STATÜKOYU temsil etmeyi kendisine ‘‘durumdan vazife çıkarmış’’ kesimler bazen öyle zırvalıyorlar ki, taşıdıkları kalıp ile ifade ettikleri sözleri bir araya koymak mümkün değil.
Galiba bu insanlar kendi lehlerine işleyen statükoyu korumak için gerçekleri saptırmaktan bile çekinmiyorlar, yoksa bu kadar cahil olmamalılar.
* * *
1) 4 Haziran 2003 günü TBMM'den iki adet uluslararası sözleşme geçti. Biri ‘‘Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’’ başlığını taşıyor. Diğerinin başlığı ‘‘Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’’. Bunlar ‘‘ikiz sözleşmeler’’ olarak biliniyor. Birleşmiş Milletler Teşkilatı bünyesinde hazırlanmış, 16.12.1966'da imzaya açılmış. Bu iki sözleşme diyor ki:
‘‘Bütün halklar kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir. Bu hak vasıtasıyla halklar kendi statülerini serbestçe tayin edebilir ve ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerini serbestçe sürdürebilirler.’’
Bu maddeye dayanarak bazı duayen köşe yazarları ve İstanbul Üniversitesi Senatosu kıyamet kopardılar.
Kürtlerin bu imza ile kendi kaderlerini çizme hakkı isteyebileceğini ima eden cüppeli ve köşeli zevat ‘‘devletimizin büyük bir tehlike altında olduğunu’’ iddia ediyor. Amaç, AKP'yi sıkıştırmak!
Halbuki ikiz anlaşmalar kendi kaderini tayin edecek halklar olarak ‘‘denizaşırı ülkeler tarafından sömürge (koloni) haline getirilmiş halkları kastettiğini’’ bir ülkedeki azınlıkların ise -bizim Kürtler azınlık statüsünde dahi değil- bu haktan faydalanamayacağını açıkça belirtmiş.
Zaten anlaşma 1960 öncesi sömürgeciliği kastediyor.
İÜ Senatosu cahil mi, yoksa art niyetli mi?
2) 2004'e gidilirken Ege meselesi bir kez daha masaya yatırılacak. Yunanistan bizim askeri uçaklarımızın kendi sivil uçaklarını taciz ettiğini iddia etti. Biz de reddettik. Kıyamet koptu.
a) NATO bünyesi çerçevesinde, arasında Ege'nin de bulunduğu bölgedeki uçuşlar, Napoli'de ‘‘Recorded Air Pictures (RAP)’’ adlı bir yöntemle devamlı izleniyor. Uçuşların hepsini takip eden bu belgede kimin haklı olduğu açıkça bellidir. İddialar orada ispat edilir veya çürütülür. Tüm ihlaller orada belgelenmiştir. Neden bu karşılıklı yaygara?
b) Helsinki'de 10.11.1999'da varılan anlaşmanın 4. maddesine göre AB üyesi veya adayı tüm ülkeler 2004 yılının sonuna dek aralarındaki tüm ihtilafları çözmek zorundalar. Aksi halde, taraflar aralarındaki ihtilafları Lahey Adalet Divanı'na götürmeyi kabul etmek zorundalar. Baltık çevresindeki tüm aday ülkeler aralarındaki ihtilafları hallettiler. Biz ise 1999'dan beri Yunanistan ile birlikte Ege meselesiyle ilgili herhangi bir girişimde bulunmadık. Kendi gazetelerimizde çarşaf çarşaf ihlal haberleri yayınlanırken, şimdi bu gayret neden?
c) Kaldı ki, Yunanistan 21.12.1993'te Batı Avrupa Birliği çerçevesinde Ege meselesinin kendi güvenlik meselesi olduğunu ve Uluslararası Adalet Divanı kapsamında çıkartılmasını istemiş, biz bu konuda bugüne dek gıkımızı çıkarmamışız. Neden?
* * *
Statüko çok mu cahil, yoksa bizi çok mu aptal zannediyor?