DÜNKÜ yazımda, insanlık tarihinin en büyük salgını olan gripten bahsetmiş, bir yıl içindeki ölüm sayısı nedeniyle 1918 yılındaki İspanyol gribi salgınının, orta çağdaki veba salgınından 20 kat daha önemli olduğunu belirtmiştim. Grip hastalığına yol açan başlıca üç tip virüs var. Bunlardan C tipleri, hafif belirtilere yol açıyor ve bu nedenle tehlikeli olarak kabul edilmiyor. B tipi virüsler daha ciddi belirtiler yaratıyor ve vücut direncini düşürerek, zatürree gibi tehlikeli sorunların görülmesini kolaylaştırıyor. Ne var ki B tipi virüslerin yeni formlara dönüşmesi ve özellik değiştirmesi pek fazla görülmüyor. Grip virüsleri arasında en tehlikelisi A tipi virüslerdir. 1918 salgınındaki virüs de A tipiydi. Hastalıkların ve salgınların kontrolü konusuyla ilgilenen Dünya Sağlık Örgütü ve benzeri kuruluşlar, salgın yapma eğiliminde olan grip virüslerini de yakından izliyorlar. Bu sene teşhis edilen grip hastalarındaki en sık rastlanan üç virüsten ikisi A tipine ait. Tüm korkular, ortalarda dolaşan A tipi virüslerden birinin özellik değiştirerek ‘‘süper virüs’’ haline dönüşmesi. Böyle bir durum olduğunda 1918'dekine benzer yeni bir pandemi ile karşılaşılması riski doğuyor.
1918 yılına oranla bugün elimizde aşı gibi bir olanak var. Ancak aşılar bir yıl sonraki grip sezonunda kullanılabilir hale geliyor. Mevcut virüslerin karakter değiştirerek bir yıl sonra tehlikeli salgın yapmasına karşı bir olanak gibi görülen aşılar, ne yazık ki yüzde 100 koruma da sağlayamıyor.
Bugün elimizdeki bir başka olanak da virüslere karşı geliştirilen, antiviral ilaçlar. Ancak bu tür ilaçlar çok yaygın olmadığı ve virüsler kolayca direnç kazanabileceği için çok güvenilir bir olanak değil. Dünya ölçeğinden bakıldığında, azgelişmiş, ekonomileri güçlü olmayan üçüncü dünya ülkeleri için, yaygın aşı kampanyaları düzenlenemediği ve yaygın olarak antiviral ilaç kullanılamadığı için tehlike daha büyük. Eğer önlem alma hızı, virüsün salgın yapma hızından daha yavaş olursa dünyayı yeni bir tehlike bekliyor.