Avrupa’nın birçok yerinde seçimler oldu ve bazıları bizimle yakın tarihlerde sandık başına gidecek.
O sonuçlara da bakıyorum; büyük yanılmalar var.
Kabul edilebilir oranların çok ötesinde farklı sonuçlar çıkıyor.
Dolayısıyla seçimlerle ilgili anketlere biraz ihtiyatlı bakıyorum.
Hele Türkiye’de adaylar belli olmadan yapılan anketlere şahsen hiç bakmıyorum.
Salonda konuştuğum bütün siyasetçiler de benzer bir yorumda bulundular.
Bence bunda depremin büyük etkisi var.
Acısı hala içimizde olan bu yıkıcı deprem nedeniyle partiler daha görkemli bir kampanya yürütmek istemedi.
Bunu doğru da buluyorum.
Aslında iletişim olanaklarının arttığını da düşünecek olursak bundan sonra da kampanyalar bu tonda devam eder.
AK Parti Genel Başkanvekili Binali Yıldırım da toplantıdaydı.
Karşılıklı jestleri, iyi sözleri inanın unuttuk.
Aslında bu bize özgü de değil.
Avrupa Parlamentosu’nda da çok sert tartışmalar yaşanıyor.
Demokrasinin beşiği diye geçen Amerika’da konuşulan konulara bazen hayret ediyorum.
Ve özellikle suçlamalar, kullanılan diyaloglar giderek artıyor, sertleşiyor.
Oysa bu tartışmaları yapanların bir araya geldiklerinde, karşılaştıklarında hiçbir şey yokmuş gibi davrandıklarına da şahit oluyorum.
Sosyal medyanın faydalı çok özelliği var ama siyasetin sertleşmesine de çok katkı sağladığını düşünüyorum.
Bana da iyi geliyor.
Hem geleceğin iletişimcileriyle bir arada olmuş oluyorum, hem de onların hayallerini, beklentilerini, düşüncelerini daha iyi anlamış oluyorum.
İlk defa oy kullanacakların sayısı bir hayli fazla ve bu da seçimin kaderini belirleyecek.
Geçenlerde öyle bir ortamdaydım.
Dersin sonuna doğru yaklaşan seçimleri konuştuk.
Şunu söylemeliyim; “Gençler siyasetle ilgilenmiyor” diye bir algı var ya, tamamen yanlış...
Gençlerimiz düşündüğümüzden çok daha fazla memleket meseleleriyle ilgileniyor.
Muhalefetin de, iktidarın da söz verdiği bir konuydu.
Kamuoyunda böyle bir beklenti olunca siyasiler de buna hayır diyemiyorlar.
EYT’yle birçok kişi işlerinden ayrıldı, ayrılıyor; bazıları da kurumları izi verdiği sürece işlerine devam ediyor.
Fransa’da yaşanan gelişmeleri hep birlikte izliyoruz.
Paris sokakları aylardır protestolarla karşı karşıya...
Cumhurbaşkanı Macron sert şekilde eleştiriliyor.
Siyaset sokakta yapılır.
Sosyal medya bu kadar gelişmiş olmasına, Youtube gibi kanallarla dünyaya canlı yayın yapmanıza, bir tweetle milyonlara ulaşmanıza rağmen bu böyle...
Kim aksini iddia ediyorsa tartışmaya hazırım.
Bizim gibi ülkelerde vatandaş siyasetçiyi yanında görmek ister.
Dertlerini dinlemesini, sorularına cevap vermesini ister.
En güzel tweetler bile olsa, harika sözcükler yan yana da dursa bu böyledir.
Aralarında siyasetçiler de var; iş dünyası da, sivil toplum temsilcileri de…
Liste tartışmaları devam ediyor.
İttifaklar olunca, hatta ittifak içinde ittifaklar kurulunca liste yapmak daha da zorlaştı.
Gazeteci olarak bu tepkilere alışığım.
Yani bu hayal kırıklıkları, eleştiriler, hatta eleştiri boyutunu aşıp istifalara kadar giden süreçler beni şaşırtmıyor.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı “Tepkiler olacaktır, CHP hiçbir siyasi partiyle iş birliği yapmasa kendi listelerini çıkarsaydı da yine tepkiler olacaktı. Siyasetler, kişiler üzerinden yürümez. Kişileri konuşmak bu işin teferruatı” demiş.
Birçok siyasetçiyle, aday adaylarıyla konuşuyorum.
Listelerin kimseyi memnun etmediği bir gerçek...
Her partide homurdanmalar var.
Ama şunu unutmamak gerekir; bu seçimi diğerlerinden ayıran önemli detaylar var.
İttifaklar olunca listeleri de yapmak zorlaştı.
Bir de ittifak içinde ittifaklar olunca işler daha da karıştı.
CHP listesinde İYİ Parti’den 6, DEVA’dan 18, SP’den 23, Gelecek Partisi’nden 15 ve DP’den de 3 isim yer aldı. İYİ Parti ile de 11 ilde işbirliği yapıldı.