Ahmet Bozkurt’un ‘Evvel Zaman İçinde İstanbul’unu okurken tarih içinde bir geziye çıkacaksınız. Kitabın sunuş yazısı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun... Ahmet Bozkurt ‘Seyreyle Temâşâyı İstanbul İçinde’ yazısında kitabın kapsamı konusunda bilgi veriyor: “İstanbul’un, tarih boyunca, dünya sahnesinde ağırlığı, kurulduğu 324 yılından başlayarak hemen her dönemde baskın bir şekilde kendini hissettirmiştir. Ticaret yollarının kesişim noktasında yer alması, nüfusunun yoğunluğu, farklı etnik ve dini grupların bir arada yaşaması, mimarisi, kültürel ortamın canlılığı, ekonomik hacmi, bütün düşünsel ve fiziksel zenginlikleri bünyesinde barındırması İstanbul’u hem kendi döneminin hem de sonrasının ikonik kentlerinden biri haline getirmiştir.”
Kitabın ana bölüm başlıkları şöyle:
Evvel Zaman İçinde İstanbul
Ahmet Bozkurt
Kültür A.Ş.
Kimlerin yazıları var?
Bu başlıkları yazanlardan bir seçme yapacağım. Böylece İstanbul’la ilgili edebiyat tarihinden önemli makaleleri okuyacaksınız...
Kitapta Ahmet Rasim’in de yazısı var.
Sezai Karakoç gibi şairler her zaman bu yolculuktan zaferle çıkarlar. Çünkü şiirleri, insanın, özellikle düşünen insanın sırrını keşfetmişlerdir. Hayatın içinde yaşarlar. Karakoç gibi hem maneviyatımızı canlı tutarlar hem de dünyevi olanın nasıl ustaca yazıldığını ispatlama gücüne sahiptirler.
Ardından yazılanlarda, şiiri kadar Diriliş felsefesinden de söz ediliyor. Çağdaş ve modern kavramlar hakkında yazılan birçok yazıda yer alıyorsa bu, geleneği iyi incelediğinin, özümsediğinin göstergesidir.
Şiirinin arkasında bir inanç, bir ideoloji varsa dünya görüşü şiirine de sızdığında bir başka ustalık evresi çıkar ortaya. İnancını, dünya görüşünü paylaşanlar, yalnız düzyazının egemenliğini benimsemiş olanlar değildir, şiirinin de iyi şiir olmasından kaynaklanır. İyi bir şiir, temsil ettiği düşünceyi inandırıcı kılar.
İbrahim Kalın’ın dediği gibi, örnek bir hayatın temsilcisiydi.
İyi bir şiir zamana direncin de örnekleri arasında yer alır. Geleneği bilmeden, onun yaşayan yanını ortaya çıkarmadan modern bir eser verilebileceğine inanmam.
Sezai Karakoç’u her okuyuşumda T. S. Eliot’ın, ‘Gelenek ve Bireysel Yeti’ yazısını anımsarım.
Kimi adlar vardır ki, bazı kavramlar onsuz incelenemez. Sezai Karakoç’un yazdıklarını daha iyi anlamak, algılamak için hiç kuşkusuz bazı kitapları okumak gerekir. Kütüphanem kapalı olduğu için ancak yakınımdaki bazı kitaplardan söz edeceğim:
Mahmut Bıyıklı–Bahtiyar Aslan
“Ali Emîrî Doğduğu Topraklarda konulu sergi ve panelimize teşrifleriniz bizi memnun edecektir.”
Üniversitenin tanıtımı:
“Bilginin ve Medeniyetin Buluştuğu Üniversite.”
16 Kasım 2021 Salı günü (bugün), Diyarbakır Dicle Üniversitesi 15 Temmuz Kültür ve Kongre Merkezi’nde Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı ve Dicle Üniversitesi tarafından, “Ali Emîrî Doğduğu Topraklarda, Hayatı – Eserleri – Kütüphanesi” konulu sergi ve panel düzenleniyor.
Bu sergide Ali Emîrî’nin memuriyeti ile ilgili arşiv belgeleri, aldığı madalya ve beratlar, kendi eserlerinden örnekler, kütüphanesi ve kütüphanesindeki önemli eserlerin görüntülerinden oluşan oldukça kapsamlı bir sergi de açılacaktır.
Panelde Ali Emîrî’nin Diyarbakır’daki yaşamı, memuriyeti, Türkiye Yazma Eserler Başkanlığı tarafından Prof. Dr. Günay Kut’un editörlüğünde Prof. Dr. Sadık Yazar ve Doç. Dr. Mustafa Uğurlu Arslan tarafından inceleme - metin – tıpkıbasım olarak yayımlanan Diyarbakır kültürü ile ilgili Mir’âtü’l Fevâid ve Mukaddime’si, vatan ve millet aşkı, kütüphanesi konuları ele alınacaktır.
Konuşmacılar:
Millet Yazma Eser Kütüphanesi Müdürü
Bir aile dostumuzun aracılığıyla KüçükÇiftlik Park’a gittiğimizde onunla konuşurdum. Daha sonraları da Beyazıt’taki Şamlı İskender nota mağazasına uğradığımda rastlardım. Doğrusu şıklığı dikkatimi çekmişti, özellikle kravatları da. Yemeğe düşkünlüğü konusu da söyleşilerde yer alıyordu. Ayrıntısını hatırlayamadığım bir patlıcan salatası tarifini okumuştum, çabalasam arşivimde bulabilirim.
Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosu ses sanatçısı Atakan Akdaş, icradaki ustalığını gösteriyor. Albümde, sanatçının 12 seçme eserinden biri yepyeni düzenlemesiyle, diğerleri klasik üslupla yer alıyor. Albümde son eseri ise bestekârın kendi sesinden dinleyeceksiniz; “Beni de alın ne olur koynunuza hatıralar”.
Albümün ilk tanıtım konseri 18 Kasım 2021 tarihinde Ataşehir Belediyesi Mustafa Saffet Kültür Merkezi, Halit Akçatepe Sahnesi’nde yapılacak.
Albümdeki Refik Hakan Talu’nun yazısından bir bölüm: “Türkiye radyo tarihinin en başta gelen isimlerinden olan Mesud Cemil Bey, Selâhattin Pınar’ın vefatının ardından İstanbul Radyosu’nda konuşmasının hemen başında şu şekilde bir cümle kurmaktadır:
‘Selâhattin Pınar’ı tanıtmak belki ilk hamlede lüzumsuz sayılabilir. Çünkü onun yıllar yılı, hasta olduğu zamanlarda bile terk etmediği İstanbul’un musiki sahnelerinde o kadar alışılmış, o kadar sevilmiş, sahnenin perdesi gibi, ışıkları gibi, kulisleri gibi bir hüviyetli şahsiyeti vardı ki bütün bir koca şehir halkı tarafından tanınırdı.
Orada daima coşkun, heyecanlı, hararetli ve aynı zamanda hâkim ve işini bilir hali ile sahneye adımını attığı andan itibaren çıkıncaya kadar ısrarlı alkışlarla karşılanır ve uğurlanırdı. Tam manası ile popüler bir sanatkâr.
İstanbul’un her devirde bir ayrı eda ve tavırda yarattığı halis İstanbul çocuğu idi.’
İskender Pala yıllar önce tanıdığım, çalışmalarını takip ettiğim iyi bir yazar. Nitelikli eserlerinin çok okunması da ayrıca onu edebiyatımızda önemli kılıyor. Çünkü yazdıkları kurgu edebiyatında yerini almıştır ama içinde bilgi ve araştırma vardır, edebiyat zevkinin yanı sıra öğrenme özelliğinden de yararlanırsınız.
İskender Pala’nın belirtilmesi gereken bir özelliği de divan edebiyatını kitlelere sevdirmesi, genç kuşak tarafından okunmasını sağlamasıdır.
Editörlüğünü Nagihan Gür’ün yaptığı ‘İskender Pala Armağanı’ (Kapı Yayınları), birkaç açıdan önemli bir çalışma. Armağan kitapları, o kitapları okuyanlara yeni bakış açıları sunar, okumayanları da okumaya sevk eder.
Gür, Önsöz’de hocası İskender Pala’yı ve kitabı anlatıyor: “Elinizdeki bu kitap, ömrünü divan edebiyatı araştırmalarına adamış, yazdığı akademik yazılarla ve kurgusal metinlerle Osmanlı kültürü ve tarihini her düzeyden okura benimsetmeyi başarmış ilkeli bir akademisyene, üretken bir yazara ve mütevazı bir kültür adamına sunulmuş ‘gecikmiş’ bir armağandır. Armağan kitabını ‘Anı Yazıları’ ve ‘Akademik Yazılar’ olmak üzere iki temel bölüme ayırma fikri, yazar listesi oluşurken şekillendi. ‘Anı Yazıları’ başlığı altında Osmanlı/Türk edebiyatı çalışmalarına önemli katkılar sağlamış yazarların/akademisyenlerin yazılarına yer verildi.”
Kimler yazdı: Namık Açıkgöz, Beşir Ayvazoğlu, Yakup Çelik, Mustafa İsen, Nihat Öztoprak...
İskender Pala Armağanı
Necip Fazıl Ödülleri’nde 6 ayrı dalda 7 isim ödüle layık görüldü.
Önemli edebiyatçı ve fikir adamlarından Necip Fazıl’ın manevi ve kültürel mirasını yaşatmak amacıyla Star Gazetesi tarafından düzenlenen Necip Fazıl Ödülleri’nin 2021 yılı kazananları açıklandı.
Ödül 8 yıldır veriliyor.
Jüri üyeleri: Prof. Dr. M. Fatih Andı, Prof. Dr. Hicabi Kırlangıç, Prof. Dr. Turan Karataş, Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Murat Özel, Necip Tosun
NECİP FAZIL ÖDÜLLERİ
Necip Fazıl Şiir Ödülü: Mustafa Aydoğan
Necip Fazıl Hikâye-Roman Ödülü: Mukadder Gemici
Necip Fazıl Fikir-Araştırma Ödülü: Prof. Dr.
Kutuyu açtığımda ilk olarak bir sertifika ile karşılaştım.
Folkart Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Sancak’ın sunum yazısı:
“Kurumumuzun kuruluşunun 15. yılında; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk’u, Cumhuriyet Türkiye’sinin kuruluşunun taçlandırıldığı, Kurtuluş Savaşı’nın derin izlerini süren, en temel tarihsel tanığı olma özelliğini taşıyan NUTUK, bu ülkeyi gelecek nesillere emanet eden bir anlayışın, kutsal bir belgesidir.”
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1927’de okuduğu Nutuk’un TBMM üyeleri için hazırlanan ‘özel nüsha’sının tıpkı baskısı, bu özel nüshanın Prof. Dr. Zafer Toprak tarafından ‘Latin harflerine çevirisi’ ve ‘egemen ulus anlayışını içeren yorumu’ Folkart’ın kuruluşunun 15. yılı anısına özel olarak numaralandırılıp 1.500 adet basılmış.
Projenin direktörlüğünü ise Fahri Özdemir yapmış.
EGEMENLİĞE GİDEN YOL
Serginin açılış konuşmasını Milliyet Sanat Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Filiz Aygündüz yaptı:
“Bundan tam 49 yıl önce Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi tarafından, haftalık kültür sanat eki formunda yayın hayatına başladı. Yıllar içinde 128 sayfalık, aylık sanat dergisine dönüştü.
İlk yarışmaya Türkiye’nin dört bir yanından 200’e yakın sanatçı, eserleriyle başvurdu.
Pandemi arasından sonra bu yıl Heykelde Yeni Keşifler Yarışması’nın ikincisini düzenledik. Yine büyük bir katılımla karşılaştık. Bu yılki Seçiçi Kurulumuz’un seçtiği 10 eser arasındayız şimdi. Bu yıl yarışmamız, üretim ve yurtdışı eğitim destekleriyle heykel sanatındaki yeni keşiflere sunduğu katkıyı artttırdı. Bu katkılara yıllar içinde yenileri de eklenecek hiç kuşkusuz.
Son olarak Milliyet Sanat dergisine verdiği desteklerini hiç unutmayacağımız Sayın Erdoğan Demirören’i saygıyla yâd etmek isterim. Heykelde Yeni Keşifler Yarışması’nın mimarı Sayın Meltem Demirören Oktay başta olmak üzere tüm Demirören Ailesi’ne, yaptığımız projelerde her zaman yanımızda olan Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sayın Mete Belovacıklı’ya ve bu yıl sponsorluğumuzu üstlenen Mesa Holding’e ise teşekkürlerimi sunuyorum.”
Heykelde Yeni Keşifler Seçici Kurulu:
Aslı Sümer