Ülkelerin marşları bu inancın göstergesidir.
İki Almanya birleşip duvar yıkılırken çalınan beste Beethoven’ın ‘Dokuzuncu Senfoni’siydi. Bu koral senfoninin şiiri de Schiller’e aitti, ‘Neşeye Övgü.’
The Secret Trio’yu dinlerken geliyor aklıma bunlar.
Albam hakkında bilgiler yer alıyor kapakta:
Üçüncü stüdyo albümleri ‘Coexist’ (Bir Arada Var Ol) ile dünyayı sadece gördükleri gibi değil, aynı zamanda olmasını diledikleri gibi resmeden bir şarkılar bütünü seçiyor. Bir arada var olmak da, aslına bakılınca, kendinden farklı olanın barış içerisinde yaşamasına izin vermektir.
Ve bu dönemde müzisyenler, albümün isminin dediği gibi, gerçekten de bir arada var oluyorlar. Makedonyalı klarinetçi İsmail Lumanovski, Ermeni udi Ara Dinkjian ve Türk kanuni Tamer Pınarbaşı birlikte çaldıklarında pür bir neşe yayıyorlar, ortaya çıkan müzik ise hem her birinin kendi geleneklerinde derin köklere sahip hem de şaşırtıcı derecede yenilikçi. Düzenlemeleri ve besteleri Batılı armoni renklerini mikrotonal modlarla, ilhamını cazdan alan doğaçlamayı ‘aksak’ zaman işaretleriyle ve klasik müzik kültürünü folk melodileriyle harmanlıyor.
CD’yi dinlerken ilk gençlik yıllarında bahçemizde düzenlediğim amatör konserleri anımsadım. Türk müziğinin seçkin parçalarını icra ediyorduk, amatör bir zevkle.
İlhan Berk ne yazmıştı?
“Sahi siz mi geldiniz, saksılarım ışıdı”
Çarşamba gecesi televizyondaki Mozart’ın ‘Türk Marşı’nın icrasını Can İncir’den dinledim. O çalışın ardında müziğe adanmış bir ruhun duygularını hissettim. Hayal gücüm hemen devreye girdi, Mozart çalınca müziğin eşsiz dehasını hatırladım.
Sayılarda yanılmıyorsam, Mozart dört yaşındayken bir melodi çalıyorlar, daha sonra tuşları bir bezle örtüyorlar, onu tekrar ediyormuş.
İnsan bir mesleğe, bir sevgiye kendini adadı mı mutlaka başarıya ulaşıyor.
Ailelerin çocuklarının yeteneklerini destekleme konusunda çok önemli bir görev üstlendiklerini tekrarı gereksiz buluyorum. Hangi alanda yeteneği varsa o alanda destekleyin. Kredi çekip oğluna piyano alan anneye de saygılarımı sunuyorum.
‘Türk Marşı’nın birçok icrasını dinledim, çok severek çaldığını söylediği Horowitz’in icrası kulağımda yer etmiş.
Yeteneği destekleyeceklerini söyleyen iyi piyanistlere onun üzerinden ellerini çekmemelerini rica ediyorum.
Türk müziğinin önemli bir adıydı, besteciliğiyle, icracılığıyla, televizyon programlarıyla.
Yıllar önceki bir yazımda ilk cümlem şöyle:
“Bazı müzisyenler sazlarıyla bütünleşirler, onlarsız yaşayamazlar, hayatını anlamlandıran o sazdır. Dertlerini söyler, mutluluklarını duyurur.”
‘Altmış Yıllık Aşk’ CD’sini dinlerken bir ömrün özetini öğrendim. Onun içinde solo icraları, besteleri de yer alıyordu.
CD’nin başında ‘Tanburuma’ adlı şiirini okumuştu:
Yıllarca sevgilimdi çeken o’ydu nazımı
Öldüğüm gün benimle gömün kabre sazımı
Engin Özendes’in hazırladığı ‘Tarih Size Bakıyor - Ara Güler Fotoğraflarında Arkeoloji’ bu özelliğiyle önem taşıyor.
Kitabın başında Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un ‘Takdim’inden birkaç satır:
“Ara Güler Müzesi’nin katkılarıyla yayıma hazırladığımız ‘Tarih Size Bakıyor’, büyük usta Ara Güler’in benzersiz perspektifinden Afrodisias, Nemrut, Karatepe, Efes, Bergama, Göbeklitepe gibi alanların yanı sıra Orhun Yazıtları’na da bakışlar içeriyor. Ara Güler, Enstitü’de tecessüm etmesini arzu ettiğimiz çağlar üstü bakışı ve estetiği sanatıyla ortaya koyuyor.”
‘Sunuş’, Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü Yayın Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nevzat Çevik’in:
“Fotoğraf şiire gebedir. Aynı zamandan değil ama aynı soydan gelirler. İkisi de yormaz insanı. İkisi de lafı uzatmadan en kısa ve en etkili yoldan söylerler söyleyeceklerini. Biri kulaktan, biri gözden girer beyin ve yürek derinliklerine. Biri kalemle yazılır, biri ışıkla. Fotoğraf, hiçbir zaman ulaşamayacağınız her şeyi zamanın derinliklerinden size taşır. Ay yüzeyindeki ayak izleriyle, hiç görmediğiniz Atatürk’ün kararlı mavi gözleriyle, uzaktaki sevgililerinizle ya da soluk bir siyah beyaz düzlemde Ayıntab’ın en erken resmiyle ve daha milyonlarca niceleriyle hep fotoğraflarda buluşuruz. Derinliği sadece 200 yıl olsa da elimizdeki en güvenilir zaman yolculuğu aracıdır fotoğraf: Belgedir. Şimdiki zamanın photoshop hilelerini saymazsak doğrucudur da: Tarafsız ve adil davrananları, gördüğü gibi yorumlayanları bu nedenle ‘objektif’ diye niteleriz.
Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü’nün AB Projesi aracılığıyla organize ettiği Ara Güler’in arkeoloji içerikli fotoğrafları sergisinin küratörü olan sevgili Engin Özendes çok başarılı bir sergi gerçekleştirdiği gibi bu kataloğu da yayına hazırlamıştır.”
Engin Özendes
Editör ve düzeltmen.
Çoğunlukla onların adı es geçilir.
Türk yayıncılığı ikisinin vazgeçilmezliğini biraz geç anladı. Ayrıca editörün eleştirel baskıdaki işlevi de unutulmamalı.
Ben gerek Hürriyet Yayınları’nda, gerek Altın Kitaplar Yayınevi’nde, gerek Simavi Yayınları’nda iki arkadaşın varlığını ihmal etmezdim.
Üçüncü bir özelliğe de değineceğim, kitapların başında giriş ya da önsözlerin yer alması.
Yalnız çeviri kitaplarda değil, yerli yayımlarda da böyle bir çalışma hem yazarı hem okuru için gerekli. Ben yeni çıkan kitaplarda yaşayan yazarlar için de giriş yazdım. Amacım, onun bu kitabının dışında başka kitaplarını da tanıtmak, Türk edebiyatındaki yerini de özetle belirlemekti.
Bazı dostlarım ailelerinden, ana babalarından kalan kitapların bağışladıkları yerlerde iyi korunamamasından, ihmal edilmesinden de yakınıyorlar. Bağışlanacak yerin bu anlamda iyi seçilmesi gerekiyor.
Kütüphane raflarını karıştırırken bazen söyleşilere rastlıyorum, bazı kitaplara, dergilere göz gezdiriyorum.
Eski söyleşilerimden ikisini anımsıyorum.
Biri Cemal Reşit Rey’le, diğeri de Muhsin Ertuğrul ile yapılmıştı.
‘Bir Sanatçının Yirmi Dört Saati’ idi dizinin başlığı.
Muhsin Ertuğrul üzerine bir kitap:
‘Muhsin Ertuğrul – 40 Yıl, 40 Yazı.’
Yayım tarihi 1949.
Bakırköy’de benim adıma bir kütüphane açıldı: ‘Bakırköy Doğan Hızlan Halk Kütüphanesi.’
Açılışı, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile İstanbul Valisi Ali Yerlikaya yaptı. Açılışa katılımlarına ve benim için söylediklerine teşekkür borçluyum.
Kütüphanenin oluşmasında, hazırlanmasında büyük emeği geçen Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Ali Odabaş ile çalışma arkadaşlarına da ayrıca teşekkür ederim.
Herkesin bulunmaktan mutlu olduğu bir mekân vardır, benim için bu kütüphanelerdir.
Benim yetişmemi sağlayan, bilgi ve görgümü arttıran, ailem ve hocalarım kadar kütüphanecilerdir. Onlara çok şey borçluyum.
Aramızdan ayrılanları rahmetle anıyorum, yaşayanlara da uzun ömürler diliyorum.
Geçen yılı anarken, üzüntüleri, sevinçleri aynı kefeye koyuyorum. Böylece birbirini giderirler umudunu taşıyorum.
Aziz Mahmut Hüdai
2 binden fazla gencin katılımıyla gerçekleştirilecek gecede sahne gençlerin olacak.
Bakanlık, kültür ve sanat yarışmalarıyla, gençlerin sanata sahip çıkan bireyler olarak yetişmesini hedefliyor.
Yarışma hangi kategorilerde düzenleniyor:
- Gençler Arası Şiir Okuma Yarışması
- Gençler Arası Tiyatro Yarışması
- Gençler Arası Bilgi Yarışması
- Gençler Arası Ses Yarışması
- Türkiye Münazara Ligi Yarışması