Açılış konuşmasını Murat Gülsoy’un, kapanış konuşmasını Birhan Keskin’in yapacağı sempozyumda, Akif Kurtuluş, Altay Öktem, Asuman Susam, Deniz Durukan, Gökçen Ezber, Kerim Akbaş, Nilay Özer ve Zeliha B. Cenkci, küçük İskender’in şiirinin gezindiği alanları, kurcaladığı meseleleri, çomak soktuğu arı kovanlarını, ayrıksı dili, sesi, sözcükleri ile başına buyruk, özgün yazılı mirasını farklı açılardan ele alıp irdeleyecekler.
küçük İskender
Program:
Açılış Konuşması: Murat Gülsoy
1.Oturum:
Moderatör: Gonca Özmen
Bir Yeraltı Fenomeni ve Yıkım Ustası Olarak küçük İskender /
Bir zamanlar Devlet Opera ve Balesi’nde seyredilen operaların küçük kitaplar halinde librettoları da yayımlanırdı. Türkçe çevirilerini okurduk.
Radyolarda, televizyonlarda klasikleşmiş deyişle izahlı müzik programlarının olmayışı, seyircinin bilgilenme isteğini ihmal ediyor.
Özellikle kültüre ağırlık veren kanallarda konserler ve opera temsilleri için açıklamalar yapılmasını öneriyorum.
Gene de operaya dair satılmakta olan iki kitabı anımsatayım:
- Opera Tarihi Cevat Memduh Altar
Dört ciltlik bir eser olan Opera Tarihi, opera sanatının eski Mısır ve Yunan uygarlıklarıyla Ortaçağ Avrupası’ndaki ilk izlerinden başlayarak Rönesans’la birlikte operaya başlangıç olan müzik hareketlerini inceledikten sonra, 16. yüzyılın ikinci yarısında İtalya’da başlayan gerçek operanın 20. yüzyıl sonlarına kadar geçen 450 yıllık gelişimini aktarmaktadır. Eserin bu cildi, operanın uzak geçmişteki ilkel izlerinden başlayan gelişimini 19. yüzyıldaki Wagner dönemine kadar incelerken, her dönemin dünya çapında ün yapmış bestecilerini ve belli başlı eserlerini de içermektedir.
Cevat Memduh Altar’ı tanıdım, onun kültür/müzik hayatımızdaki yerini öğrenmek isteyenler, oğlu Ahmet Altar’ın ‘Sanatın Işığında 78 Yıl’ kitabını okuyabilirler. Benim de o kitaba bir giriş yazımı koydular.
- 100 Opera
Öykü yazarı Nursel Duruel’in ‘Geyikler, Annem ve Almanya’ kitabı
40 yaşına bastı. Henüz dosya aşamasındayken Akademi Kitabevi Öykü Ödülü’nü almıştı. 1982’de yayımlandıktan sonraysa bir büyük ödüle, ‘Sait Faik Hikâye Armağanı’na değer görülmüştü.
‘Yazılı Kaya’daki Burgaç’ öyküsüyle de ‘Yunus Nadi Yayınlanmamış Öykü Ödülü’nü kazandı. İyi bir yazar olmasının yanı sıra Türk edebiyatının takipçisidir. Çeşitli jürilerde birlikte çalıştım, bu yanına da değinmek gerekiyor. Getirdiği yeni duyarlıklar, şiirsel tatlar ve inceliklerle dolu anlatımıyla bilinen Nursel Duruel’in ‘Geyikler, Annem ve Almanya’ kitabı 40’ıncı yılında özel bir baskıyla okurunu
selamlıyor.
İçindekiler:
* Geyikler, Annem ve
Almanya
“Yeme-içme ve barınma ile birlikte örtünme, insanın üç temel ihtiyacından biridir.
Elyaftan başlayarak iplik, kumaş, boya, baskı ve apre işlemlerini bünyesinde toplayan tekstil sanayisi, giyim ve giyim dışı mamul ürünler için ihtiyaç duyulan kumaşı üretir. Her ne kadar mamul ürünleri ortaya çıkaran konfeksiyon başlı başına bir sanayi dalı olsa da tekstil üretim zincirinin son halkasıdır.
İlk insanların sadece soğuğa karşı bir tedbir olarak düşündükleri giyim zaman içinde süslenme, sosyal statü, rahatlık, kültür ve din olgularıyla farklılaşmalar sergileyerek gelişmiştir.
Yirmi yıl boyunca yurtiçi ve yurtdışı müzayedelerden toplanan kartpostallarla hazırlanan bu kitap, Türk tekstil sektörünü kartpostallar üzerinden ve bir koleksiyoncu gözüyle anlatmaktadır.”
Kartpostal, genç kuşağın şimdilerde kullanmadığı bir iletişim aracı.
Ana başlıklar:
Osmanlı Dönemi
Cahide Sonku’nun şaşırtıcı, görkemli dünyasını ustaca yansıtmıştı.
‘Beklenen Şarkı’dan bazı görüntüler hâlâ belleğimde, saz heyetini bile anımsıyorum.
Masamda nicedir yazılmayı bekleyen Eyüphan Erkul’un ‘Cahide’ kitabın okumaya başladım.
Alt başlığı şöyle: ‘Melekler Yeryüzünde Yaşayamaz’
Editörden başlıklı yazının imzası İclal Aydın:
“Sevgili Eyüphan Erkul birkaç yıl önce Cahide Sonku üzerine yazdığı bir senaryonun ilk taslağını göndermişti. Okurken ‘Keşke bu bir roman olsa’ demiştim içimden. Sonra bir cüret, bu fikrimi sevgili Eyüphan’a ilettim. Ne şans, o da fikre sıcak baktı.
Sinemamızın ilk büyük yıldızı
Kitapta 24 yazarın yazıları var. Anılar, yeni biyografik belgeler, ilk defa gün yüzüne çıkan arşiv dokümanları, notalar, fotoğraflar, diskografik bilgilerin olduğu özgün bir çalışma...
Kitapta, ilk kez yayınlanan bilgiler ve belgeler çoğunlukta. Ama Süleyman Şenel imzasını taşıyan: ‘Âşık Veysel’in Sahibi Meçhul Ses Hazinesi ve Bir Albümün Oluşum Hikâyesi: Bana da Banaz’da Pir Sultan Derler’ başlığı ile, sevgili dostum Hasan Saltık’a ithaf edilen yazı, beni ayrıca çok mutlu etti.
Bu yazısında Şenel, 2018 yılında Kalan’dan yayınlanan ‘Bana da Banaz’da Pir Sultan Derler’ albümünde yer alan ses kayıtlarının, Prof. Dr. Halet Çambel’in kayıp bantlarının önemli bir kısmı olduğunu anlatıyor ve bu konudaki keşfini nasıl yaptığını kaleme getiriyor... Kısacası, bugüne kadar kayıp olduğu bilinen Prof. Dr. Halet Çambel’in Âşık Veysel kayıtlarının tamamının bulunduğunu okuyucusuna müjdeliyor.
Arkeolog Prof. Dr. Halet Çambel, Âşık Veysel ile Adana/Kadirli’de, Karatepe-Aslantaş kazıları sürerken, 26 Mart 1961 tarihinde görüşmüş. Mimar, gazeteci ve şair olan eşi Nail V. Çakırhan ile birlikte Âşık Veysel’den 40’ı aşkın türkü ve eski usta âşıkların deyişlerini kaydetmiş. Âşık Veysel, bantlara kendi şiirlerinden 12 tanesini de kendi sesi ile okumuş ve fıkralar da anlatmış.
Prof. Dr. Halet Çambel’in sadece Âşık Veysel’den değil, Ruhi Su, Sabahattin Eyüboğlu gibi dostlarından da ses kayıtları yaptığı biliniyor. Halet Hanım’ın diğer kayıp bantları da bulunduğunda yayınlanacak.
Fikret Otyam’ın Anadolu’da yaptığı gezi kayıtlarının da bunların arasında bulunduğu sanılıyor.
Ekrem İmamoğlu’nun Sunuş’undan sonra Süleyman Şenel’in ‘Nevruz Çiçeği Veysel’ başlıklı Giriş yazısı var:
“21 Mart 1973 günü, çok sevdiği Sivas’ın Şarkışla’sına bağlı Sivrialan köyünde sadık yârine sırlanan
Bizde Doğu ve Batı, kültür tarihimizin her alanında birlikte değerlendirilir. Çoğu zaman da ikisi arasına aşılamayacak setler konur. İkisinden birinin taraftarı olmak zorunda bırakılırız. Oysa insanlık tarihinde kıtaların, zaman dilimlerinin birçoğunda etkileşim kavramı öne çıkar.
Türkiye nerededir, bütünü görmeden anlamak mümkün değildir. Önce tarih içinde kavramların gelişimini, tarihini öğreneceğiz, sonra da doğru bir karara varacağız. Müzikolog ve yazar Gülper Refiğ’in yeni kitabı ‘Ruh Doğu’dur Beden Batı’ bu açıdan bildiklerimizi ve inançlarımızı gözden geçirmemizi ve tartışmamızı sağlıyor.
Özellikle genç kuşak bazı unutkanlıklar, ihmaller yüzünden bugünü anlamakta zorlanıyor, çünkü bir platforma oturtamıyorlar meseleyi. Bu kitap özellikle onlara yardımcı olacak, sunulan zengin malzeme içinden seçim yapabilecekler. Kitapları okuyacak, müzikleri dinleyecekler.
‘Ruh Doğu’dur Beden Batı’
Gülper Refiğ
Boyut Yayın Grubu
Ahmet Say müziğin uygulamasını da bildiği için, kitapları teori ile pratiğin ortak güvencesini içerir.
Müziğin bir bütün olduğu gerçeğinden yola çıktığı için ülkemizde ve dünyadaki bütün türler üzerine yargıları müziği sevenler ve anlayanlar için bir başvuru kaynağıdır.
Onun müzikolog kimliği dışında edebiyat dünyasındaki yazarlığı ve dergi yöneticiliği de belirtilmelidir. Edebiyata yeni bir güç getiren, genç yazarların yazılarını yayımlayan adların da yetişmesini sağladı. Onunla ilgili yazılacaklarda bu hareketi ayrıntıyla anlatmaları gerekir.
Ahmet Say’la son olarak Seferihisar’daki bir toplantıda görüştük. Sanat ve devlet ilişkisi üzerine önemli saptamalarını dinledim.
Değerlerimiz üzerine yaşarken incelemeler, araştırmalar, onların çalışmalarına dair yazılar çıkmıyor. Aramızdan ayrıldıktan sonra bir övgüdür gidiyor.
Kitaplarını anımsatmak isterim:
Müzik Tarihi