Hatasız pas yapan, hücuma kontrollü çıkan, İstanbulspor kalesini sık sık yoklayan sarı lacivertliler, 13. dakikada Luciano'nun kafa golüyle 1-0 da öne geçince, ‘‘Nihayet rahat bir galibiyet alacak. Futboluyla da taraftarını sevindirecek’’ dedik..
Keşke söylemez olaydık, gene çok fena yanılmışız.. 15. dakikadan sonra, görüntü eskiye döndü. Gene aslan çıktı kükredi, ardından ‘‘gerilim filmi’’ başladı. İstanbulspor bir sağdan, bir soldan Fenerbahçe kalesini ablukaya aldı. İlk yarıda Yordanov, ikinci devrede Balili ile Uche biraz becerikli olabilse, Volkan kalesinde devleşmese, Fenerbahçe'nin işi bitikti.
Ön libero Ümit olmalı
Daum, sistemi kafasında şekillendirmiş. Dörtlü savunma, tek ön libero, önlerinde ofansif ağırlıklı üç orta saha ve ikili forvet.. Ancak, sistemi uygulayacak adamları yok.. Ümit'i sağ beke, Fatih'i stopere, Selçuk'u ön liberoya, Ali Güneş'i sağ dışa koymuş. Hiçbiri, buraların adamı değil.. Efendim, daha önce oynamışlarmış.. Ne yapalım yani, şimdi oynayamıyorlar.. Selçuk inanılmaz hatalar yapıyor, topu kullanamadığı gibi, rakibine kaptırıyor. İlk yarıda Musa Büyük'e göstere göstere ikram ettiği bir top var ki, golle sonuçlanmaması, ‘‘Yordanov'un Selçuk'a kıyağı’’ diye nitelendirilebilir. Ön liberoda oynayacak tek oyuncu, Ümit Özat.. Gerisi safsata.. Ali Güneş sadece mücadele ediyor. Topu kullanamıyor, aktif olarak hücuma katkıda bulunamıyor. Fatih, bildiğimiz Fatih.. Ne eksik, ne fazla.. F.Bahçe taraftarının yüreğini ağzına getirmekte son derece mahir.. Tuncay, zorunlu olarak oynatıldığı yerde, her geçen gün mirastan yiyor.
Ders verdiler
Takımda performansını sürdüren oyuncular elbette var.. Özellikle, muhteşem oynayan kaleci Volkan, savunmada Luciano, forvette de kendileri pişirip kendileri yemeye çalışan Nobre ile Hooijdonk ikilisi.. Bu Nobre, inanıyorum ki F.Bahçe'de çok iş yapacak, Hooijdonk'un da yükünü epeyce hafifletecek.
Daum, beğendiğimiz ve kendisini kanıtlamış bir teknik adamdı.. Ne yazık ki, bu Daum bizim eski Daum değil.. Ya istediği oyuncular alınmıyor, nezaketinden ötürü tavır koyamıyor; ya da parasını tıkır tıkır alıyor, keyfi yerinde diye ses çıkarmıyor.. Her iki şık da aynı kapıya çıkar..
İstanbulspor, bir ‘‘onur mücadelesi’’ veriyor.. Parasız, pulsuz, ama haysiyetinden zerre kadar taviz vermeden.. O Saffet Akbaş'ın konuşmalarına, davranışlarına hayranım.. Adam gibi adam.. Arkadaşlarını da kendine benzetmiş.. F.Bahçe'ye kök söktürdüler.. Hepsine helal olsun.. Yenilseler de, küme düşseler de bu fikrim değişmez.. İsterim ki, parasını pulunu zamanında cebine yerleştiren, düşlerimizde göremediğimiz otomobillerle gezen, yemeğinde balığı, bonfilesi eksik olmayan F.Bahçeli futbolcular, onlardan biraz ‘‘sorumluluk dersi’’ alsın..
13 yıl önce yitirdiğimiz İtalyan yazar Alberto Moravia, ‘‘onur, en şiddetli vuruşlarla karşılaşıldığı halde uyuyabilen, ya da küçük bir tırmalamayla ölüm haline gelebilen garip bir yaratıktır’’ demiş..
İlk tanımlama kime uyuyor dersiniz? Ya ikincisi? Karar sizin!