Çok başarılı işlere imza attı bugüne kadar…
Çocukluğunun geçtiği Batmanlı yıllar hikayelerle şarkıların yarattığı ses dünyasının içinde geçer. Ses ve sözlerin sürekli tekrarından çok etkilenir; genç yaşta mitolojik öğelerle tanışıp resim yapmaya başlar.
İstanbul’a taşınması 1997’tir. Beyoğlu’ndaki ilk atölyesinde, biçim, materyal ve yüzeyle ilişki kurma yollarını araştırarak farklı üretim teknikleri denemeye başlar. İşleri yaklaşık on yıllık bir sürece yayılan ve ülke genelinde yürüttüğü etnografik çalışmalarda elde ettiği bulgulara dayanır.
İlk kişisel sergisini “Karanlıktan Sonraki Renkler” işte mitolojik bir öyküye dayanır.
2005’teki “Güneşin İzinde” çok ses getirir.
Belgesellerinde hem fotoğraf vardır hem de sinematik görüntüler…
Yerel sanatçılarla ortak sergileri de ilgi çeker.
Bunda başarılı mekanların, iyi şeflerin büyük katkısı var.
Aslında Anadolu, lezzetleriyle öne çıkan bir coğrafya.
Ama biz bunu anlatmakta, tanıtmakta geç kaldık.
Yerelliğin öne çıktığı bir döneme giriyoruz.
Gastronomide de durum böyle...
Ama geleneksel olanla moderni de birleştirmemiz gerekiyor.
“Biniyorsun uçağa; 45 dakika sonra Selanik’tesin. Selanik İzmir gibi bir kent; daha doğrusu Selanik İzmir’e çok benziyor. İnsan kendini Yunanistan’da evindeymiş gibi hissediyor. Yunanlılar hem Türklere çok benziyor hem de tarihsel birçok ortak yönümüz olduğu için kendini yabancı hissetmiyorsun.
Gide gele benim de epey dostum oldu oralarda; hele Atina’da...
Sokak sokak bilir hale de gelmiş sayılabilirim.
Atina’ya yaz aylarında direkt uçuşlar var.
Önce Sun Express uçtu, ardından Pegasus. Bir süre sonra ikisi de İzmir – Atina uçuşlarına son verdiler.
Şimdi Egean Air uçuyor ve bildiğim kadarıyla da bu destinasyondan epeyce mutlular...
Turizmi iyi bilir, sektördeki gelişmeleri yakından takip eder.
Ve tabii Çeşme’nin gelişmesi için fikir geliştirenlerdendir.
Geçen hafta Antalya’ya giderken uçakta karşılaştık.
Biz bir grup gazeteciyle bazı toplantılar için Antalya’ya gidiyorduk. Akşamları da Aspendos’taki iki konseri izleyecektik. Safina ve Domingo konserleri benim için unutulmazlar arasına girdi.
Dönüşte Çeşme’de sohbet ederken, “Antalya’da ilginç birşey başıma geldi” diyerek, anlattı; “Antalya’da zamanım kısıtlı olduğu için şoförlü bir araba kiraladık. Alanda beni karşılayan kişi benden pasaport istedi. Türk vatandaşı olduğumu pasaportumun yanımda olmadığını söyledim. Aldığım yanıt ‘O zaman biz size hizmet veremeyiz’ oldu. Yıllardır turizmcilik yapıyorum. Bunu anlamış değilim. Arabadan indim ve gideceğim yere başka bir transfer aramak zorunda kaldım. Bir anlamda Antalya’da kendimi yabancı hissettim...”
Dediğim gibi bunu bana anlatan bir turizmci, yıllarca sektör derneklerinde başkanlık yapmış biri...
Daha doğrusu bir bilirkişi...
GastroFest büyük bir boşluğu doldurdu.
Bu coğrafyanın değerlerini daha çok konuşmamıza neden oldu.
Bu sefer de çok önemli bir temayla karşımıza çıkıyorlar.
Su rezervleri ve deniz yaşamını ele alıyorlar.
Pandemide gördük ki; gelecekte karşımıza çıkacağını düşündüğümüz birçok konu için aslında geç bile kalmışız.
İklim kriziyle daha da büyüyen su kaynakları konusunu daha çok konuşmalıyız.
Genç bir Rotaryen olarak, interact olarak kaydımı yaptırdım.
Toplum adına, yaşadığım çevre adına birşeyler yapmak bana çok iyi geldi.
Kendimi daha iyi hissetmeye, hayata karşı daha motive olmaya başladım.
Sosyal projelerde görev aldıkça yenileri eklendi.
Ve her seferinde geleceğe dahi umutlarım arttı.
Yıllar içinde, mesleğimin de getirdiği şartlarla çok sayıda vakfın, sivil toplum örgütünün üyesi oldum.
Büyük şehirde yaşıyorsanız artık gideceğiniz yere ulaşma saatini tam kestiremiyorsunuz.
Son yıllarda bisiklet, motor kullananların sayısında artış olduğunu gözlemliyorum.
Bu rakamlara da yansıyor.
Bir de pandemi döneminde e-ticaret artınca, eve söylenen siparişlerin sayısı katlanınca şirketler mobil araçlarını artırdılar.
İşe geliş gidişlerde scooter kullananların sayısı da bir hayli arttı.
Özellikle gençler scooter kullanmayı çok seviyor.
Kurucuları arasında olduğu ve halen başkanlığını yaptığı DOKTOB, yani Dalaman, Ortaca, Köyceğiz Turistik Otelciler Birliği de bölgenin kalkınması adına önemli işler yapıyor.
Ve elbette takdir de ediliyorlar.
Köyceğiz’in 150 haneli Çandır köyü Türkiye’nin ilk ‘eko köyü’ olarak tescil edildi.
250 milyon izleyicisi olan Çin devlet televizyonu gelerek Köyceğiz’de nar belgeseli çekti.
Artık Uzakdoğu’da Çandır Eko Köyü’nü herkes biliyor.
Bu arada Yücel Okutur’un kurduğu Dalyan Resort SPA da çok önemli bir ödülün sahibi oldu.
2021 yılında dünyanın en önemli turizm kuruluşları arasında gösterilen The International Eco Tourism Society–Eurasia Chapter’ın düzenlediği çalıştayda ‘Eco Tourism’ ödülü Dalyan Resort Spa’ya verildi.