyim? Çok beğendiğim bir şef yemek yapsa veya çok eğleneceğim bir arkadaş grubumla olsam veya dünyanın egzotik bir ucunda yapılsa evet, tekrar isterim. Özetle ben sevdim, bu işi düşünene de uygulayana da
tebrikler...

Yazarın Tüm Yazıları