AMERİKA'daki uzmanlar 80'li yılların başında, genç homoseksüel erkeklerde zatürree ve bir çeşit tümör olan Kaposi Sarkomu'nun sık görülmeye başladığını fark ederek bu konu üzerine eğildiklerinde, yeni bir sağlık sorunu ile karşı karşıya olduklarını fark ettiler. Yapılan çalışmalar bu kişilerde, vücudun doğal bağışıklığının kaybolduğunu ve sorunların bu nedenle ortaya çıktığını ortaya koyunca bu soruna, edinilmiş bağışıklık eksikliği sendromu sözcüklerinin İngilizce karşılığının ilk harflerinden oluşmuş AIDS adını verdiler.
İlk başlarda bu hastalığın homoseksüellere ait bir sorun olduğu düşünüldü. Ne olduğu, nasıl bulaştığı yolundaki çalışmalar yapılırken, birkaç yıl içinde 1000 hastaya ulaşıldı. İnsanda bağışıklığı yok eden virüs anlamına gelmek üzere, kısaca HIV adı verilen hastalık etkeni virüsün, normal cinsel ilişkiyle, kan ve kan ürünleri nakliyle, uyuşturucu kullananlarda olduğu gibi aynı enjektörün kullanılmasıyla da bulaştığı anlaşıldı. Annelerdeki hastalık gebelik aşamasında bebeklere de geçiyor.
İkinci 1000 hastaya 6 ay sonra, üçüncü 1000 hastaya ise sadece 5 ay sonra ulaşıldı. Dünya Sağlık Örgütü, gerekli önlemler alınmazsa 2000'li yılların başında hastaların sayısının 20 milyona ulaşabileceğini, önlemlerle bunun 10 milyon civarında tutulabileceğini düşünüyordu. Hastalık üzerine çok konuşuldu, bazı kişiler çok korktu, ülkemizde de görüldüğü gibi ‘‘Bana bir şey olmaz’’ diyenler de çok oldu. Böylece 2000'li yıllara geldik ve şu anda dünya üzerindeki hasta sayısı 42 milyon civarında. Başlangıçta sadece genç homoseksüel erkeklerde olduğu sanılırken, artık 4 milyondan fazla çocuk bu hastalığa yakalanmış durumda. Çocuklar sadece hastalığa yakalanmakla değil, anne-babalarının hastalanmaları veya ölmeleri nedeniyle de bu sorundan çok etkilenen grubu oluşturuyor.
Hastalığa en çok, Orta Afrika ülkelerinde rastlanıyor. Ancak Kuzey komşularımız da artış hızı açısından rekorlar kırıyor. Örneğin Rusya'da her ay 3500 civarında yeni hasta görülüyor. Romanya ve Kafkas ülkeleri de yüksek artış hızı gösteriyor.
ÜLKEMİZDE DURUM
Ülkemizde halen belirlenmiş olan hasta sayısı 1500 civarında. Ancak uzmanlar bu rakamın gerçekçi olmadığını düşünüyorlar. Özellikle Kuzey ülkelerinden gelen kadınların karıştığı kaçak fuhuş ve turizm faaliyeti nedeniyle ülkeye gelenler bulaştırmada yüksek riski oluşturuyorlar. Uzmanlar virüs almış ama henüz hastalık belirtileri göstermediği için farkında olmayan kişilerin sayısının çok yüksek olmasından korkuyorlar.
Hastalığın bu denli yayılmasında hastalıktaki sessiz dönem çok etkili oluyor. Virüs bulaştıktan sonraki ilk 3 ay içinde tahlil yapılsa bile farkına varılamıyor. Virüsü almış olanlar 8-10 yıla kadar sağlıklı görülebiliyorlar. Oysa herkes, AIDS hastası denildiği zaman ileri derecede zayıflamış, vücudunda yaralar olan kişileri düşünüyor. Böyle bir görüntüsü olmayanları sağlam kabul ederek önlem alma ihtiyacı hissetmiyor. Oysa sağlam gözüken kişiler de hastalık virüsü taşıyabiliyor ve bulaştırabiliyor. Önümüzdeki günlerde de bu konu üzerinde duracağım.