MESUT Yılmaz ve icra heyetini Yüce Divan'a yollama yolunu açan TBMM'nin ‘‘soruşturma’’ kararı, adı tarihe zina ekonomisi olarak geçecek bir dönemin sonunu tarif ediyor olabilir.
Tarihin sonu!
* * *
Biten dönem devlet üzerinden milleti soyma dönemidir.
Bu dönemde işadamı-siyasetçi-bürokrat üçgeni kendi aralarında bir sarmal yaratarak, herkes sahibi olduğu için sahibinin belli olmadığı kamu kaynaklarınının bir kısmını kendi aralarında ha babam üleştiler.
Osmanlı'da yer yer filiz veren, Cumhuriyet'in idealist huzmesi kaybolduktan sonra ise ortalık yerlere dökülen zina ekonomisi, şahikasına Turgut Özal-Süleyman Demirel dönemlerinde ulaştı.
- Benim memurum işini bilir.
- Verdiysem ben verdim, sözleri ile simgeleşen dönem ortalık yerlere dökülen aile resimleri ile hemen herkesin zihnine zikredildi.
* * *
Ancak, kabul etmek gerekir ki, zina ekonomisinin kendine ait bir raconu olmasına rağmen, dönem Mesut Yılmaz-Tansu Çiller sayesinde ayyuka çıktı.
Ustalarına göre mukayese kabul etmeyecek kadar çapsız olan bu çıraklar, zina ekonomisini daha evvel ait olduğu gizli yatak odalarından çıkarıp ortalığa döktüler.
Çapsızlıkları o kadar açıktı ki, Özal-Demirel dönemlerinde akrabalar araç iken bunların döneminde direksiyonun yönetimi ‘‘eş’’ ve ‘‘birader’’lere kaldı.
İkili bir yandan saç saça dövüşürken, öte yanda birbirlerini aklayınca ‘‘dönülmez akşamın ufkuna’’ pupa yelken açtılar.
* * *
Bu dönemde milyarlarca dolar kamu kaynağı hayasızca ve arsızca yandaşlar arasında pay edilmiştir.
Haliyle bal tutan her parmak parmağını yalamıştır.
Ancak, kanımca oyunun sonunu başını Mesut Yılmaz'ın çektiği bir karakter özelliği hazırladı: Kibir!
Ustalarının tersine başkalarının duygularını da göz önüne alan modeller kuramayan Mesut Yılmaz, empatiden zerre kadar nasibini almadığı için, birliği menfaat birliği olmanın ötesine taşıyamadı.
Açıkçası, kurulan birlikler hiçbir zaman birlik olamadı.
Mesut Yılmaz her sıkıştığında yandaşlarını sattı.
Banka alma karşılığında beraber TV-gazete kurmak için çıktığı çetrefilli yolda ilk sıkıntı karşısında Mesut Yılmaz, Korkmaz Yiğit'i yolda bırakınca, seviyeli birlikteliğin birbirini satması alenen ádet oldu.
Kaybolan emniyet kuryesi için ‘‘Benim haberim yoktu, Başbakan biliyordu’’ sözleri ve evvelsi gün TBMM'de Cumhur Ersümer'in ‘‘Bu anlaşmaların altında Mesut Yılmaz'ın da imzası vardı’’ diyerek kendini savunması birlikteliğin ne menem bir birliktelik olduğunun açık resmidir.
* * *
Zina ekonomisi döneminde yerleşik bir kanı milleti bizar etmiş, tüm umudu yüreklerden silmişti:
- Yapanın yanına kár kalır!
Zina ekonomisi, bu görüş zihinlerden silindiği gün tarih olacaktır.
Ancak, illa ki dokunulmazlıklara dokunmak da şarttır!