DOĞAL YOLLARDAN ALMAK ÇOK BASİT
D vitamini bağışıklık sistemimizi güçlendirerek hastalıklara yakalanma riskimizi azaltır. Hastalığa yakalanırsak da hafif geçirmemizi sağlar. D vitamini pandemi döneminin en gözde iki vitamininden biri. Ancak bu konuda tehlikeli hatalar yapıldığı da oluyor. Bazı kişiler önerilen günlük miktarın yaklaşık 300 katına denk gelen ampül formlarını kırıp içmek istiyor. Üstelik kan tahlili yaptırmadan, doktoruna danışmadan buna düzenli olarak devam etmek istiyor. Bu hata başta böbrekler olmak üzere kişinin vücudunda telafisi zor hasarlara yol açıyor. D vitamininin vücutta biriken bir vitamin olduğunu ve kullanmanız gereken günlük dozun tahlil sonucunuza göre belirlenmesi gerektiğini unutmayın. D vitaminini doğal yollardan almak isteyenler için en basit yöntem günde en az 15 dakika güneş ışığına maruz kalmak. Ayrıca somon gibi yağlı balıklar, balıkyağı, portobello mantarı, yumurta sarısı, karaciğer, peynir, süt ve süt ürünleri de yararlanabileceğiniz doğal D vitamini kaynakları...
TETKİKLER YANLIŞ SONUÇ VEREBİLİR
COVID-19 salgınının ikinci gözdesi C vitamini oldu. Öyle ki yoğun tüketim nedeniyle C vitamini bulamadığımız günleri bile hatırlıyorum. Açıkçası C vitaminine yönelik talep hâlâ düşmedi. Vücudun mikroplara karşı direncini arttıran, kolajen yapımını destekleyen ve kuvvetli bir antioksidan olan C vitamini kalp hastalıklarına karşı da koruyucu...
Sigara, stres, alkol, viral hastalıklar ve doğum kontrol hapları vücudunuzdaki C vitamini düzeyini azaltıyor. Aspirin de C vitamininin idrarla atılmasını arttırdığından eksiklik yaratabiliyor.
Bu vitamin ayrıca demir ilaçlarının emilimini arttırdığından birlikte alınması faydalı. Günde 1000 mg’dan fazla C vitamini alındığındaysa bulantı, midede kramp, ishal görülebiliyor ve böbrek taşı riski artıyor. Ayrıca yüksek dozda C vitamini alındığında kanınızda yapılan bazı tetkikler yanlış sonuç verebiliyor.
Doğal gıdalarla C vitamini almak isteyenler sofralarında siyah üzüm, yeşilbiber, mango, karnabahar, lahana, brokoli, portakal, mandalina, greyfurt, böğürtlen, üzüm suyu, patates, domates, bezelye, pırasa, muz, çilek, şalgam ve yeşil yapraklı sebzelere daha çok yer açmalı.
Salgınla birlikte artan stres ve kaygı düzeyi, yoğun gündemden kopmamak için neredeyse bağımlısı haline geldiğimiz sosyal medya, takip etmeye çalıştığımız finans piyasaları, evden çalışmaya geçişle uzayan çalışma süreleri ve artık saat fark etmeksizin gelen e-postalar, mesajlar... Bunlar kaliteli uykunun önündeki bariyerlerden bazıları...
Eczanede gözlemlediğim kadarıyla uykusuzluk sorununa çözüm arayanlar giderek artıyor. Yetersiz uyku, kaygı bozukluğu ve depresyon gibi yaşam kalitemizi düşürecek pek çok sorunla ilişkili olduğu gibi bağışıklık sistemimizi de zayıflatıyor. Uykusuzlukla başa
çıkmanın yollarını öğrenmek de bu yüzden oldukça önemli. Öyleyse adım adım kaliteli bir uykuya geçelim.
1- İYİ BİR YATAK VE YASTIK ŞART
Kaliteli bir uyku için ilk adım, uyuyacağınız ortamı oluşturmak. Öncelikle iyi bir yatak ve yastık şart. Sessiz, karanlık ve havadar bir ortam da uyku kalitesini belirleyen diğer etkenler. Günümüzde kaliteli uykunun önündeki en büyük engellerden birinin bizi uyaran bombardımanına maruz bırakan cep telefonları olduğunu düşünürsek onları yatak odanızdan uzakta tutmakta fayda var.
2- MELATONİN İÇİN MUZ VE CEVİZ...
Soğuk bir günde sıcacık bitki çayı içmek herkese mutluluk verir. Bitki çayları aynı zamanda şifa kaynağıdır. Hastalıklardan korunma ve hastalığa bağlı semptomları azaltmada kullanılan en eski ve en kolay yöntemlerden biri kabul edilir. Bitki çaylarını hazırlarken faydalarından yararlanmak için nelere dikkat etmemiz gerektiğini beş adımda anlattım.
1- DEMLEYİN YA DA KAYNATIN
Bitkilerin kök, kabuk, odun gibi sert kısımlarının genellikle kaynatılması gerekir. Bu kısımlar, çaydanlıkta üzerine gerekli miktarda su ilave ederek kaynatılır. Bazı özel koşullar dışında kaynatma süresi ortalama 30 dakikadır.
Bitkilerin yaprak, çiçek gibi yumuşak dokulu kısımlarıysa demlenir. Bitki ya da bitkiler bir çaydanlık ya da fincan içerisine konur ve üzerine taze kaynatılmış, yumuşak içme suyu ilave edilir. Çay, üzeri kapalı olarak 5-20 dakika arasında demlenir. Seçeceğimiz yöntem önemlidir. Örneğin, demlenmiş adaçayı uçucu bileşenleriyle iyi bir ağız-boğaz antiseptiği etkisine sahiptir. Kaynattığımızda bu etkisini yitirir.
2- PORSELEN DEMLİK KULLANIN
Çayın hazırlanacağı demliğin kaliteli porselen olmasına özen gösterin, Koku veren uçucu bileşenlere sahip çayların hazırlanmasında kapaklı fincan kullanılması etkisini koruyabilmesini sağlar. Çayı demlemek için her seferinde taze su kaynatın. Kaynamış suya, çok az soğuduktan sonra bitkiyi eklemek, çayın etkili kısımlarının uçmasını engeller.
3- SÜREYE DİKKAT EDİN
Bugün, gıdalar ve sağlığımız arasındaki güçlü bağa değinmek için çok güzel bir gün. Modern tıbbın temellerini atan Hipokrat’ın “Gıdanız ilacınız, ilacınız gıdanız olsun” sözüyle vurguladığı gibi gıdalar sağlığımızın en önemli yapıtaşı. Yediklerimizin vitamin ve mineraller gibi mikrobesinler açısından ihtiyacımızı karşılaması gerekiyor. Öte yandan günümüzün hızlı yaşam şartları, ekonomik sorunlar, tektip beslenme alışkanlığı ya da ‘trend’ diyetler gibi sebepler hepimizi hızla ihtiyaç duyduğumuz besinlerden uzaklaştırabiliyor. Bunun sonucundaysa kilo alıp gizli açlık çekiyoruz. Bu döngüyü kırabilmek adına Dünya Gıda Günü’nde bedensel ve zihinsel sağlığımıza olumlu etkileri görülen süper gıdalara bakalım.
BİTKİSEL PROTEİN KAYNAĞI
Alternatifi olan pirinç gibi çoğu tahıldan fazla lif içeren kinoa, güçlü bir bitkisel protein kaynağı. Glütensiz olmasının yanı sıra magnezyum, B vitaminleri, demir, potasyum, kalsiyum, fosfor ve E vitami içeriyor. Glisemik endeksinin düşük. Ek olarak güçlü antioksidanlar olan flavonoidleri de içeriyor.
ALERJİYE DİKKAT
Greçka (karabuğday)
Yeterli su içmek sağlıklı bir yaşam için en temel gerekliliklerden biriyken özellikle tüketimini arttırmak, lezzetlendirmek adına dönem dönem farklı ‘su trendleri’yle karşılaşıyoruz.
Bir rahatsızlığınız varsa doktorunuza danışmadan tarifleri denemeyin.
Elma sirkeli: Elma sirkesi kan şekeri seviyesini dengede tutmaya, kan basıncını düzenlemeye ve kötü kolesterolü düşürmeye yardımcı olabilir. Ayrıca sindirimi kolaylaştırabilir, tokluk hissini arttırabilir. Günde 1 yemek kaşığı (15 ml) elma sirkesiyle hazırlanmış su tüketmeyi tercih edebilirsiniz. 2 bardak ılık suya 1 yemek kaşığı elma sirkesi katın, dilerseniz 1 çay kaşığı bal ekleyin.
İLAÇLARLA ETKİLEŞİME GİREBİLİR
Limonlu: Vücudun üretemediği C vitaminini almasında etkili olabileceği gibi içindeki sitrik asit, yiyeceklerdeki kalsiyum, magnezyum ve demirin emilimini arttırabilir. Antioksidan ve antienflamatuar içerikli limon, vücudun toksinleri atmasına yardımcı, sindirimi kolaylaştırıcı etki sunabilir; vücudun pH seviyesini dengeleyebilir. Ilık ya da oda sıcaklığındaki 1 bardak suyun içine 3-4 ince dilim taze limonu atarak ya da sıkarak tüketebilirsiniz. Ya da suyunuzu cam şişede hazırlayıp gün boyu yanınızda taşıyabilirsiniz. Ölçüyü 250 ml (1 su bardağı) su için yarım limon olarak düşünebilirsiniz.
Elma sirkesi asidik özelliği yüzünden seyreltmeden kullanıldığında ya da fazla miktarda tüketildiğinde boğazda tahrişe, mide asit dengesinde bozulmalara yol açabilir; reflü, ülser gibi rahatsızlıklara davetiye çıkarabilir. Ayrıca belirli takviye veya ilaçlarla etkileşime girebilir. Diş minesine zarar verebilir. Kandaki potasyum seviyesinin düşmesine de neden olabilir.
Limon da tıpkı sirke gibi reflü, gastrit türü rahatsızlıkları olan kişiler tarafından dikkatli tüketilmelidir. Herhangi bir rahatsızlığınız ya da kullandığınız ilaç varsa; hamileyseniz ya da emziriyorsanız, doktorunuza danışmadan tarifleri denememelisiniz.
KALP SAĞLIĞINI KORUMADA ETKİLİ
Mevsim geçişlerinde özellikle de yazın bitip sonbaharın başladığı dönemde sıcakların yerini alan serin havanın, artan rüzgârların ve rutubetli ortamın özellikle alerjik bünyelerde negatif etkileri olabiliyor. Rüzgâr ve yağışlarla bir yerden bir yere taşınan alerjen maddeler, örneğin polenler ya da mantar sporları solunduğunda semptomlara yol açabiliyor. Benzer şekilde doğada ve ev gibi kapalı alanlarda artan nem, akar ve küf oluşumuna elverişli koşullar sağlayarak şikâyetleri arttırabiliyor.
Bu dönemde hapşırık, burun tıkanıklığı, kaşıntı ve gözlerde kızarıklık gibi alerjik rinit belirtilerinin yanı sıra öksürük, uyku bozuklukları, vücutta kabarma/kızarıklık, yorgunluk gibi şikâyetleri de göz ardı etmemek önemli. Özellikle de astım hastalarının daha dikkatli olması gerekiyor.
Alerjiye bağlı semptomları azaltmak için ilk olarak yapılması gereken mümkün olduğunca alerjenlerden korunmak. Alabileceğiniz basit önlemlerden bazıları şöyle: Sportif faaliyetler için kapalı alanları tercih etmek, rüzgârlı havalarda polen/mantar sporlarının girişini önlemek için pencereleri kapalı tutmak, dışarıdan gelindiğinde duş alıp kıyafetleri değiştirmek, evi akarların yaşayamayacağı şekilde düzenlemek, küf mantarlarına karşı banyo ve mutfak temizliğine özen göstermek, kıyafetleri havalandırmak ve iç mekânlarda kurutmamak.
Alerjiyle mücadele etmek için doğanın gücünden de yararlanabiliriz. Etkilerini hafifletmek için kullanabileceğimiz doğal ürünlerden bazıları şöyle:
Quercetin (Kuersetin): Antienflamatuar ve antioksidan etkisiyle alerjiye neden olan ‘histamin’i düşüren ‘quercetin’, bu rahatsızlıkla mücadelede doğanın sunduğu en iyi çözümlerden biri. Üzüm, soğan, sarımsak, elma, lahana, yeşil çay, brokoli, yabanmersini gibi birçok meyve ve sebzede quercetin bulunuyor. Kalp-damar sağlığı üzerindeki olumlu etkileri de bilinen quercetin’i dengeli ve yeterli beslenmenin yanı sıra doktorunuz veya eczacınızın tavsiye etmesi halinde önerilen dozda takviye olarak almak da mümkün. Ananasta bulunan bir enzim olan ‘bromelain’ de alerjik şikâyetlerin azalmasına yardımcı olabiliyor.
ŞİFALI YAĞLAR
Çörekotu yağı:
COVID-19 hayatımızda birçok şey değiştirdi. Bunlardan biri de bağışıklık sistemimize dair farkındalığımız... Vücudumuzun savunma sistemini, onu nasıl güçlendirebileceğimizi, hastalıklar üzerindeki etkisini herhalde hiç bu kadar merak etmemiştik. Acıbadem Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı, Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Murat Baş’ın yeni kitabı ‘Bağışıklığı Beslemek’ bu konudaki bilgi kirliliğine karşı adeta bir panzehir olmuş. Prof. Baş’ın kanıta dayalı araştırmalarla desteklenmiş tavsiyelerinin olduğu kitapta, bağışıklık sistemi hakkında çok sayıda bilgi yer alıyor.
Prof. Baş’ın kitabı yazmaya karar vermesi, kendi COVID-19 hikâyesiyle başlıyor. Baş, bu hastalık nedeniyle hastaneye yatıyor. Sonra doktoru “İyi ki sağlıklı beslenmiş ve düzenli egzersiz yapmışsınız. Yoksa çok daha zor bir yolculuk olabilirdi” diyor. Buradan yola çıkarak bağışıklığımızı nasıl besleyeceğimizi anlatan Prof. Baş “Sağlıklı beslenme, gerekli tedbirleri almazsanız hiçbir enfeksiyondan sizi korumaz. Ancak sağlıklı beslenmenin desteklediği sağlıklı bir bağışıklık sistemiyle hastalıkları daha kolay ve daha az yan etkiyle atlatabilirsiniz” diyor.
TARİFLER DE VAR...
Prof. Dr. Murat Baş’ın yeni kitabı ‘Bağışıklığı Beslemek’te bağışıklık dostu tarifler de yer alıyor. Zencefilli şeftali kâsesi, benim hemen
denemek istediklerimden...
NE LAZIM?
Yaz döneminde cildimiz ve saçlarımız güneşin, sıcağın ve nemin etkilerinden payına düşeni aldı. Denize, havuza girdik, bronzlaştık... Evde geçen karantina günlerinin acısını çıkarırcasına yoğun makyaj yapıp sosyalleşenler oldu. Bir yandan da hijyen önlemleri alarak COVID-19’a karşı dezenfektanlar ve kolonyalar kullandığımızı da unutmayalım. İşte bu ve benzeri durumların yıpratıcı etkisini şimdi, sonbaharda hissetmemiz çok normal. Ama güzel haber; önlem almanın, cildi ve saçı yeniden canlandırmanın, sağlığına kavuşturmanın da tam zamanı.
Evde, az sayıda malzemeyle hazırlanabilecek doğal maskelerle cildin nemlenmesine, saçın eski canlılığına kavuşmasına katkı sağlayabilirsiniz. Ancak, doğal malzemelerle hazırlanmış da olsa, maskeyi uygulamadan önce bir miktarını cildinizde küçük bir bölgeye sürüp bir süre bekleyerek alerjik reaksiyona neden olup olmadığını kontrol etmeyi ihmal etmeyin.
YIPRANAN, NEMİ AZALAN CİLTLER İÇİN
Malzemeler:
◊1/2 avokado
◊1 yemek kaşığı bal