Dedi ki; “Kongremiz, çokluğa ve birliğe yapılan bir çağrıya dönüştü. Biliyorum ki geleceğin Türkiye’si, artık gücünü çeşitlilikten alan bu köklerin üzerinde yükselecek. Böylelikle bu topraklar yeniden canlanacak. Bu canlanmanın şifrelerine gelince... 1. Aramızdaki farklılıkların bizi çoğalttığını, zenginleştirdiğini gördük. 2. Kadınlar olmadan yarım kaldığımızı gördük. 3. Dünyanın kendi etrafımızda döndüğü yanılmasından kurtulup dayanışmayı büyüttüğümüzde hayatın güzelleştiğini anladık.”
Ve devam etti; “Modern iktisat kuramı, doğadaki kaynakların sınırlı, insan ihtiyaçlarının ise sınırsız olduğunu söyler. İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin geldiği nokta ise bunun tam tersini ortaya koydu. Biz bu kongrenin hazırlık çalışmalarında gördük ki, geleceğin dünyasında doğadaki kaynakların sonsuz, insan ihtiyaçlarının ise sınırlı olduğu anlaşılacak. Yoksa bu gezegenin bizi, insan türünü taşıma kabiliyeti yakın bir süre sonra ortadan kalkacak. Klasik iktisadın doğadaki kaynaklara kısıtlı olarak bakması öyle sanıyorum ki döngüsel düşünememesinden kaynaklanıyor. Oysa ki insan uygarlığını ekosistemin bir parçası olarak tasarlarsak, doğadan ödünç aldıklarımız, kullanıldıktan sonra yaşam döngüsü içinde bambaşka bir ihtiyacı karşılayabilir.”
Bazen siyaset asıl konuşmamız gerekenleri ıskalamamıza neden oluyor.
O yüzden maskesiz, eldivensiz, rozetsiz yapılan toplantılara, konuşmalara, buluşmalara ihtiyacımız var.
Bu da yetmeyebilir.
Aynı masada oturup el sıkışarak, sarılarak, birlikte hareket ederek, ortak hayaller kurarak da kalkabilmemiz lazım.
Şanlıurfa ve Adıyaman’dan gelen görüntüler gerçekten dehşet vericiydi.
Her fırsatta yazıyorum.
Türkiye birçok alanda iyi işler yaptı.
Üreten, ihracat yapan bir sanayimiz var.
Organize sanayi bölgelerimizin, serbest bölgelerimizin tamamını gezdim.
Her biri ayrı başarı öyküsüdür.
İzmir depreminden sonra yoğun bir çalışma başlatıldı. Üniversitelerle işbirliğine gidildi ve bir yol haritası çıkarıldı.
Bütün bu çalışmaları destekliyorum.
Şimdi bir eylem planı yapmak gerekiyor.
Kentsel dönüşümle ilgili belediyenin İzbeton şirketi beş bin konutun dönüşümünü sağladı.
Projeler devam ediyor.
Maliyetine yapılan binalar aslında Türkiye’ye de örnek bir model yarattı.
Seçim kararının ilanından 15 gün sonra ise siyasi partilerin ittifak protokollerini YSK’ye iletmeleri gerekiyor.
Siyasi partilerin milletvekili aday listelerini ise 10 Nisan’da YSK’ye sunmaları öngörülüyor.
Kesin aday listeleri ise başvuru tarihinden 10 gün sonra ilan edilecek. Bu tarihin de 19 veya 20 Nisan olması öngörülüyor. YSK’nin yasada belirtilen süreleri kısaltma yetkisi bulunuyor.
Görüldüğü gibi zaman kısıtlı ve her şey bir aya sıkışmış olacak.
Mart aday adaylarının kulisleri, genel merkez trafiğiyle geçer.
Listelerin kesinleşmesinden sonra da geriye sayılı günler kalıyor.
Kemal Demirasal, benim beğendiğim şefler arasındadır her zaman...
Türkiye’de çok başarılı işlere imza attı.
Alaçatı’daki Barbun, Alancha ve Yek restoranlarıyla tanıdık şef Kemal Demirasal’ı...
Tabii Demirasal ailesinin sektöre kazandırdıklarını da unutmamak gerekir.
Annesi Mücella Demirasal’ın Kemal’in bu öyküsünde önemli desteği vardır.
Barbun, Alancha ve Yek, Türk mutfağını yeniden yorumlayan menüler hazırladı.
Ama maalesef biz dönüşümü yanlış anladık.
“Yık yap” bizim kentsel vizyonumuz oldu.
Oysa son depremlerde görüyoruz ki; bu dönüşümü başaramazsak daha çok canımız yanacak, ödeyeceğimiz fatura da çok ağır olacak.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ilçe belediye başkanlarıyla “Afete Hazırlık ve Kentsel Dirençlilik” toplantısı yapmış.
“Dirençli kent” kavramı burada konuşulmuş.
İzmir Afet Risk Yönetim Vakfı’nın kurulması kararı alınmış.
Ben de bir yazımda İzmir Deprem Enstitüsü kurulması önerisi getirmiştim, bu vakıf da benim önerimi kapsar.
Son günlerde sokaklar protestolara sahne oluyor.
Ülke genelinde grevler devam ediyor.
Paris sokaklarında çöp yığınları var. Trenler, metrolar gecikmeli olarak çalışıyor.
Yani Fransa’da hayat kitlenmiş durumda...
Nedeni emeklilik yaşının 62’den 64’e çekiliyor olması...
Bu protestolara rağmen Fransa Senatosu yasayı gündemine getirdi ve oyladı.
Muhafazakarların çoğunlukta olduğu yasama organı, emeklilik yaşını 201 oya karşı 115 oyla onayladı. Yasayı tamamlamak için Senato çalışmaya devam edecek.
Çünkü Türkiye’de her yerde, herkes siyaset konuşuyor.
Birçok ülkede uzun süreli bulundum.
Seçim süreçlerinde bile günlük hayatta bu kadar siyaset konuşulduğuna rastlamadım.
Biliyorum, siyaset toplumun birçok alanında belirleyici oluyor.
Herkes pozisyon alırken Ankara’ya bakıyor ya da bakma ihtiyacı hissediyor.
Ben de diyorum ki...
Siyaseti siyasetçilere bırakalım, günlük hayatımıza bakalım.