KIBRIS meselesi Kıbrıs'tan baktığınızda nasıl gözükürse gözüksün; resim Türkiye'de farklı kavranmak zorunda.
AB üyeliği konusunda önümüze konan takvim ile KKTC'nin önündeki takvim iç içe!
Birisi diğerinin kaderini tayin edecek.
İç içe geçen takvim şu sıralamayı takip ediyor:
1) 14 Aralık 2003 KKTC seçimleri.
2) Mayıs 2004'te Kıbrıs Cumhuriyeti'nin AB'ye resmen girişi.
3) Aralık 2004'te Türkiye'ye AB üyeliği için müzakere tarihi verilmesi.
* * *
İç içe geçen takvim, domino taşları gibi birbirini tetikliyor.
Eğer:
1) 14 Aralık seçimlerini statüko kazanırsa Mayıs 2004'e dek Kıbrıs meselesi çözülmeyecek.
2) 14 Aralık seçimlerini muhalefet kazanırsa Mayıs 2004'e dek Kıbrıs meselesinin çözülmesi ihtimali çok artacak.
Kimse kendini aldatmasın; seçimleri Denktaş taraftarları kazanırsa statüko hükümete sadece ‘‘nanik!’’ yapacak.
Hükümet, Kıbrıs meselesinin çözülmesi için karşısında boynu bükük durduğu KKTC'ye hiçbir baskı uygulayamayacak.
Zaten statükonun amacı da, KKTC vasıtası ile Türkiye'nin AB yolunda önünü tıkamak.
Rauf Denktaş'ın 14 Aralık seçimleri öncesi ‘‘çözüme daha yakın gibi durması’’ ivedelikle kullanılacak oylara göz kırpan ancak esasen TC Hükümeti'ni oyalamaya yönelik bir taktik savaşı.
* * *
Hepimiz biliyoruz ki, 14 Aralık KKTC seçimleri çözümün yolunu açarsa, hükümet Aralık 2004'te AB'den müzakere kararı almak için çok büyük bir avantaj elde edecek.
Ancak seçimleri statüko kazanırsa, yine herkes bilsin ki Türkiye'nin Aralık 2004'te müzakere kararı alma şansı tamamen ortadan kalkacak.
Bu durumda Türkiye'nin 40 yıllık AB hayali, 14 Aralık 2003 günü mezara gömülecek.
* * *
Türkiye'nin AB üyeliği yolunda önü kapanırsa, Türk siyasi hayatı da altüst olacak.
Benim iddiam şudur ki:
Eğer Türkiye, Aralık 2004'te AB'den takvim alamazsa, AKP hükümeti ile statüko arasında halen devam eden iktidar kavgası, statüko lehine sonuçlanacak.
AB önünde Aralık 2004'te tarih verilmeyecek bir Türkiye'de AKP önümüzdeki yerel seçimlerde değil % 35, % 55 oy alsa dahi hükümetten düşecek.
* * *
Öte yanda, Türkiye istediği kadar Avrupa Konseyi Delegeler Komitesi'nden tavizler kopardığını beyan etsin, hukuken hiçbir anlamı olmayan bu sözüm ona tavizler dışında, Loizidu tazminatını ödeyen Türkiye, KKTC'de işgalci olduğunu artık kabul etmiştir.
‘‘... davacının taşınmaz malının kontrolünü, Türk ordusunun Kuzey Kıbrıs'ı denetimi altına aldıktan sonra...’’
İşte statükonun, hükümeti içine ittiği çıkmaz!
Bakalım hükümet, kendi kuyusunu kazmaya daha ne kadar devam edecek!