GERÇİ İstanbul'da tipiden kaçarken Antalya'da fırtınaya tutulduk ama artık Özel Okullar Derneği'nin bir gelenek haline getirdiği Antalya Sempozyumlarında, yılda birkaç gün için olsa bile, bir nebze olsun dayatılan gündemin dışına çıkma imkánını buluyor ve asıl ilgi alanım olan insan ve eğitime dönüyorum.
Bu hafta üç yazımı eğitime ayıracağım. Özel Okullar ve Eğitim Yönetimi Sempozyumu'nda öğrendiklerimi ve bu sempozyumun bana düşündürdüklerini sizinle paylaşacağım.
Aldığım eğitim çerçevesinde geleceğe bakmayı, gelecek hakkında öngörülerde/tahminlerde bulunmayı, bu öngörüler çerçevesinde politika/öneriler üretmeyi çok seviyorum.
Örneğin, beni henüz dünyanın da ne olduğunu tam tarif edemediği ve girip girmemenin AB'nin aksine iradi değil mecburi olduğu; biz ona girmezsek dahi onun bizi ezeceği garanti olan küreselleşme olgusu beni daha çok cezbediyor, onu daha çok merak ediyor, onun hakkında düşünmeyi daha çok seviyorum.
* * *
Dünyada; 15-16. yüzyılda yaşanmış sanayi devriminden sonra yaşanan en büyük dönüşüm olan küreselleşmeyi şimdilik gözü bağlı insanların bir odaya kapatılmış fili hortumundan, bacağından, kulağından tutarak tarif etmesi gibi tarif ediyoruz ama hepimiz biliyoruz ki bu yeni mega-dalga muhakkak ki insanı yeni baştan inşa ediyor.
Ayrıca biliyoruz ki, küreselleşme bazı insanları ihya edeceği gibi, bazı insanları da berheva edecek.
Kimsenin iradi denetiminde olmayan küreselleşme insandan değişmesini, aynen sanayi devrimi gibi kendisine ayak uydurmasını istiyor, aksi halde ona yaşama hakkı vermeyeceğini açıkça beyan ediyor.
* * *
Küreselleşmeye karşı tedbirimizi nasıl alacağız?
İvedilikle eğitimle!
Yaptığı konuşma ile bu muazzam devrimin bilincinde olduğunu gösteren Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik sempozyumda yeni bir müfredat programı hazırlandığını ilan etti ama yıllar itibarıyla ben Türkiye'nin küreselleşmenin bilincinde politikalar ürettiğine dair pek bir ipucu görmedim.
Küreselleşme insandan ne istiyor?
Küreselleşme dünyanın her bir parçasını tek ve ulaşılabilir bir tek pazar yapıyor ve herkesin herkesin rakibi olacağı bu dünyada ekonomik performansı insanın en belirgin niteliği haline getiriyor.
Bilginin maliyetinin sıfıra indiği bir dünyada hesap verilebilirlik -demokrasi- ön plana çıkıyor.
Öz olarak; küreselleşme insandan kıyasıya yaşanacak bir rekabet ortamında farklı üretim yapabilecek bir birikim ve tek güvencesi verimlilik olacak bir yapısal gelişim istiyor.
Kısacası küreselleşme insandan şahsiyet/birey olmasını istiyor.
* * *
Peki bizim eğitim sistemimiz nasıl bir insan tipi öngörüyor?