Paylaş
Zirve öncesinde Londra’da gerçekleştirilen Live 8 konserler dizisinin ilki de aynı vurguları taşıyordu. G8’lere açık bir eleştiri olmasa da dünya kamuoyunun gelir dağılımındaki adaletsizliğe yönelik rahatsızlığının ifade edildiği bir platform oldu konserler dizisinin Londra’da düzenlenen ilk ayağı. Tıpkı yıllar önce yapılan ilk Live 8 konserleri gibi. Ama ne yazık ki o günden bugüne konserleri organize edenlerin, katılımcıların ve izleyicilerin değişmesini istediği alanlarda pek bir değişiklik olmadı. Benim sadece Pink Floyd’un onursal üyesi Roger Waters’ın iyice yaşlanıp detone olduğunu ve Sting’in artık yeni şarkı yapamadığını anlamama yardımcı oldu.
G8’lerin toplantısında faikr ülkelere yapılacak yardımların artırılması konusunun yanısıra yüksek dış borca sahip ülkelerin durumu, küresel ısınma, yükselen petrol fiyatları, Çin’in para birimi yuan’ın yapay düşük tutulmasının dünya ekonomisini verdiği zararlar gibi meseleler de tartışılacak.
G8 zirvelerinin en önemli konusunu son bir kaç yıldır Kyoto Protokolü’nün ABD tarafından imzalanmaması oluşturuyor. Ülkelerin sanayi faaliyetleri sonucu ortaya çıkan atmosferi kirleticigazların miktarınınazaltılmasını ve kontrol altında tutulmasını öngören bu protoköl7e ABD imza koymadı. Hatta zirve öncesi İngiliz basınına konuşan ABD Başkanı Bush, ülkesinin çıkarlarını koruması gerektiğini ve bu nedenle de Kyoto benzeri anlaşmalara imza koymayacağını açıkladı.
Yeni bir dünya mümkün. Yıllar önce Seattle’da yapılan G8 toplantısına karşı dünyanın her tarafından gelen insanlar, kapitalizme karşı net bir karşı duruş sergilemiş ve yapılan gösterilerle zenginleri pek de rahat bırakmayacaklarının işaretlerini vermişlerdi. Zeka seviyesi bir hayli yüksek bu gösteriler dünyanın hemen her yerinde yankı bulmuş ve kapitalizm karşıtları seslerini daha çok yükseltme zenginleri daha çok köşeye sıkıştırma şansı yakalamışlardı.
Fakat zenginler de boş durmamış bu gösterileri önce provoke etmiş, ardından marjinalleştirerek muhalefet etkisini azaltmayı başarmıştı. Hatta küreselleşme karşıtlarının dünyanın çeşitli yerlerindeki eylemleri de bir çok sol yapı ve düşünür tarafından “devrimci turizmi” olarak görülmeye başlanmıştı. Bush’un başlattığı ve Avrupa’nın da heyecanla peşine takıldığı teröre karşı savaş da bu muhalefetin üzerine çöküp etkisini iyice küçültmüştü.
Ama bu kez İskoçya’dan taze bir soluk yükseliyor. Zirve öncesi Pazartesi günü bir grup insan İskoçya’nın başkentinde G8 liderlerine karşı bir hayli sert bir protesto gösterisi düzenledi. Polis ile göstericiler arasında çıkan çatışmalarda 90 gösterici tutuklandı 21 de gösterici yaralandı
Bu gösteri haftasonunuda yapılan 200 bin kişilik gösteri kadar büyük değildi. Göstericiler hem daha az sayıda hem de kent içinde bölünmüş olduklarından yapılan eylemin etkisi de çok büyük olmadı. Ama asıl önemli olan tüm bu kargaşa arasında nihayet birilerinin doğru, insani anlamda bir perspektifle G8 zirvesini eleşirmesiydi. İskoçya’da dün yürüyen insanlar yoksulluğa, gelir dağılımındaki adaletsizliğe karşı değil, bunların sebebi olan kapitalizme karşı tepkilerini koydular ortaya.
Almanya ve İskandinavya kökenli Kara Blok-Black Bloc üyesi anarşistler kafalarında maskeleri ile gösterilere katılırken onlara palyaço ve orman cini kıyafetli protestocular eşlik etti. Tabii ki ingiliz ve İskoç polisleri böylesine bir hafifliğe izin vermeyecekleri için göstericileri şiddet kullanarak dağıttı. Şiddet kullanımının artmasında göstericilerin sayısının haftasonuna kıyasla az olmasının da etkisi oldu elbette.
Ama artık muhalefet de gerçek yolunu bulmuşa benziyor. Edinburgh bir Seattle olmasa da bu ruhun yaşadığını göstermesi açısından önemli.
Paylaş