Bahçeşehir Üniversitesi Fazıl Say Salonu’nda gerçekleşen ödül töreninde Dayıoğlu Ailesi hazır bulundu. “Çocuk Okur Büyük Düşünür” konulu panele, Zeynep-Murat Dayıoğlu, Güneş Dayıoğlu, Müge Sırmabıyık, Tuba Peksayar, vakıf üyesi olarak ben, Latife Boyner, Vali/Mülkiye Başmüfettişi Funda Kocabıyık, İstanbul Eğitimden Sorumlu Vali Yardımcısı Mustafa Kaya, Beşiktaş Milli Eğitim Müdürü Sedat Işık katıldı. “Çocuk Okur Büyük Düşünür” paneli konuşmacı olarak Prof. Dr. Selahattin Dilidüzgün, Doç. Dr. Seda Saraç, Doç. Dr. Özgül İnce Samur, Doç. Dr. Tuğba Çelik Korat ve Esra Yazdıç Demir’in katılımları ile gerçekleştirildi.
Tunç Kurt’un ödülünü, Funda Kocabıyık, İstanbul Vali Yardımcısı Mustafa Kaya, yazar Gülten Dayıoğlu, Murat Dayıoğlu ve Cemal Dayıoğlu takdim etti.
Gülten Dayıoğlu Ödülleri Organizasyon Komitesi Sekreteri ve Sözcüsü Murat Dayıoğlu yaptığı açıklamada; “Türk dilinin olumsuz etkilerden arındırılmasını, Türkçe’yi doğru ve yalın kullanan yeni kuşak yazarların ve araştırmacıların yetişmesine katkıda bulunmayı amaçlıyoruz. Yarışmamız aynı zamanda bir Türkçe ödevi olarak da kabul edilmelidir” dedi.
Tunç Kurt - Gülten Dayıoğlu
Gülten Dayıoğlu’nun hem 61’inci sanat yılını hem de doğum gününü kutlamak adına Galatasaraylılar Cemiyeti’nde Gala Gecesi düzenlendi.
Geceye katılanlar arasında Latife Boyner, Gülten Dayıoğlu, Zeynep-Murat Dayıoğlu, Lerzan Boyner; Selim-Emel Bayraktar, Sinem Uslu, Tuba Peksayar, Gülbin Simitçioğlu, Müge Sırmabıyık, Elif Balkuv, Hülya Kalyoncu, Funda Kocabıyık, Sibel-Ferruh Karakaşlı gibi isimler vardı.
Gelini
Atatürk’ün Adnan Saygun’a opera ısmarladığını düşündüğümüzde bu anmaların olağan olduğu kanısındayım.
Çeşitli kentlerde, Batı bestecilerinin operalarının yanı sıra Türk bestecileri de icra edilmeli.
Konservatuvardan mezun olan genç kuşak sanatçıların özellikle bu operalarda görev almasını öneriyorum.
Dünyaca tanınmış opera bestecilerinin sahnelenmesi belki daha çok seyirci çekebilir, ama devletin bir kuruluşunun da seyirciye bu eserleri sunmasını ben görev sayıyorum.
Programları yaparken Türk bestecilerine mutlaka yer verilmeli.
Yalnız Türk opera bestecilerinin değil, diğer türlerdeki Türk bestecilerinin yapıtları da başta Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası olmak üzere programlara daha çok alınmalı.
Onlar çalındıkça yeni bestecilere motivasyon olacaktır. Yoksa hiçbir Türk bestecisi beste yapmaz.
Bazı özel kültür kuruluşlarının bu konudaki desteklerini sevgiyle karşılıyorum.
Muhit dergisindeki bölüm:
-Rasim Özdenören ile yapılmış ve hiç yayınlanmamış söyleşi:
-Yazmak bir derdinin olması demektir.
-Olağan dergisi
-Dosya:
-Rasim Özdenören
-Muhit’teki söyleşide sorular Bahar Emre’nin:
-
Kitabın adı ‘Türk Tarihinde İz Bırakan Kadınlar’.
Ayrıntıdan önce özet bir tanıtmayı alıntılamalıyım:
“Kadın, insanın yeryüzünde varoluşundan bu yana nesilleri devam ettiren ana unsurlardan biri olmuştur. Kadın sevgiyi, terbiyeyi, dili, dini ve bütün kültürü nesillere aktaran ilk öğretmendir. Kadının statüsü ve değeri her toplumun kendi inançları, değerleri, normları, kültürü ve hayat biçimi doğrultusunda farklı biçimde şekillenmiştir. Bütün bu algılar toplumların mitolojisine, destanlarına, efsanelerine, yazılı kaynaklarına, diline, müziğine, yapıtlarına, tutum ve davranışlarına yansımıştır. Her toplumun dilinde, kadınlarla ilgili ad, sıfat, hitap şekli, deyim ve atasözleri, çoğunlukla diğerlerinden farklıdır. Toplumun kız çocuklarına ve kadınlara karşı kullanmış olduğu dil, o toplumun bilinçaltıyla birlikte, kadın ve erkek algısını göstermesi açısından oldukça etkili bir veridir.
Kitapta, Türk – İslâm tarihi boyunca anne ve kızlarımızın adlarını taşıyarak şerefyâb oldukları Hz. Hatice’den Hz. Fâtima’ya, Osmanlı tarihinin en güçlü ve en etkili kadınlarından biri olan Hürrem Sultan’dan Osmanlı hanedan mensupları arasında yetişen tek kadın şair Âdile Sultan’a, maarif perver bir Türk kadını olan Hanife Hanım Melikova’dan Rusya Türkleri arasındaki kadın hareketinin önderi Şefika Gaspralı’ya, Aziziye Kahramanı Nene Hatun’dan, II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemi edebiyatının önemli temsilcilerinden Halide Edip Adıvar’a kadar Türk tarihinde iz bırakan kadınlar her biri alanında uzman akademisyenler tarafından incelendi.”
Araştırmacılar:
- Latife Kabaklı Çimen
- Başak Kuzakçı
Konferansın bir arasında Atatürk’ün vapuruna gittim, orada resim çektirdim.
19 Mayıs, Atatürk’e ait birçok konuyu anımsatır. Özellikle genç kuşak bugün gene Atatürk’e ait başta Nutuk olmak üzere birçok eseri okumalı.
Kendilerine emanet edilen Cumhuriyet’i, getirdiklerini yeniden incelemeliler. Çünkü 19 Mayıs bir başlangıçtır, onun gelişimini, bugünü değerlendirecekler.
Atatürk anmalarında dikkatimi çeken bir unutuş var. Anmalarda, gençlik yıllarımızda, onun hakkında yazılanlar toplantılarda okunurdu.
Özellikle birçok şairin şiirini dinlerdik.
İnternetin olduğu bir dünyada bunları kaç kişi okuyor. Merak ediyorum doğrusu.
Onun müzik hakkındaki düşüncelerini de incelemenizi tavsiye ederim.
Bugün onun sevdiği parçaları dinlediğiniz gibi
Bu festivalden önce yazları İstanbul müzik açısından kurak günler geçirirdi.
Sadece bazı bahçelerde Türk müziği konserleri verilirdi. Bu yerler de İstanbul’da Tepebaşı, Küçük Çiftlik Parkı idi. İstanbul Müzik Festivali başladıktan sonra dinleyiciler dünyanın önemli solistlerini ve orkestralarını dinleme imkânı buldular.
Festival başlamadan önceki yıllarda Saray Sineması’nda ünlü solistler konser verirlerdi. Bu konserleri de Filarmoni Derneği düzenlerdi.
Müzik Festivali’nde ilk yıllarda mekân olarak eski AKM kullanılırdı. Diğer yer de Açıkhava Tiyatrosu idi. Sanatçılar, festival yöneticileri, yağmur yağmasın diye bekleyişe girerlerdi. Açıkhava’da Aydın Gün’e bir çoğumuz eşlik ederdik.
Diğer bir mekân da Aya İrini Kilisesi idi. Bahçede, girişte de oradaki sanatçının ya da orkestranın CD’leri satılırdı.
Nejat Eczacıbaşı’ndan sonra bayrağı Şakir Eczacıbaşı aldı.
Leyla Gencer
Latif Onur Uğur’un ‘Tanzimat ve Servet-i Fünun Edebiyatı Okumaları’ kitabını salık vereceğim.
‘Sunuş’ta Türkçe öğretmeni Zeynep Albayrak kitabı tanıtıyor:
“Bu eser, geçmişi anlatmakla kalmıyor; tarihin tozlu raflarında hatırlanmayı bekleyen yaşamlara tüm çıplaklığıyla ayna tutuyor. Ve bunu sade, yalın, arı bir Türkçe ile yapıyor. Nitekim eser bir aydınlatma amacı güdüyor.”
Uğur, ‘Önsöz’de de kitabın oluşumunu kaleme getiriyor.
Ana tanıtma yazıları:
* Romantik Edebiyat ya da Edebiyatta Romantizm
* Edebiyatta Realizm
* Tanzimat Edebiyatı
Uğur, kitabını şöyle tanıtıyor: Bu kitap; Rossini operaları ile koral ve enstrümantal eserlerini dinlemek isteyenlere, yardımcı bilgi ve fotoğraflarının sunulduğu bir kaynak olması amacı ile hazırlanmıştır. İzlenecek bir operanın ne zaman, hangi şartlarda ve nasıl oluşturulduğunun bilinmesi, librettosunu kimin yazdığı, eserin değerlendirilmesinde büyük önem taşımaktadır. Aynı şekilde ilk sahnelenişi, sonraki sunumları ve güncel yorumları hakkındaki bilgiler de eser geçmişi hakkında kıymetli fikirler verecektir. Fakat bir operanın izlenebilmesi için en önemli bilgi; eserin ne anlattığı yani konusudur. Dramatik, trajik ya da komik unsurlar ancak bu bilgilere göre doğru anlaşılabilir ve değerlendirilebilir.
Bestelenme sırasına göre düzenlenen bu bilgilere fotoğraflar eklenerek sahneleme özelliklerinin (dekor, kostüm, teknik, arka hikayeler vb.) bir kısmı da yansıtılmaya çalışılmıştır. Bazı sahnelemelere ait sanatsal yorumlar da kaynak belirtilerek ve italik harflerle ilgili opera bilgilerinin sonuna eklenmiştir.
Koral ve dini eserlerin ne anlattıklarının anlaşılabilmesi için metinleri Latince ya da İngilizce’den Türkçe’ye çevrilmiş ve ilgili metnin sonunda ek olarak sunulmuştur.
Rossini’nin tüm eserlerinin internet üzerinden bulunmasına yönelik bir “eser arama isimleri” ve “web sitesi adresleri” listesi de çalışmanın sonuna eklenmiştir.
39 opera ve 6 farklı başlıklı esere ait bilgi ve fotoğraflar tüm Rossini severlere yapacakları izleme/dinleme faaliyetlerinde yardımcı olabilmek amacı ile ilgiye sunulmuştur.
TEŞEKKÜR
Klasik Batı müziği ile tanışmamda ve bu alanda ilgi, bilgi, zevk ve kültür sahibi olmamda maddi manevi büyük katkıları olan dünyalar kıymetlisi babam merhum